Partisi ANAP Özal’a hiç sahip çıkmadı...
Mesut Yılmaz genel başkan seçildiği andan itibaren, Turgut Özal’la arasına mesafe koydu...
Süleyman Demirel, Çankaya’da bir Cumhurbaşkanı’nın oturduğunu bile kabul etmedi...
Aylarca boykot etti Çankaya’yı...
Aslında Demirel’in, Tansu Çiller karşısında düştüğü durumu da unutmadı Tayyip Erdoğan...
Çiller’in DYP’yi Süleyman Demirel’den nasıl uzaklaştırdığını, yalnız kalan Demirel’in askerlerle yakın ilişki kurduğunu unutmuyor...
Onun için bugün AKP’nin tarihi sayılacak kongresinde, Tayyip Erdoğan’ın hafızasına iki isim ve iki olay kayıtlı...
Cumhurbaşkanlığı’na çıktıktan sonra Turgut Özal’ın başına gelenler...
Çankaya’ya çıktıktan sonra Demirel’in Tansu Çiller’le yaşadığı acı tecrübeler...
Bu iki kişiyle arasındaki tarihsel kader ortaklığını düşünmesinin temel bir nedeni var...
Doğru Yol Partisi’ni 12 Eylül’ün en zor şartlarında Süleyman Demirel birkaç arkadaşıyla “kendi adını gizleyerek” kurmuştu...
Doğru Yol adını “Demirel’in sürgün günlerinde her gün yürüdüğü patikadan” alıyordu...
Adını koyduğu, canını koyduğu, askeri darbenin kendisi ve arkadaşlarını inim inim inlettiği günlerde kurduğu partisi Tansu Çiller tarafından elinden alındı...
Turgut Özal ise ANAP’ı yokken var etmişti...
Hala gözümün önündedir...
Şişman gözlüklü adam, Milliyet’in Ankara bürosundan içeri girmiş, muhabirlerin masalarından birinin yanına ilişmişti...
Anlatıyor da anlatıyordu...
-”Bir parti kuracaktı... Kuracağı parti liberal olacaktı... Türkiye’de özel sektörün önünü açacaktı...”
Ekonomiden anlayan o adamı, benim gibi o sırada stajyer muhabir konumundaki bir gazeteci bile dinlemeye üşenmişti...
Onu masanın kenarına ilişmiş haliyle baş başa bırakmış, Şef’in benden istediği haberleri bulmaya yoğunlaşmıştım...
O günlerde 12 Eylül generallerinin işaret ettiği Milli Demokrasi Partisi revaçtaydı...
Ona katılımlar “haber”di...
Gözlüklü şişman adamın ekonomiyi kurtaracağını söyleyen reçetelerinin bir kıymet-i harbiyesi yoktu...
Parti kurarken kimselerin yanına yaklaşmadığı o adam ANAP’ı kurdu...
İktidara getirdi...
İki kez seçim kazandı...
Sınıf arkadaşlarının hatırlamadığı adamlar sayesinde bakan oldular...
Sonra Cumhurbaşkanı oldu...
Olduğu gün, kendi partisi de dahil onu Çankaya’da tek başına sap gibi ortada bıraktılar...
Bugün naaşı açılıyor...
Bir suikaste mi kurban gitti diye...
Tayyip Erdoğan bugün AKP kongresinde konuşurken, o iki ismi özellikle de Turgut Özal’ı aklından hiç çıkarmayacak...
Onun gibi kurdu AKP’yi çünkü Tayyip Erdoğan...
Yoktan...
Arka arkaya seçimler kazandırdı AKP’ye...
Tıpkı Özal’ın ANAP’a kazandırdığı gibi...
Şimdi Cumhurbaşkanlığı’na çıkacak...
Tıpkı Özal’ın çıkmaya heves ettiği gibi...
Çankaya’da ölen adamın nasıl öldüğü halen bir meçhul...
Onu bulmaya çalışıyor devletin savcıları...
Tayyip Erdoğan için ise, Cumhurbaşkanlığına çıkan adamın yaşadıkları bir meçhul değil...
Bir malum...
O, Özal’ın sap gibi tek başına bırakıldığını ve yaşarken öldürüldüğünü biliyor...
Ama suikastle, ama manevi işkenceyle...
Başkanlığı kabul ettiremeyecek...
Yarı Başkanlığı sağlayamayacak...
Fakat “Partili Cumhurbaşkanı, yani partiye hakim Cumhurbaşkanı formülü...”
Bunu geçirecektir mutlaka...
Numan Kurtulmuş falan...
