Almanya giderek bir tarihsel eşiğe doğru ilerliyor; sanıldığı gibi ortak paraya çevre ülkelerin değil de Almanya'nın vedası daha bir görüş alanında şimdi.
Son iki buçuk yılda 20’ye yakın liderler zirvesi yapan Avrupa, krizini bir türlü çözemiyor. Euro Bölgesi’nde kararları belirleyen tarafta olan Almanya ve Fransa’da başka, ‘kurtarılan’ ya da buna aday ülkelerde ise başka bir atmosfer var. Demokratik süreçler açısından iki ayrı tarafta gibi duran ama aynı yöne doğru giden bir çözüm, sancılı biçimde ufukta beliriyor. Kopma noktası ama kimin için?
Dünkü New York Times’da (NYT) bu konu ile ilgili olarak iktisatçı Dani Rodrik’in ‘Üçlem Teorisi’ne (trilemma) atıfta bulunuyordu. Buna göre, şu üç unsurun sadece ikisi bir arada olabiliyor, üçü değil; derin ekonomik entegrasyon (artan küreselleşme), demokratik politika ve egemen ulus devletler.
Dani Rodrik NYT’a, Yunanistan, İspanya ve İtalya’nın durumuna işaret ederek; zor durumdaki bu ülkelerin giderek karar verme mekanizmasındaki otoritelerini Almanya’ya teslim etmeye zorlandıklarını, bunun da kendi demokrasilerinde stres yarattığını söylemiş. Ki tanık oluyoruz buna. Çevre ülkeler kemer sıkarak belli bir yere geldiler. Fazlası zor. Peki, fazlasına Almanlar yanaşacak mı? İşte o da zora girmiş gibi. Sırayla gidelim.
Buraya kadar tamam
Almanlar kendi hükümetlerinin bu işi yönetme biçiminden memnun mu? ARD’nin temmuz başında düzenlediği ankete göre, Alman halkının yüzde 66’sı Merkel’in işini iyi yaptığını düşünüyor. Bu onaylamanın, hazirana göre 8 puan daha yüksek olduğunu, hatta Aralık 2009’dan bu yana en yüksek olduğunu da not düşmek gerekiyor.
ARD’nin anketine katılan Almanların önemli bir bölümü, Alman Şansölyesi Merkel’in euro krizini yönetme biçimine onay veriyor. Almanların yüzde 58’i İspanya ve İtalya’nın ortak tahvil ihracı konusunda Merkel’in reddeden katı tutumunu destekliyor. Krizden önceki duruma göre işsizliği daha düşük bir yerde olan Almanya’nın yurttaşları, yüzde 85’lik bir oranla ‘en kötünün ileride’ olduğunu düşünüyor. İşte en can alıcı tarafı da burası.
Peki, kamuoyu Merkel’in işini iyi yaptığını düşünüyor da ya seçimlerde kime oy verecek? ARD anketi sonucu şöyle; Merkel’in CDU/CSU bloku yüzde 35, sosyal demokrat SPD yüzde 30, Yeşiller yüzde 14, Merkel’in koalisyon ortağı Hür Demokratlar (FDP) ise yüzde 4 oy alıyor. Bir başka (TNS) ankete göre de benzer bir tablo var; CDU/CSU yüzde 35, SPD yüzde 32, Yeşiller yüzde 13, Korsan Parti yüzde 7, Sol Parti yüzde 5, FDP yüzde 4.
Kurtarma fonu ESM için parlamentoda yapılan oylamadaki muhalefet desteğinde olduğu gibi, ‘yapılana onay’ ile ‘partiye onay’ farklılaşıyor.
Basılan paralardan kaygı
Der Spiegel’de yayımlanan son ankete göre; Almanları euro krizinde en çok endişelendiren unsur, kayda değer bir enflasyonla karşı karşıya kalmak (yüzde 69). İkinci sırada ise yüzde 48’le tasarrufları hakkında endişeli olmaları geliyor. Üçüncü sırada ise yüzde 47’yle emeklilik fonlarına ilişkin kaygıları geliyor.
Almanların yüzde 74’ü Euro Bölgesi’ndeki ülkelerin sıkı bir kontrol altında olması gerektiğini düşünüyor. “Almanya euroyu kurtarmak için çaba sarf etmeye devam etmeli mi” sorusuna ise yüzde 41 evet, yüzde 54 işe yaramaz yanıtı alınmış. Giderek umut azalıyor.
İşte Merkel’e ‘artık burada dur’ diyenler de var. Avrupa’daki ödeme sistemi Target2’de Almanya’nın 729 milyar euro parasının takıldığını ileri süren IFO Enstitüsü Başkanı Prof. Hans-Werner Sinn’in de aralarında bulunduğu 170 ekonomist, açık bir mektup yayımlayarak, liderler zirvesinde konuşulan AB’de bankacılık birliği sağlanması konusunda destek verilmemesini talep ettiler. Ekonomistler, bankaların borçlarının hükümet borçlarının üç kat daha fazlası olduğunu, dolayısıyla vergi mükelleflerinin, emeklilerin ve tasarrufçuların sırtına bu borçların kolektif yükümlülük haline getirilmemesi uyarısı yapılıyordu.
Almanya giderek bir tarihsel eşiğe doğru ilerliyor; sanıldığı gibi ortak paraya çevre ülkelerin değil de Almanya’nın vedası daha bir görüş alanında şimdi.