Üç gündür TÜYAP Kitap Fuarı nedeniyle İzmirdeyim...

Cumartesi ve pazar yağmurluydu, dün sabah masmavi bir günle uyandım.

Kaldığım otelin perceresinden Pasaport İskelesine baktım bir süre...

Karşıyaka vapuru yanaşıyordu iskeleye.

Dışarıya çıktım, Kordonda dolaşıp bir kahveye oturdum.

İlkyazın güneşi insanı umutlandırıyor, yaşamın o derinliğinde tüm sorunların çözümlendiği bir ülke istemi beni heyecanlandırıyordu.

Bugün umudu, sevinci, yaşamı anlatan bir yazı yazabilir, tüm evrenin sorunlarını bir kıyıya itip Necati Cumalıdan, Seferisten söz edip insan sevgisini anlatabilirdim.

Urla İskelesini, balıkçıları, emeklileri...

Vazgeçtim, yazmak istemedim.

***

Neler olup bitiyordu ülkemizde ve Ortadoğuda, komşumuz Suriyede...

Bu arada unutmadan ekleyeyim... Mehmet Ağar Susurluk davası nedeniyle beş yıl hapis cezası almıştı. Cezayı Yargıtay onadı ve Ağar iki yıl, bir başka hesaba göreyse 3 yıl 9 ay hapis yatacak.

Peki şu Susurlukun devlet içinde silahlı yapılanmaolduğu ne zaman ortaya çıkacak?

12 Eylül yasalarıyla beslenen bir siyasal iktidar gerçekten derin devletimi ortaya çıkarıyordu yoksa toplumu oyalıyor muydu?

12 Eylül ve sonrası işlenen faili meçhul cinayetlerin, kanlı 1 Mayısların, Karamanmaraş, Sivas, Gazi Mahallesi, İzmir İnciraltı Öğrenci Yurtları katliamlarının arkasındaki derin güçler sizce ortaya çıkarılacak mıydı?

***

Öykü uzun ve hüzünlüdür...

Ben tüm bunların aydınlığa çıkarılmayacağına inananlardanım ne yazık ki!

Onun için yüzümü şimdi Suriyeye çeviriyorum....

Ankara, Şamla ipleri tümden koparmıştı...

Hele hele Mustafa Kemal Erdemolun Cumhuriyette manşetten çıkan Çatışıp dönüyoruzbaşlıklı haberi.

Bir de güzel şeyler düşünürken, eski Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Birin de bulunduğu bazı emekli askerlerin tutuklanması...

Elbet burada Suriyedeki isyancıların arkasında Müslüman Kardeşlerin olması, İsrailin bu durumdan rahatsız olması.

Mustafa Kemal Erdemol, Hatayda kampta kalanlar arasında Özgür Suriye Ordusundan Mehmet Zanhurla görüşmüş.

Zanhur açık açık, sınırı yasadışı yollarla geçtiklerini, çatışıp yeniden kamplara döndüklerini açıklıyor.

Bazıları sınırı geçerken bizim askerlerimiz tarafından yakalanmış, Kiliste 10 gün tutuklu kalmış.

***

Aydınlık ve güneşli bir İzmir sabahında umutlarımı çoğaltırken yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız geldi aklıma.

Eli kanlı PKK yine Amanos Dağlarında saklandıkları mağaralardan çıkıp, Karayılan bölgesinden komando birliğine uzun namlulu silahlarla saldırmış ve iki Mehmetçiğimizi yaralamış.

Amanos Dağları, Maraşın güneybatısından başlayıp Hataya dek uzanır.

Suriyeye paraleldir Amanoslar...

PKK önceki yıllar özellikle İskenderunu hedef almış, kent merkezine inerek Deniz İkmal Komutanlığına roketli saldırı düzenlemişti.

Bu saldırıda altı askerimiz şehit düşmüş, yedisi yaralanmıştı.

***

Hatay yöresinde yaklaşık 25 bin Suriyeli mülteci barınıyor... Ve bazıları Özgür Suriye Ordusuüyesi olduğunu söylüyor...

Sabah silahlı, akşam külahlı...

Gündüz savaşıyorlar, akşam Türkiyeye dönüyorlar...

Peki Amanos Dağlarında yaşayan PKKliler nereden geliyor acaba?

Gelen bilgilere göre Suriyeden...

Neler olup bittiğinin toplum ayrımında değil...

Olaylar karşısında CHP ve MHPnin açık bir tavrını göremedim.

28 Şubata gelince...

Çevik Bir, savcılık sorgusunda Batı Çalışma Grubunu dönemin başbakanı Necmettin Erbakanın buyruğuyla kurduğunu söylüyor.

Doğru!

***

Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde irtica, öncelikli tehdit olarak algılandı, Milli Güvenlik Kurulu yazılı emir verdi.

Ben olup bitenleri izlerken kendi kendime soruyorum:

“28 Şubat yapılmasaydı, AKP adında bir parti iktidara gelebilir miydi? 28 Şubat ABD, İsrail, AB destekli postmodern darbe değil midir?

Bu sorunun yanıtlarını kamuoyuna vermeli. Ancak, bu tür davalar öç alma biçimine dönüşmemelidir...

Çünkü tek sorumlu Çevik Bir ve salt Batı Çalışma Grubu değildir.

MGKnin yazılı emrini kimler imzaladı?

(Cumhuriyet)