Hepsi en fazla ikinci adam...
KADINLARLA İLİŞKİNİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI...
Geçen gün yakın bir kız arkadaşımla konuşuyordum:
-”İlk gençlik yıllarında Kolej’de ergenlik çağına giren tıfıllar, kızlarla ilişkilerini uluorta anlatır, flört ettikleri kızları erkek dünyasında değersizleştirirlerdi...” dedim...
Onlardan nefret etmiştim...
O gün bugündür, hayatımda beraber olduğum ya da olmadığım kadınlar hakkında uluorta konuşmaktan, yalan söylemekten, olayları tersyüz etmekten hep imtina ederim...
Konuşmamayı yeğlerim kadınlar hakkında...
Oysa, kadınlar öyle şeyler söylüyorlar, olayları ve yaşadıklarını öyle tersyüz ederek anlatıyorlar ki, ben erkek olarak onların anlattıklarından utanıyorum...
Kız arkadaşıma şöyle dedim:
-”Erkekler konuşurlardı da onları ayıplardım... Şimdi kadınlar konuşuyor... Üstelik de yalan yanlış, hiç olmamış şekilde, tamamen kafalarına ve arzu ettikleri şekle göre... O kadar uzun zamandır, söylenenlerden ve konuşulanlardan dolayı kadınlara karşı mesafeli davranıyorum ki...
Bazen onların erkek, benim kadın gibi davrandığımı düşünüyorum...”
Çok yazık bir durum...
NE OLDU TÜRK FUTBOLUNDAKİ REAL MADRİD VE BARCELONA’YA?..
Türk futbolunu, zamanında ezilmiş kişisel egoları, aşağılık kompleksleri, başkalarını küçümseme istekleri için kullanan ve ellerindeki medya gücüyle takım taraftarlığını birleştirip “gazeteci pozuyla” futbola en zararlı fikirleri, peynir ekmek gibi satmaya çalışan bir güruh var...
Bunların amacı uzun zamandır Türk futbolunun tarihten bu yana en temel iskeleti olan “3 büyükler efsanesini” Trabzon ve Bursa’nın katılımıyla 4 büyükler ve 5 büyüklere çekmek yerine, “iki büyükle sınırlandırmaya çalışmaktır...”
Niye?..
Çünkü kompleksleri öyle dürtüklüyor bu zavallıları...
Türk futbolu Fenerbahçe ve Galatasaray müacadelesinden ibaretmiş...
Gerisi hikayeymiş...
İki gündür görüyoruz hikayeyi...
Önce Orduspor yazdı hikayeyi...
Arkasından Kasımpaşa...
Ne oldu hani Türk futbolunda Real Madrid ile Barcelona vardı da gerisi hikayeydi?..
Orduspor, Fatih Terim’in itiraf ettiği gibi “hakkıyla söke söke aldı maçı...”
Kasımpaşa ise dün ikinci yarıda maçı 5-0 bitirebilirdi...
İki topu direkte patladı...
Bir topu boş kaleye atamadı...
Yine de maçı 2-0 kazandı...
Aslında ne Fenerbahçe’nin Real Madrid gibi olmasına, ne Galatasaray’ın Barcelona gibi oynamasına karşıyım...
Benim karşı olduğum, kompleksli zevatın, zor bela aşama kaydetmeye çalışan Türk futbolunu sırf komplekslerinden dolayı göz göre göre fakirleştirmeye çalışmaları...
Türk futbolunda ne kadar fazla derbi olursa, o kadar çok heyecan, o kadar çok rekabet, o kadar çok para, o kadar çok mücadele olur...
Fakat bunlara kalırsa, Türk futbolunda yaşayan 3 büyükler efsanesi bile gerçek değildir...
İki büyük vardır!..
Ve tek bir derbi...
Bu sene Galatasaray ile Fenerbahçe’nin iyi kadro oluşturmasını fırsat bildiler, en büyük komplekslerini kusmaya başladılar:
-”Zaten Türk futbolunda Fenerbahçe ile Galatasaray var... Real Madrid ile Barcelona gibi... Onlar Türkiye liginden koptular...”
Doğru koptular...
Önceki gece Ordu’da, dün gece de Kasımpaşa’da kopmayı gördük...
İyi ki futbol, bunların şizofren kafalarında yaşattıkları kadar, sığ ve fakir değil...
Ordu’ya ve Kasımpaşa’ya şizofren kafalara, “Türkiye Ligi’ni hatırlattıkları için” teşekkürler...
(Vatan gazetesinden alınmıştır)