Masumlar nerede kaybolur? Kötülükle karşılaştığında mı kendisinin de kötü olabileceğini fark ettiğinde mi?

Her iyinin içinde bir kötü, her kötünün içinde de bir iyi olduğuna inanmak geçerli bir avuntu olsa da, iyi ile kötüyü birbirine karıştırmak yanılgıdır sadece. Herkesin damağında o başkaldırtıcı meyvenin tadı olsa da iyi ile kötü aynı şey değildir. O yanıltıcı, avutucu ayniyete inanmak masum kılmaz bizi.

O zaman, geriye sadece bir soru kalır: Masumlar da kaybolur, Niye?

Amerikalı yönetmen Terrence Malick\'in kırk yıla sığdırdığı uzun metrajlı sadece beş filmden sonuncusu Yaşam Ağacı. Film görkemli bir görsel senfoninin eşliğinde kader, iyilik, kötülük, erdem ve doğa, bu dünya ve öteki dünya gibi evrensel problemlere \"yitik cennet\" düzleminde katman katman geçit resmi ettirirken; iyilik ve kötülük sorunsalı bana bu metnin yazmaya uygun ilk düzlemi gibi geliyor. Çünkü anne, baba ve üç oğulun hikâyesi, ana akım - popüler sinema alışkınlarına burun kıvırtan gevşek bir doku üzerinde sürüp giderken hep o can alıcı soru sorulmaktadır: Masumlar da belâya uğrar; iyilerin de başına felâket gelir; erdemliler de kâbusta boğulur; Niye?

Meleksi anne katıksız erdemi, saf iyiliği, inayeti temsil ederken; güçlü ama acımasız doğayı temsil eden \"baba\" figürü, babalar ve oğullar geriliminde sınırlı sorumlu bir kötülüğün temsilcisidir bu metinde. Sınırlı sorumlu, çünkü gerekçelerini yeterince üretmiştir: \"Senin iyiliğin için. İlerde güçlü olman için. Saf iyiler hayatta ezildiği için.\" Fakat sınırlı sorumlu da olsa kötülük, kendisi kadar kötü bir oğul üretmekten başkaca da bir işe yaramaz. Ve ki cam gövdeli gökdelenler arasında sıkışarak \"yükselen\" kötü oğula hiçbir şey olmazken iyi oğulun nedensiz ölümüyle abes duygusu başlar. Bu durumda bütün hayatı ikiye bölünen erdemli anne ne yapar? \"Niye?\" diye sorar. Sorgulamasında yalnız da değildir. İyisi kötüsü, masumu yetişkini ile ailenin bütün bireylerine yani insana bölüştürülmüş bir iç ses, merak eder: Niye? Diğer sorular da ardından sökün eder. Cevap vardır aslında ama bir kara haber taşıyan mektup kadar açık değildir.

Kutsal kitap İncil cevaplar sunsa, çözümler getirse bile, yine de ısrarla sormaya devam eder bu ses: \"Niye?\" Neticede bütün sorular gidip gidip Hıristiyanî bilinçteki hep o aynı kadim çetrefile dayanır.

Fakat Terrence Malick\'in yine de bu soruya mistik bir bakış açısıyla verecek aydınlık bir cevabı vardır. Görünür gerçeklikle görünmez gerçekliği birbirine bağlayan koridoru fark etmeye yetecek kadar yükselenlerin verebileceği türden bir cevap. Yaşam Ağacı, bu koridordur. Bu dünya ile öte dünya arasında bir kapı. Bütün perdelerin kalktığı an. Belki Be\'nin noktası.

Malick\'in metnine göre sonsuz resmin parçalarını anlamlandırmak ancak Yaşam Ağacı\'nın işaret ettiği kapıdan geçince mümkün olur. O eşik atlanınca zaman diye bir şey artık yoktur. O kapıdan geçince anne, oğluyla aynı yaşta veya ondan daha genç olabilir; oğul, kendi çocukluğuyla yüz yüze gelebilir, kucaklaşabilir. Zaman olmadığı için de dünya mantığı geçerliğini yitirir. Her şey orada nihayet bir gölgeye dönüşür. İyilik ve kötülük hükümsüz kalır. Orada iyi de kötü de aynı güzel ışığın altında, aynı okyanusun dalgalarında yıkanır. Kimse kimseden hesap sormaz artık çünkü hesapların da üzerindeki hesap artık aşikârdır. Dünya zamanına ait her şey gölge, gölgenin üstünde güneş vardır. Dünyalı olarak yaşayanlar için bütün bunların gayb âleminde mevcut olması bir şey değiştirmez. Gayb, kayıp bir âlem değildir aslında. Onun özelliği var olup işlediği halde görünmemesidir. \"Niye?\" sorusuna cevap vermek de galiba o görünmeyeni şimdiden görebilmekle mümkün olur.

Terrence Malick\'in cevabı Faust\'ta Goethe\'nin, Sefiller\'de Hugo\'nun ancak bir ömür boyu düşündükten sonra verdikleri türden bir cevaptır. Böyle bir filmin neden kırk yılda geldiğini gösterecek türden bir cevap. \"Gişesi düşük\", hakkındaki genel geçer kanı \"sıkıcı\" olsa da.