Hollanda’da 4 Mayıs, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği gündür. Her yıl bayraklar yarıya iner o gün. Savaşta hayatını kaybeden asker ve siviller anılır o gün. Her yıl, akşam saat 20.00’de, başta Amsterdam Dam Meydanında olmak üzere tüm ülkede iki dakika saygı duruşunda bulunulur. II. Dünya Savaşı’nda ölenlerin anısına yapılan bu saygı duruşu, Hollanda’da bir gelenek olarak tekrarlanır ve bu davranış nesilden nesile aktarılır.
Hollandalı Türkler de yapılan anma törenlerine katılırlar. Akşam programı olanlar da saat 20.00’de iki dakika saygı duruşunda bulunurlar. Örneğin 4 Mayıs akşamı Amsterdam’daki Türk Nogay Gençlik Buluşmaları’nda, konuşmacı Mehmet Emin Ateş, önce Hollanda’nın Alman işgalinden kurtuluşunu anlattı. 4 Mayıs’ın Hollandalılar için ne kadar önemli olduğuna vurgu yaptı. Nogaylar’ın da tarihte sürgün ve soykırım yaşadıklarını söyledi. Sonra, tam saat 20.00’de de tüm ülkede olduğu gibi, salondaki katılımcılarla birlikte saygı duruşu yapıldı. Ateş, ‘Nasıl ki, Hollandalılar bu tarihi günü programlarla yaşatıyorlar, biz de kendi tarihimizde yaşadıklarımızı yeni nesillerimize anlatmak ve aktarmak durumundayız’ uyarısında bulundu..
Hollanda Nogay Vakfı, 4 Mayıs akşamı, Türkevi Topluluğu’nun da desteğiyle Amsterdam’da bir gençlik programı düzenledi. Programda vakıf başkanı Orhan Demirci ile Mehmet Emin Ateş, günün anlamı üzerine konuşmalar yaptılar. Türkiye’den misafir konuşmacı Ömer Yıldırım, Hollanda’dan Yasin Sarı ve Emel Aktan Özaynacı ise, Türk - Nogay tarihi hakkında özellikle gençlere hitaben konuşmalar yaptılar.
Türk tarihi…
Programda Orhun Abideleri’nden başlayıp, Göktürkler, Uygurlar, Kırgızlar, Hazarlar, Türgişler, Karkuklular başta olmak üzere, Oğuzlar, Peçenekler, Karahanlılar ve tabii ki Büyük Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti kısaca ele alındı. Konuşmalarda Nogaylar’ın tarih boyunca uğradıkları sürgün ve soykırımlar da gündeme geldi. Nogaylar’ın birinci soykırım ve sürgünü, Nogay Han’ın 1299’da şehit edilmesiyle yaşanır. Beşinci soykırım ve sürgün ise, 1944 yılında Kırım Türkleri ile birlikte hayvan vagonlarına doldurulup, çoğunun yollarda hayatını kaybetmesiyle yaşanır.
Köklere yolculuk…
Programda çok ilginç bir öykü gündeme geldi. Nogay konuşmacı Emel Aktan Özaynacı, köylerindeki mezar taşında gördüğü bir sembolden hareketle, kendi köklerine bir yolculuk yaptı. Heyacan ve ibret dolu köke dönüş arayışı, Konya Kulu’nun bir köyünden başlayıp, Rusya’daki Karaçay-Çerkez bölgesine kadar uzanmış. 2008 yılında bir Hollanda televizyon ekibiyle Kulu’dan dayısıyla birlikte yola çıkan Emel hanım, atalarının geldiği yurdu bulur ve toprağı öper. Kendi kimliğinin peşinden koşan Emel hanım yıllar sonra Nogay olduğunu anlamış...
Ve 5 Mayıs
Hollanda’nın Bağımsızlık Günü. Yıl 1945. Hollanda Alman işgalinden kurtulur. Özgürlüğüne kavuşur. 5 Mayıs bağımsızlık günüdür artık. Her yıl 5 Mayıs çeşitli programlarla kutlanır.
5 Mayıs’ın bir miras olarak gelecek nesillere atarılması sağlanır.
Bu kutlamalardan biri de gün boyu birçok kurum ve mekanda organize edilen özgürlük yemekleridir. Küçük ve büyük ölçekli organize edilen özgürlük yemekleriyle, 4 ve 5 Mayıs 1954’de yaşananlar anlatılır. Hatıralarda ana tema özgürlüktür. Yani Amsterdamlı düşünür Spinoza’nın ifadesiyle: devlet’tir.
Her yıl olduğu gibi, sosyal girişimcilik örneği gösteren Meram Restaurantları, bu yıl da, farklı partnerlerle özgürlük yemek programıyla dikkat çekti. Amsterdam Oost’da Özgürlük Yemeği Turu adıyla, sabah saatlerinde başlayıp akşama kadar devam eden programlarda, Meram vardır. Beş ayrı programda bir araya gelen katılımcılar, özgürlüğün kadri ve kıymetini anlattılar. İkinci Dünya Savaşı’nın canlı şahitleri söz aldılar. Yemeklerden birinde, geçici olarak görev yapan Amsterdam Belediye Başkanı Jozias van Aartsen, Meram Restoarantları’nın kurucusu Erdoğan Yüce’ye teşekkür etti.
Evet, bir 4 ve 5 Mayıs Amsterdam hatıraları kısaca böyleydi.
4 Mayıs. Hollanda’nın yaşadığı acıları önümüze getiriyor. Anma programlarıyla, ‘unutmayacağız, nesilden nesile anlatmalıyız’ deniliyor adeta.
5 Mayıs da öyle. ‘Özgürlüğün kıymetini biliniz’ diyor bize.
Tabii ki biz de, bu 4 Mayıs’ta hem içinde yaşadığımız ülkenin acılı günlerini, hem de aidiyet duyduğumuz kültür coğrafyamı ve tabiiki Nogay Türkleri’nin soykırım ve sürgünlerini bir kez daha anmış olduk.