“Yaftalama ve Karalama Kültürü” yazıma binaen Kütahya’da oturan bir genç kız okuyucum oturmuş bana mektup tadında bir yazı yazmış ve mailime atmış. Uzun süreden beri yazılarımı takip eden bu okuyucumun duygusal, samimi ve çok içten olan bu mektubunu sizlerle paylaşmak istedim.
Bu mektupta şunu bir kez daha anladım ki; Avrupa ve ABD’ye göbek bağıyla bağlı olan içeride ulusal basınımızın ve dışarıda uluslar arası medyanın toplumu kirli bilgilerle yönlendirmesi, toplumsal algının kırılmayacak şekilde kronikleşmesine vesile olması ve uluslar arası güçlerin desteğiyle bin yıllardır beraber yaşayan kardeş halkları birbirine düşman ettirmesini kısmen başarmıştır.
Bu kalleş oyunu bugün Mısır, Suriye, Irak, Libya ve Iran gibi Ortadoğu ülkelerinde de sergilemişler ve sergilemeye devam ediyorlar. Önceki gün Suriye’de kullanılan kimyasal silah sonucunda 1300 vatandaş hayatını kaybetmiştir. Kullanılan bütün kimyasal ve ateşli silahların menşeinin nereden geldiği de zaten bilinmektedir.
Başlatılan ve kararlılıkla devam edilen barış sürecinden rahatsız olanlar, neden her gün dağlardan asker, militan, polis cenazesi gelmiyor diye feveran edenler; “şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “vur gerilla vur Kürdistan’ı kur” nutukları ve nefret kokan sloganları duymadıkları için krize girmişlerdir.
Savaş yanlısı mitingleri ve eylemleri görmedikleri için adeta çılgına dönenlere, bütün umutlarını Öcalan’ın 80’lik dayısının “Öcalan süreç bitebilir” açıklamasına, Murat Karayılan’ın, Cemil Bayık’ın ve Dursun Kalkan’ın kendi varlıklarını hissettirmek ve gündeme gelmek için yaptıkları abuk subuk beyanlarına bağlayanlara ve bu beyanları manşetlerine taşıyanlara inat 76 milyon barışta inat etmelidir.
Çatışma, kan, gözyaşı, savaş ifadelerini bulmak ve manşetlerine taşımak için karanlıkta mumla savaşa dair sözcükleri arayanlar, umudunu Karayılan, Bayık, Öcalan’ın kardeşi, bacısı ve dayısına bağlayanlar, en ufak barış karşıtı söylemlerini hayasızca manşetlerine taşıyor ve 76 milyon insanın barış özlemini ve hasretini görmezlikten geliyorlar.
Aman savaş çıksın diye kıçını yırtıyorlar!...
Kalemlerinden kan damlayan ve kendini aydın olarak tanımlayan ahlaksız kalemlerde “Kürtlere Kürdistan verildi mi ki, savaşı sonlandırsınlar. Kürtlere Kürdistan verilmeyene kadar Kürtler silahı bırakmamalıdır…” gibi tamamen tahrik, kin ve nefret dolu beyanlara artık ne Kürtler ve ne de Türkler kanmamalıdır.
Varsın bu kalleş kalemler, aşağılık baronlar, kirli ve kanlı kalpler kıçlarını yırtıp dursunlar, kinlerinden hop oturup hop kalksınlar, popularını tavana vursunlar, ama başaramayacaklardır!
Gel gelelim Sümeyye’nin duygu dolu mektubuna:
“Merhaba Cüneyt abi, nasılsın iyi misin? Umarım iyisindir ve her şey yolundadır. Sana abi diyorum çünkü senin yazılarını uzun bir süredir okuyorum. Sende bizim gibi gariban bir Anadolu insanısın. Hiçte öyle o havalı yazarlara benzemiyon yani. Sıcaksın, samimisin, kusura bakma ama biraz da delisin abi.
Abi annen içinde çok üzgünüm, çoğu yazında annenden söz ediyorsun. Vallahi üzülüyorum. Sende artık üzülme ve bizleri de üzme, hani annenden sık sık söz etmesen iyi olur. Belki sen farkında değilsin ama seni seven okuyucularını üzüyorsun, sevmeyenleri de sevindiriyorsun abi.
