Ekim ayının birinci haftasından itibaren, Filistin’de yaşananlar karşısında, dini, dili ve rengi ne olursa olsun, vicdanların harekete geçmemesi mümkün mü? Her geçen gün, artarak devam eden soykırım karşısında, küresel karar vericilerinin çoğunluğunun İsrail’in yanında olması ise, insanlığın bittiğini gösteriyor adeta. Avrupa ve ABD siyasi liderlerinin yanlı ve çifte standart açıklamaları ise, Batı’da da vicdanın yok olduğunu, güçlünün haklı olduğu fikrini aklımıza getiriyor sanki.
Ancak, bütün bu taraflı ve adaletsiz tutum, duruş ve vicdansızlık yanı sıra, sesleri, o kadar fazla çıkmasa da, vicdanlı Avrupalıların da harekete geçtiğini görmek, insanı bir nebze olsa da olumlu düşünmeye davet ediyor. ABD ve Avrupa’nın her yerinde olduğu gibi, Hollanda’da da, İsrail’e karşı resmi duruşun dışında, onurlu, vicdanlı, adaletli seslerin çıktığına şahit olmaktayız.
İşte bu vicdani davranışlardan birisi de, geçtiğimiz günlerde 800’ü aşkın Hollandalı film yapımcısı, sanatçı ve aktör tarafından sergilendi. Hollanda hükümetine gönderdikleri açık mektubun başlığı “Soykırımı Önle” şeklindeydi. Aralarında bir çok tanınmış ismin de yer aldığı açık mektup: “Hollandalı film yapımcıları, aktörler ve sinema sanatçıları olarak, Filistinli ve İsrailli vatandaşların yaşadığı acıları paylaşıyoruz. Hollanda hükümetinin tutumunu beğenmiyor, hükümeti İsrail'e karşı Avrupa bağlamında yaptırımlara çağırıyoruz” cümleleriyle başlıyor.
Hamas’ın İsrail vatandaşlarına yaptıklarını da kınayan film yapımcıları, sanatçı ve aktörler, Gazze’de işlenen insanlık suçuna dikkat çekerek, İsrail’in 6000’den fazla bomba fırlattığını, binlerce suçsuz insanın hayatını kaybettiğini, milyonlarca Filistinlinin yer değiştirmek zorunda kaldıklarını belirtiyorlar. Açık mektupta, geçici Başbakan Rutte ve Savunma Bakanı Kajsa Ollongren’nin arka arkaya yaptıkları cılız açıklamalarının, Filistin’deki zulmün durmasına yardım etmediğini, İsrail medyasında “Gazze’nin ortadan kaldırılacağı” haberlerinin yer aldığı vurgulanmakta.
Açık mektup şu cümlelerle bitiyor: “Bazı İsrailli bilim insanlarının da söyledikleri gibi, İsrail’in Gazze’de yaptığı bir ‘soykırım’dır. Hollanda hükümeti, Avrupa Komisyonu’nu, savaşı bitirmeyen ve Gazze’ye insani yardım garantisini vermeyen İsrail’e karşı, Avrupa düzeyinde ekonomik ve siyasi yaptırımlar yapmaya zorlamasını talep etmekteyiz”.
Bu çerçevede, yine Hollanda’da hukukçu ve avukatlar tarafından imzaya açılan bir başka manifesto yayınlandı. “Hukuk dışı işgalin durdurulsun ve İsrail savaş ve insan hakları ihlalinden yargılansın” başlığıyla yayınlanan manifestoya iki gün içinde 1000’e yakın avukat ve hukukçu imza koydu. Uzun sayılabilecek manifestoda dikkat çeken cümle şu şekildeydi: “Hukukun başkenti Lahey’de bulunan hükümet, dünyaya öncülük ederek, yüksek bir sesle ateşkes çağrısı yapması gerekirken, susmayı tercih etmektedir”…
Hukukçuların yayınladığı manifestoda, Hollandalı politikacıların dünyadaki olaylar karşısında çifte standart uyguladıkları dile getiriliyor. Zira, Hollandalı karar vericiler, Rusya’nın, Ukrayna’yı işgaline hemen karşı çıkmışlarken, İsrail’in Filistin işgali ve zulmü karşısında aynı davranışı göstermediler. Bu durum, manifestoyu imzalayan hukukçular tarafından çifte standart olarak yorumlandı.
Manifestoda dikkat çeken bir başka nokta ise, İsrail’in savaş hukuku ve insan haklarını ihlal ettiğinin uluslararası kuruluşlar tarafından tespit edilmesidir. Bu bağlamda, Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanı Dilan Yeşilgöz’ün “soykırım, insanlığa karşı işlenen suç ve savaş suçu, dünyanın neresinde olursa olsun cezasız kalmamalı” açıklamasına dikkat çekilmiş, Yeşilgöz İsrail işgalinde de gereğini yapmaya davet edilmiş.
Her iki bildiri ve buna benzer onlarca girişimin kısa vadede Filistin’de yaşanan insanlık dramını durduracağını beklemek çok iyimserlik olur elbette. Ancak, bu ve benzeri çıkışlar, -ki bireysel olarak Avrupa karar vericilerinin yanlış yaptıklarını haykıran sayısız açıklama var-, bitti, tükendi dediğimiz insanlık vicdanının hala var olduğunu göstermektedir. Zulmün karşısında susmayanların cılız sesleri bile, adaletsizliğin kol gezdiği dünyamızda, gelecek için bir ümit ışığıdır. Hangi milletten olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun, merhum Karakoç’un ifade ettiği gibi “Zulüm Azrail olsa da hep Hakk’ı tutacağım” diyebilmek, kişilik meselesidir…
Veyis Güngör
26 Ekim 2023