PKK’nın Suriye’de bir devlet kurması son yıllardaki PKK ile yapılan müzakere sürecine ilişkin tüm hafızamızı yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılıyor. Bu süreç 2010 yılında PKK 4. Stratejik Mücadele Hamlesi’ni başlatırken MİT’in PKK’ya güvenip yine de müzakere yapma umudu sayesinde mümkün oldu. Yani PKK müzakere diye MİT’i ve devleti oyaladı MİT ve devlet de bu zokayı yuttu ve bu sürece geldik. PKK’nın ne yapacağını anlamak için o sürecin iyi anlaşılması gerekiyor.


İşte PKK yöneticilerinin cümleleriyle sürecin fotoğrafı:


1) 31 Mart 2010 tarihinde Öcalan, müzakere sürecini bitirdiğini açıklıyor: “Adına tasfiye ve çözüm dediğim üçüncü dönem bitti. Açık, net ve kesin bir şekilde üçüncü dönemi sonlandırıyorum.”


2) Mayıs 2010’da Duran Kalkan, Öcalan’ın aslında ne demek istediğini PKK tabanına anlatıyor: “Şimdiye kadar siyasi, askerî, ideolojik her alandaki mücadelemizin tek hedefi, ‘siyasi diyalogla çözüm bulma’ doğrultusundaydı. Şimdi hedefimiz değişiyor. Biz kendimiz, kendi demokrasimizi inşa ederek, demokratik toplum örgütlülüğünü geliştirerek kendi çözümümüzü kendi özgücümüzle sağlayacağız.


3) Kalkan bir de yapılacaklar listesi veriyor:


PKK kendi çözümlerini empoze edecek
ve koşulları olgunlaştığında bunları tek taraflı olarak fiilen hayata geçirecek.


Bütün mücadele biçimleri, “ikili iktidar” durumuna erişmek amacıyla birarada kullanılacak.


Koşulları olgunlaştığında tek taraflı ve fiili bir özerklik ilanına başvurulacak.


4) Abdullah Öcalan 23 Mayıs 2010’da tutumunu daha netleştiriyor: “KCK ortaya çıkarak sorumluluk üstlenip, ‘demokratik özerkliği ilan ediyoruz’ diyebilir.”


5) KCK aynı günlerde sürece ilişkin kurumsal açıklamasını yapıyor: “Dördüncü Dönem olarak adlandırdığımız bu dönem, stratejik bir dönem olup halkımızın kendi demokratik sistemini kurma ve demokratik özerkliğini ilan etme sürecidir.”


6) KCK açıklamalarına göre Dördüncü Dönem’de plan orta yoğunlukta bir savaş başlatmak ve ilk hedef de AKP hükümeti. PKK henüz 2010’da hedefini açıklıyor: “AKP hükümetini sarsma, dengesini bozma, yaslandığı güç dengelerine kama sokma, referanduma giden bir süreçte hırpalama ve giderek iktidardan etme.”


Unutmayın bütün bu planlamalar 2010 tarihinde yani devlet-Öcalan-PKK görüşmelerinin zirvede olduğu dönemde yapılıyor ve açık kaynaklarda yer alıyor. İlk hedef de müzakereleri başlatan AKP hükümetini iktidardan etme.


Peki, bu dönemde devletin stratejik aklı konumunda olan MİT ne yapıyor? PKK’nın Dördüncü Stratejik Hamle Dönemi’nin postacılığını yapıyor. Kandil ile İmralı arasında mekik dokuyup Öcalan’ın mesajlarını taşıyor ve Dördüncü Mücadele Dönemi’nin altyapısını oluşturuyor.


Bu kapsamda Mayıs 2010’da duyurulan Demokratik Özerklik, bir yıl sonra, 14 Temmuz 2011’de Diyarbakır’da ilan ediliyor. Her şey açıktan oluyor. PKK Dördüncü Stratejik Dönem’i başlatmış, bu süreci işletirken MİT de “PKK ile müzakere etme” telaşında.


7) Devam edelim. Mayıs 2011. MİT’ın Oslo görüşmelerinin baş konuklarından biri Mustafa Karasu. MİT’le masada oturup müzakere ederken, Dördüncü Mücadele Dönemi ve MİT müzakereleri konusunda neler düşünüyor: “Apo, Üçüncü Dönem’i bitirip Dördüncü Dönem’i başlatan ‘PKK’nın ulusal varlığını koruma ve özgürlüğünü kazanma için her türlü mücadele yürütme hakkı vardır’ diyerek ‘Kürt sorununun demokratik siyasal yollardan çözme stratejine, dönemine bağlı kalmanızın anlamı kalmamıştır’ mesajı vermiştir.” [PKK’ya “savaş başlatın” anlamına gelen bu mesajın kandile taşınmasına MİT yardımcı olmuştur EU]


8) Karasu devam ediyor: “Öcalan ‘ya teslim olursunuz ya da ulusal varlığını koruma ve özgürlüğünü kazanma mücadelesiyle özgürlüğünüzü kazanırsınız’ diyerek ‘Devletin politikalarının [devlet bu dönemde PKK ile müzakere politikası yürütüyor EU] bir mücadeleyi gerektirdiğini halk ve mücadele için böyle bir mücadele döneminin zorunlu hâle geldiğini belirtmiştir.’ Böylece Dördüncü Mücadele Dönemi’nde Kürt halkı açısından ulusal varlığını ve özgürlüğünü kazanma ertelenemez bir görev hâline gelmiştir. …bu nedenle özgürlüğünü sağlama temelinde bir ölüm kalım mücadelesi verilmeli. Bu mücadele verilmezse Önder Apo’yla yapılan görüşmeler oyalama konumuna düşmekten başka bir sonuç vermez. …Kaldı ki AKP’nin ve AKP’nin İmralı’ya gönderdiği heyetin amacı da oyalamadır.


Hatırlatalım. Bunların yazıldığı tarih Mayıs 2011, Silvan saldırısıyla PKK’nın barış masasını devirmeye iki ay var. Karasu bir yandan bunları yazıyor bir yandan da Oslo görüşmelerinde masanın başında oturuyor. Bizzat o masanın başında otururken bu görüşmelerin bir oyalama olduğunu ve PKK’nın mücadele edeceğini açıkça ilan ediyor. Kimse, bu ne çelişki diye sormuyor Karasu’ya. Onunla enseye tokat müzakere yapılıyor.


Sonra ne mi oluyor? 14 Temmuz 2011’de PKK vites arttırıp gaza basıyor ve 2010’dan beri öngördüğü Dördüncü Stratejik Mücadele Dönemi’nin sonuç alıcı aşamasını başlatıyor. Önce Diyarbakır’da Öcalan’ın Mayıs 2010’da duyurduğu “Demokratik Özerklik” ilan ediliyor. 13 asker Silvan’da şehit ediliyor. Şii-Kürt ittifakı kuruluyor ve Suriye’de edinilen kazanım sürecini inşa ediyor.


Bütün bu süreci es geçmiş, hatta sürece korkunç öngörüsüzlükleriyle bizzat yardım etmiş Türkiye devletinin yetkilileri, şimdi Suriye’de oluşacak PKK devletine izin vermeyiz diye afra tafra yapıyorlar. Ne yapacaksınız? Afrin’i mi bombalayacaksınız? Kamışlı’yı mi yıkacaksınız?


PKK devleti kurdu. Yapılacak bir şey kalmadı. Bunun kendi öngörüsüzlüğünüzün eseri olduğunu görün, bari boş konuşmayın… (Bu konuyu işlemeye devam edeceğim…)