Neyse abi konuya geleyim, çok zamanını almak istemiyorum. Ben Sümeyye. Lise son sınıfa geçtim. Allah izin verirse doktor olacam. Babam çok fakirdir. Biz 4 kardeşiz. En büyük benim abi. Ama mutluyuz abi. Babam manavcılık yapıyor. Ev kirası, elektrik, su ve mutfak masrafını zor karşılıyor. Annem çok tutumludur ha!!! Kılı kırk yarar yani.
Hani bir gün yazmıştın ya, işte bir gün evde doğalgaz bitti, elektrikler kesikti, hiç param yoktu. Annem gitti, soğanları doğradı, tuzladı, önüme getirdi, ben çok üzüldüm, ağlayacak gibi oldum. Sonra annem dedi ki “oğlum; erkek odur ki, kendini en kötü günde muhafaza edebilendir” diye. Abi valla onu okuyunca ağlamıştım. İşte annem de öyledir. Hiç şikayet etmez valla. Bazen babamla tartışırlar, en çokta annem babamın sigarasına takmış kafayı, sigaraya çok para veriyorsun diye. Başka da öyle tartışmazlar.
Bak abi yine konu dağıldı, senin gibi yazar değilim ki… Hem internet kafeden yazıyom valla. Bak ben ne diyecektim. Son yazında sana atılan iftiralardan söz etmişin. Beddua etmem abi, onları Allah’a havale ediyorum. Abi yemin ederim hiç Türk-Kürt ayrımını yapmadım, babamda, annemde öyle. Zaten babam hep der, kafirler bizi birbirimize kırdırıyor diye.
Bizim bir komşu kızı vardı, bir Kürt’e aşık oldu. Kürt’tür diye vermediler. Sonra kız gitti intihar etti. Sevgilisi perişan oldu, sonra kızın sevgilisi ve ailesi gittiler buradan.
Abi bi görsen ikisi de birbirlerine o kadar yakışıyorlardı ki ama işte ayırdılar onları. Kızın babası kanser oldu, öldü. Annesi hala yatalak yatıyor. Çok pişman oldular ama abi giden geri gelmiyor ki… Kız intihar ettiğinde annemle çok ağladık. Kızı bir görsen abi, namazında niyazında ve benim gibi türbanlıydı. Türbanda ona çok yakışıyordu be abi. Keşkem ölmeseydi.
Diyeceğim o ki Cüneyt ağabeycim, sen doğru yoldasın. Biliyorum abi sende çok acı yaşamışsın, ama abi zaten babam gibi, her zaman yazmıyor musun biz gavurların oyununa geliyoz diye. Kırılma abi bazen diyorum ki, bu Cüneyt abi hem çok cesur hem de çok çatlak birisi. Her şeyi yazıyorsun. Ama anlamıyorum senin hiç özel hayatın yok mu, her gün yazıyorsun. Umarım maaşında iyidir abi.
Bazen face’de yazını anneme gösteriyorum. Hani annenle çektiğin fotoğrafı duvarına koymuşun ya, o fotoğraftan annem çok etkilendi. Bu deli çocukla annesi arasındaki sevgiye bak. Birbirlerine ne kadar da sevgiyle bakıyorlar, kumrular gibi dedi. Hani geçen evrenin güzel kızına iyi bak Allah’ım yazın vardı ya, annem onu ağlayarak okudu, biliyon mu.
Abi başını çok ağrıttım kusura bakma ama ne olur abi Türkleri sevmekten vazgeçme, hep öyle kaynaşmacı yazıları yaz emmi? Sana çok çok dua ediyoz. İnanmasın belki, annem annene Yasin okudu ramazanda. Yanlış anlarsın diye söylemedim.
Canım Cüneyt ağabeycim, kendine çok çok iyi bak, güzel Allah’ım senin ne muradın varsa versin, Rabbim sana yardımcı olsun. Rabbime emanetsin abi. Dediklerimi unutma emmi?” diyor Sümeyye…
Çok teşekkürler sevgili Sümeyye. Merak etme ülkemdeki her rengi sevmekten vazgeçmeyeceğim. Sen bana bol bol dua et, annen de anneme bol bol Yasin okusun yeter. Çocuk ruhundan ve içten mektubundan çok şey öğrendim. Sen ve bütün ailen Rabbime emanetsiniz…