Bu sıralar Amerikan şehirlerinde başlayıp, pek çok şehre yayılan bir yürüyüş, bir hareket yakında dalga dalga bütün dünyayı saracakmış gibi görünüyor: “Hayatımız için yürü” (MarchForOurLive).
Amerikan okullarında cinayetlere tepkiye yönelik Cumartesi Washington DC’de yapılan mitinge, gençlerin çoğunlukta olduğu 500 bin kişi katıldı. Bir anaokulu öğrencisinin elinde tuttuğu “ben okula fıstık ezmesi bile getiremem. Silahlara hayır” kartonu çok etkileyici gerçekten.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kudret BÜLBÜL’ün konuyla ilgili değerlendirmesini sunuyoruz.
Okul Cinayetleri
ABD’de okul cinayetleri gün geçtikçe akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Çocuklar, aileler, sağduyulu insanlar haklı olarak bu cinayetlere tepki gösteriyor ve önlem alınması için yürüyüşler yapıyorlar. En son Florida’da, Şubat 2018’de bir okul saldırısında 17 çocuk/öğrenci öldürülmüştü. 2012’de Conneticut’daki saldırıda 26, 2007’de Virginia’daki saldırıda ise 32 öğrenci öldürülmüştü.
Amerika’da, her yıl binlerce çocuğun silahlı saldırılarda öldürüldüğüne, günlük 5 ölümden 19 ölüme kadar farklı verilere internetten ulaşmak mümkün. Bu verilerde ABD’deki okul saldırılarının dünyanın geri kalanının iki katından daha fazla olduğuna dair bilgiler de ifade ediliyor.
Genel Cinayetler
ABD’deki okul cinayetleri, aslında ülke düzeyindeki yaygın silahlı saldırıların bir alt unsuru olarak görülebilir. Dört farklı kategoride silahlı cinayetler söz konusu: Silahlı saldırı ve çatışmalar, silahlı kazalar, intiharlar, toplu saldırılar. Hali hazırda ABD’de her gün 92 kişi silahlı saldırı ile hayatını kaybediyor. 1970’ten beri 1,5 milyon kişi silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiği ifade ediliyor ki bu sayı Amerika’nın savaşlardaki kayıplarından daha fazla. 2017’de Nevada’da 58 kişi, 2016’da Florida’da 49 kişi öldürülmüştü.
Kitlesel cinayetler büyük oranda Amerikan toplumunun yaygın oranda silah sahibi olması ile açıklanıyor. Amerikalılar dünya nüfusunun %4.4 ünü oluşturuyorlar ama dünyadaki bireysel silahların %42 sine sahipler. Dünyadaki kitlesel saldırıların %31’i tek başına ABD’de gerçekleşiyor. Amerika’dan sonra kişi başına en fazla silahın düştüğü ülke Yemen.
Genel Suç Oranları
ABD’de genel suç işleme oranları da dünya verilerine göre oldukça yüksek. Federal Soruşturma Bürosu (FBI) verilerine göre, ABD’de 2016 yılında 1 milyon 195 bin 704 şiddet içeren suç işlendi.
15 bin 696 kişi öldürüldü. Bu cinayetlerin yüzde 71,5’i ateşli silahlarla işlendi. 2016’da polisin öldürdüğü kişi sayısı ise bin 152. Dünyada tecavüz suçunun en fazla görüldüğü ülke de ABD. Ülkede son bir yılda 90 bin 185 de tecavüz vakası yaşandığı ifade ediliyor. Tecavüze uğrayanların yüzde 62’sinin 18 yaşından, bunun yüzde 29’unun ise 11 yaşından küçük olduğu belirtiliyor. (http://www.milliyet.com.tr/abd-nin-korkunc-suc-istatistikleri-istanbul-yerelhaber-2501762/)
Özgürlüklere karşı cinayetler mi?
Medya pek görmese de suç oranları korkunç gerçekten. Ama biz konumuz açısından tekrar okul cinayetlerine dönelim. Okul ve genel cinayetler açısından Amerika’daki tartışmalara bakıldığında, tartışmalar genellikle anayasal silah taşıma özgürlüğü bağlamında yapılıyor. Silah taşıma özgürlüğünün Amerikan anayasasının Amerikalılara verdiği temel ve değişmez haklardan biri olduğu ifade ediliyor.
