GENELKURMAY: Belli ki istihbarat yanlışlığından analiz hatasına bir dizi zincirleme kusur sonucu F-16’ların Haftanin’de uyarmadan sivillere bomba yağdırması, korkunç bir katliama yol açtı. Son bir aydır medyaya servis edilen “Teröristlere insanca yaklaşıyoruz, ikna ediyoruz” haberleri de berhava oldu.

En az bunun kadar vahim bir hata, olaydan 12 saat sonra gelen açıklama, daha doğrusu suçu örtme çabasıydı.
“İstihbarat aldık da... oralar terör kampı da... sivil yerleşim yok da...” diye uzayıp giden 8 maddelik açıklama, battaniyelere sarılı halde katırlara yüklenmiş sivil cesetler eşliğinde okununca utanç savunması gibi okundu.
Sonraki başsağlığı mesajı, gerçeği deşifre etmekte, acıları hafifletmekte, tansiyonu düşürmekte yetersiz ve geç kaldı.

HÜKÜMET: İlk 24 saat hiç yoktu. Her vesileyle her konuda laf dolandıranlar, böyle vahim bir olayda tam kadro siper olmayı tercih etti. Milli Savunma Bakanı, sahneyi askere terk etti. İçişleri Bakanı, terörist kalem, boya, fırça, tuval avındaydı. Terörün, F-16’lar aracılığıyla “devlet terörü” şeklinde de gerçekleşebileceğini düşünemedi bile... Ortada gözükmedi. İlk 24 saatte AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik dışında iktidardan konuşan olmadı. Erdoğan ise -çok geç- konuştuğunda “Devlet halkını bombaladı” diyen medyayı bombalamayı tercih etti.

MECLİS: Genelkurmay açıklamasında “Bunu Meclis’ten aldığımız yetkiyle yaptık” denildiği halde Meclis’ten “Biz size
sivilleri bombalayın diye mi yetki verdik” diyen çıkmadı.

MEDYA: Çuvaldızın büyüğünü kendimize batıralım. Erdoğan’ın medya patron ve yöneticileriyle yaptığı “ayar” toplantısında “’Son Dakika’ anonslarını nasıl vermeliyiz efendim” diye soran meslektaşlar, aldıkları cevabı uygulamaya koydular.
Medyanın özgür olduğu bir ülkede bu kadar vahim bir olay, hem de bütün önemli ayrıntıları bilindiği halde, 12 saat ekrandan saklanabilir, halktan gizlenebilir mi?

Türk televizyonları, kendi topraklarındaki bir olayda, dünya televizyonlarınca atlatılabilir mi?
Habercilikte saniyelerle yarışan ekranlar, (1, 2 değil) 12 saat susturulabilir mi?
Önceki gün susturuldu.

Şırnak Valisi’nin Anadolu Ajansı tarafından dağıtılan açıklaması bile kale alınmadı.
Genelkurmay’ın resmi açıklaması gelene kadar ekranlara o tanıdık “Son dakika” uyarısı basılmadı.
Basıldığında da askerin “Bunlar terörist” demeye getiren sözleri öne çıkarıldı.
12 saatlik bu suskunluk, mesleğe (yeni bir) leke düşürdü.

TOPLUM: 35 sivil, Uludere’de değil, mesela Kavaklıdere’de veya Teşvikiye’de yanlışlıkla öldürülseydi ne olurdu?
Bunu düşünmek bile, acılarda ortaklıktan ne kadar uzak olduğumuzu anlatmaya yeter.
Acımızın şiddetini coğrafya belirliyor bizim... Önyargılar damıtıyor. Resmi açıklamalar soğutuyor.
Bir samimi üzüntü mesajı çok görülüyor dağlanmış yüreklere...
Herkes kendi ölüsüne ağlıyor.
Sonra da “Neden bölünüyor ülke”ye cevap aranıyor.

ÖRGÜT: Bu çapta bir olaya tepkisiz kalmak mümkün değil. Doğru da değil. Ama gösteriler, dükkanları, arabaları yakıp yıkmaya, esnafı, vatandaşı cezalandırmaya dönüşünce haklıyken haksız duruma düşülüyor. BDP daha disiplinli ve sonuç almaya dönük tepkiler örgütlemeli...

* * *

Kötü bir yıldı.
Dileyelim Maya’lar yanılmış olsun; felaketi bir yıl erkene çekmiş ve yaşayıp bitirmiş olalım; 2012 barışın, huzurun, sevginin, aşkın yılı olsun.
Hepinize iyi seneler.