CHP, ifade özgürlüğü ve yerinden yönetim politikalarını hazırlamalı, her partili her yerde bunları söylemeli
Yıllardan beri 9 Eylül günü CHP’nin kuruluş günü sayılmıştır. Partililer dün de, ilk ve ikinci genel başkanların kabri başında saygı duruşu yaptılar.
Tarihçi öğretim üyelerimizden Cemil Koçak, A Haberin programında, Partinin kuruluş dilekçesinin sanıldığı gibi devlet dairelerine 9 Eylül 1923’de değil, 23 Ekim 1923’de verildiğini söyledi. Aynı görüşü Star’daki yazısında ayrıntılı biçimde yazmıştı. Profesör Mehmet Alkan da, Tüzüğün Halk Fırkası grubunda 9 Eylül’de kabul edildiğini söyledi. Bunlar, Mehmet Alkan, Hakan Erdem ve Cemil Koçak’ın beni de davet ettikleri “Eski Defterler” adlı programda konuşuldu.
Bu bilgilere karşın, yıldönümü kutlama gününün değiştirilmesinin gerektiğini sanmıyorum. Yıldönümleri günlerinin tarihi gerçeklere tam uymadığı çok görülmüştür.
Verilen bilgiler gerçek olarak tarihte kalacaktır, ancak CHP’lilerin 9 Eylül günü kuruluş yıldönümlerini kutlamayı sürdürebilirler, hatta sürdürmelidirler!
Kaldı ki, 4 Eylül 1919 Sivas Kongresini CHP’nin ilk kongresi kabul eden Kemal Atatürk’ün de, 1923’ü kuruluş yılı saymadığı söylenebilir. Sivas’tan başlatırsanız, Parti 93 yaşındadır.
Kongre sonrasına neler sığdırıldı bir düşünün; büyük zorluklar, aylarla ölçülen zaman içinde aşılarak; BMM açıldı, Teşkilat-ı Esasi Kanunu çıktı, Kurtuluş Savaşı başladı, sonunda zafer kazanıldı, Lozan görüşmeleri sürdürüldü, Halk Fırkası kuruldu, Cumhuriyet ilan edildi; sadece üç buçuk yılda!
Yeni Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Takrir-i Sükûn Kanunu, İstiklal Mahkemeler, Ceza kanunu, Medeni Kanun, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kuruluşu ve kapanması ve bir çok olay geçildikten sonra, devlet partisine dönüşen CHP! 1920’lerin partisini görenler, 1935 Kurultayı’nın partisini tanıyabilirler mi? 1945’e gelindiğinde karşılaşılan CHP’si ile öncekiler nasıl aynı kurum sayılabilir.
Kurumlar aynı adla yaşarlar, ama yeni uzuvlar ve organlar kazanırlar; kabuk değiştirir, başkalaşırlar. CHP de, geçen 93 yılda, dört beş kez kabuk değiştirmiş, başkalaşmış bir organizmadır.
Bir imparatorluktan başlayıp, Kurtuluş Savaşı yönetmiş insanların kurduğu parti, 1935, 1938, 1944’e gelmiş; oradan yeniden çıkış yaparak 1950’ye ulaşabilmiştir!
1972 sonrasındaki Parti ile 1950’lerin partisi aynı adı taşır, ancak aynı kurum olduğunu iddia etmek için onun içini hiç bilmemek gerekir.! 1992 sonrasının ve nihayet şimdiki parti nasıl benzetilebilir? Burada yazdığım sayılar, CHP’de bir döneminin bittiği ve yeni bir dönemin başladığı yılları gösterir.
Bu dönemlerin her birinde CHP’lilerin iftihar edecekleri gibi, yüzleşmeleri gereken olay ve eserler de vardır.
İçindekilerin kendilerini kutsamak, dışarıdakilerin içindekileri suçlamak için geçmişe bakmaları, boş ve sonuçsuz çabadır. Siyasal davranışları kutsamak, ya da suçlamak geçmiş olayları değiştirmediği gibi, günümüz olaylarını kolaylaştırıp zorlaştırmaz!
CHP’de görev alanlar, ülkesi ve halkına hizmet etmek için o eserleri ortaya koymuş ve olayların içinde yaşamışlarsa sonsuza uğurlandıklarında mutlu olmuşlar; çabalarıyla kendileri arasında bağ kurmak isteyenler de bahtsız kalmışlardır.
Bugün CHP’de görev alanlar, eskiye bağlanmadan, halkın mutluluğu için politikalar üretip, izlemelidirler. Buradan bir sonuca gelmek istiyorum:
Muhalefet iktidarın başarısızlıklarını ve yanlışlıklarını ortaya koyarak bir yere varamaz. Bilgi sahipleri, ciddi çalışmalarla projeler üretmeli; bunları halka duyurmalı, hükümetten bunların uygulanması istenmelidir.
Ben sade bir örnek vererek yazımı bitirmek istiyorum:,
CHP, Türkiye’de ifade özgürlüğünü yerleştirecek ve yerinden yönetim ilkelerini uygulamaya geçirecek politikalarını, tek anlama gelecek cümlelerle yazmalı, bu politikaları süslemeden ve değiştirmeden her partili, her yerde bunu tekrarlamalıdır.
Bu kadarının bile, halk üzerinde ne kadar etkili olacağı görülecektir.
CHP’nin yeni yılı başarılı ve kutlu olsun.
(Radikal gazetesinden alınmıştır)