Amerika uçsuz bucaksız bir coğrafya. Tarihi de gerek Kızılderililerle ve gerekse kendi içinde yoğun çatışmalarla dolu. Bu nedenle böyle bir ülkede silah taşıma özgürlüğü belirli ölçüde makul bir tartışma olabilir. Bununla birlikte tartışmanın sadece anayasal özgürlükler ekseninde şekillenmesi, Amerikan toplumu dışında kalanlar için fazlaca anlaşılır bir durum değil. Tartışmanın birçok boyutu var çünkü. Her yıl binlerce insanın öldürüldüğü bir ülkede tartışmayı sadece anayasal özgürlükler açısından değerlendirmek abesle iştigal. Bununla birlikte ABD’de Başkan Trump’ın yaptığı gibi daha tuhaf önerilerle de karşılaşılabiliyor: Öğretmenleri de silahlandırmak. Nitekim Florida’da böyle bir öneri eyalet parlamentosundan geçti. Okullarda her yıl binlerce öğrencinin öldürüldüğü, zaten nerede ise herkesin silahlı olduğu bir ülkede öğretmenleri de silahlandırmak meseleyi nasıl çözecek? Öğrencilerin birbirlerine ve okula saldırılarını önlemek için öğretmenlere daha nitelikli silahlar mı verilecek? Bu durumda öğrenciler daha kapasiteli silahlar elde ederlerse, buna karşılık öğretmenlere nükleer silahlar mı verilecek? ABD uluslararası arenada bazı ülkelere karşı uyguladığı silahlanma yarışını, ülke içinde öğretmen ve öğrenciler arasında da mı düşünüyor? Anlaşılır gibi değil.
Ne yapılmalı?
İspanyol yazar Ortega Gasset’in belirttiği gibi maddi uygarlık çetin bir problem demektir. Gelişme büyüdüğü oranda karşılaştığı tehlike de büyür. Okul ve genel cinayetler tartışmasını, özgürlükler ve/veya silahların yasaklanması ekseninden çıkarmak gerekiyor. Meselenin bunlar dışında çok daha başka faktörleri var. Bazı cinayet örneklerinde, katiller ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını bütün açıklığı ile sosyal medyada paylaşıyorlar. Bu çerçevede farklı analizlere ihtiyaç var. Bu bağlamda Amerikalı yazar Adam Lankford’un açıklaması değerli. Lankford, kitlesel cinayetleri Amerikan silah kültürü ve öğrencilere olağanüstü oldukları, istedikleri her şeyi elde edebilecekleri öğretisinin aşılanmasına dayandırıyor. Özellikle, bir aile içinde büyümeyen, sahipsiz, boşluk içindeki gençler modern kültürün kışkırtıcılığı içinde kendilerini bu türden ispat çabası içine girebiliyorlar.
Pek çok ülkenin terörden ya da bir başka ülke ile savaşından daha fazla ölümle sonuçlanan ABD’deki kitlesel cinayetler sadece silahsızlanma ya da anayasal özgürlükler ekseninde tartışılamaz. ABD’deki kitlesel cinayetleri açıklamak için sosyolojik, psikolojik, pedagojik, patolojik, eğitimsel, kültürel, medeniyet perspektifinden de analizlere ihtiyaç var. Bu analizlere maddi refaha ulaşmış bir toplumu dizginleyecek maneviyat ihtiyacı da mutlaka eklenmeli. Uluslararası arenada gittikçe saldırganlaşan bir ülkenin insanlarının ülke içinde daha az meşruiyete ihtiyaç duyması da mutlaka. İrdelenmesi gereken bir başka unsur, Amerikan toplumunun dünyanın geri kalanı ile kıyaslanamayacak kadar neden silahlanmaya ihtiyaç duyduğu? Bu durumun derin bir bireysel ve toplumsal güvenlik krizinin yansıması olup olmadığı?
Umarım Amerika’daki yürüyüşler karşılığını bulur. Yaşam hakkı her şeyden değerlidir çünkü.