Rum lider Anastasiadis ve şürekası, -günümüz Türkçesi ile arkadaşları, ortakları ve goygoycuları-, yıllardır Türkiye’nin, 1960 yılında ilan edilen ve Kıbrıslı Türklerin de “Kurucu Ortak” olarak yer aldıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda yer alan “Ek I, Garanti ve İttifak Anlaşması” içeriğince garantör olmasının “artık çağ dışı olduğu” iddialarını dile getirerek, kaldırılmasını talep etmekteler. Bunun arkasından da Türk Silahlı Kuvvetlerinin derhal adayı terk etmesini istemekteler.
Akıllarınca bir senaryo kurmuşlar ve onu uygulamaya koyacaklar.
Kıbrıslı Türkleri, Türkiye’deki siyasileri ve yöneticileri, AB üyesi devletlerin yöneticilerini, ABD ve BM’deki karar verici kişileri “21. Yüzyılda garantörlük olmaz” diyerek kandıracaklar ve Türkiye’nin garantörlüğünü iptal ettirecekler. Sonra da Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadan derhal gitmesini talep edecekler ve önce ayak oyunları ile sonra da, aynen Makarios’un 21 Aralık 1963 günü “Türkler isyan etti” yalanını dünyaya yaydıktan sonra Kıbrıslı Türklere saldırdığı gibi silahlı militanları ile Türklere saldıracaklar ve adanın tümü üzerinde egemenlik kuracaklar. Bunlar artık bayatlamış taktikler ve hikayeler. Kimseler yutmaz bunu.
Annan Planı’na “Hayır” demelerinin tek nedeni, Annan Planı’nın taraflarca onaylanmasından sonra Türklerin de egemenliğe ve yönetime ortak olacağı, mevcut Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin devamı olmayan yeni bir devletin kurulacağı ve en önemlisi de yeni devletle birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin de adada kalacak olmasıydı. Makarios’un bundan 53 sene evvel yaptığı gibi yalan dolan bahanelerle Türklere saldırdıkları vakit, Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahale edeceği ve bu defa adanın tümünü kaybedecekleri olasılığının ortaya çıkacağı endişesi ile Referandumda “hayır” oyu kullandılar. Şimdi de ısrarla “garantilerin kaldırılmasını ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadan gitmesini” istiyorlar. Bu uğurda da akla gelen her yolu deniyorlar.
“21. yüzyılda garantörlük olmaz” iddiaları da, her haberin anında, sosyal medya aracılığıyla dağıldığı günümüzde hayli komik kaçıyor.
Daha geçen gün, 20 Aralık 2016 tarihinde Moskova’da Türkiye, İran ve Rusya arasında gerçekleştirilen toplantıdan sonra varılan “Uluslararası geçerliliği bulunan” ve BM’nin de onay verdiği anlaşmada Türkiye, Rusya ve İran, Suriye’nin toprak bütünlüğünün garantörleri oldular. Anlaşmanın 1. ve 5. Maddeleri, Anastasiadis’in inadına, aynen aşağıdaki gibi.
“1. İran, Rusya ve Türkiye, içerisinde pek çok etnik grubu barındıran, çok mezhepli, demokratik ve seküler bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, birliğini ve toprak bütünlüğünü tamamen destekliyor.
5. İran, Rusya ve Türkiye, Suriye hükümeti ve muhaliflerin üzerinde görüşme yaptıkları anlaşmanın hazırlanmasına yardımcı olmaya ve bu anlaşmanın garantörü olmaya hazır olduklarını belirtir. ‘Sahadaki’ durum üzerinde etkisi olan diğer tüm ülkeleri de aynı şekilde davranmaya davet eder.”
Bu uluslararası anlaşmanın altında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’un ve İranlı mevkidaşı Cevad Zarif’in imzaları bulunmakta.
Anastasiadis’in “AB üyesi olmayan bir devlet, AB üyesi olan bir devletin garantörü olamaz” iddiası ve yalanı da, zaten başından beri, ABD’nin 1945 yılında Almanya’nın garantörü olması ve bunun halen geçerliliğini korumasından dolayı pek de inandırıcı bulunmuyordu.
Durum böyleyken, Sayın Akıncı’nın ve müzakere heyetinin, Anastasiadis’in “Türkiye’nin garantörlükten vaz geçmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin adayı terk etmesi” yönündeki saçmalıklarını dikkate almaması gerekiyor.