Geçenlerde Semliye Camii’nin gölgesindeki restoranlardan birinde dostlarımla sohbetteyim. Camiin arka tarafından çıkagelen 7 – 8 kişilik bir turist grubu doğrudan masamıza yürüdü.Bizi selâmladıktan sonra içlerindeki orta yaşlı bayan bir şeyler sordu. Fransız olduklarını anladık. Masamızdaki genç mimar arkadaş az – çok Fransızca biliyordu. Kadının sorusunu anladı ve el kol işaretleri de yaparak onları Belediye Pazarı’na yönlendirdi. Meğer Lefkoşa’nın Türk bölgesinden ayrılmadan önce zeytin, ceviz ve harnup almak istiyorlarmış.
Bakın yabancılar farkında. Ama biz büyük ihmalimize uğrayan bu ürünlerimizin değerinin farkında mıyız acaba? Bu soruya olumlu yanıt verebilmek olanaksızdır. Cevizin durumunu pek bilmem ama, ülkemizde inanılmaz boyutlarda zeytin ve harnup ağacı katliamı vardır. Turistlerin ülkemize geldiklerinde aradıkları bu ürünlerin efsanevi söylencelerinin de farkında olduklarından kuşkum yoktur… 
    *       *       *
   Zeytin ağacı kendi haline bırakılsa, fazla suya ve bakıma gereksinim duymadan yüzyıllar boyu yaşar ve cömertçe meyve verir. Akdeniz çanağının kutsal ağacı zeytin, hem yüzyıllara direnen gövdesi, hem meyvesi ve hem de meyvesinden üretilen şifa kaynağı yağıyla literatürdeki övgü yüklü yerini çoktan aldı. Kıbrıs’ta, kurutulan yapraklarının yakılarak dumanının teneffüs edilmesinin uğursuzluklara iyi geldiği, kötü nazarları bertaraf ettiği düşünülür. Yunan filozofu Platon, Akdeniz’e bakan efsanevi akademisinin bahçesine kutsal saydığı zeytin ağaçlarından bolca dikmiş. Zeytin, onun ve öğrencilerinin başlıca gıda maddesiymiş. Eski Yunan’da zeytin düşkünü birinden söz edilirken, “durmadan zeytin yer, tıpkı Platon gibi” denirmiş. Platon bir ara Sicilya’ya gitmiş, sonra tekrar ülkesi Yunanistan’a dönmüş. Onu “Sicilya’da hep zeytin yemişsin. Burada da aynısını yapıyorsun. Niye gittin Sicilya’ya öyleyse?” diye iğnelemişler.  
    *       *      *
   Akdenizlilerin bolca ve severek tükettikleri yemişlerden biri de ceviz… İnsan beyni ile yeşil kabuklu cevizin yapılarını incelersek, bizi çok şaşırtan gerçeklerle karşılaşırız… İnsanın kafa anatomisine ilişkin gerçeklerdir bunlar…Yeşil kabuk insanın kafa derisini, tahta kabuk kafatasını çağrıştırır. Cevizin zarı beyin zarımıza ve meyvesi beynimize benzeyen bu yapının tüm meyveler arasında gümüş iyonu içeren tek meyve olması da insan beyniyle olan inanılmaz bağlantıyı gözler önüne serer. Çünkü bu gümüş iyonuna ihtiyacı olan tek organ insan beynidir…
   Minyatür beyin görünümündeki ceviz beyin için gerekli olan gümüş iyonlarını ihtiva eden tek meyvedir. Asya’da beyin gıdası olarak kabul edilir ve beynin güçlendirilmesi için bolca tüketilir. Hatta yemeği bile yapılır. Tatlı ve pasta yapımında bolca kullanılır. Kıbrıs’ta ise içine badem ve karanfil konularak taze cevizden yapılan macun çok ünlüdür. En gözde ikramlardan biri sayılır. Ayrıca, macunun kavanoz içindeki tazeliğini koruyan şerbetin de sağlığa çok iyi geldiği bilinir. Bu şerbet, özellikle ağız içindeki yaraları tedavi etmekte birebirdir.
   Ceviz; fosfor, kalsiyum, potasyum ve demir açısından zengin bir besin maddesidir. Dolayısıyla zihin yorgunluğunu gideren, kemik ve dişleri güçlendiren, kasları rahatlatan ve kansızlığa çözüm getiren bir besin kaynağı olarak kabul ve tavsiye edilir. Ağacından da en kaliteli kerestenin üretildiği bilinir. Ama cömertçe sunduğu meyvesi o kadar değerli ki, o güzelim meyvelerin ağaçlarına kıyabilmek pek de kolay değildir.
    *       *       *
   Akdeniz’in otantik ürünlerinden harnubun da kendi özgü eşsiz nimetleri vardır.
Gerek meyvesinin, gerekse pekmezinin saymakla bitmeyecek kadar yararı olan harnubun da insanı şaşırtan özellikleri var. Burada pek bilinmeyen bir özelliğine değineyim: Harnubun içindeki çekirdeklerin her biri 0,2 gram gelir. Bu çekirdeklerin ebatları ne olursa olsun, her biri aynı ağırlıktadır. Yani, tek bir harnup çekirdeği 0.2 gram ağırlığındadır. Hiç değişmez. Bu 0.2 gram ağırlık, eski çağlardan bu yana çok önemli. Nedenini soracak olursanız yanıtım şu olur:  Antik çağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için harnubun çekirdekleri kullanılmıştır.
   Günümüzde de 0.2 gramın karşılığı “1 karat” olarak kullanılmaktadır. Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları “1 karat” deyimi buradan kaynaklanır. “Karat” sözcüğü harnubun Latince adı olan “Ceratonia”dan türetilmiştir. Beş tane harnup çekirdeği bir gram ağırlığındadır, hiç şaşmaz...

(Kıbrıs'tan)