Her şey eski Taraf Gazetesi Yazarı Hıdır Geviş Twiter'da, "Hakkındaki haberlerin hiçbirinde Neşat Ertaş'ın ALEVİ olduğu vurgulanmıyor yoksa önemli değil mi bu kimliği?" şeklinde yorum yapınca başladı. İtiraz ettim ve dedim ki; "Sünni bir ozan öldüğünde haberlerde bu kimliği belirtiliyor mu? Nedir bu Neşet Usta'nın mezhebini öne çıkarma telaşı?" Sonra o başka bir yorum yaptı. Ben başka falan derken tartışma büyüdü. Tabii her ikimizin takipçileri de ortak oldular tartışmaya. İlgi çekmiş olacak ki medya haberleri yapan medyatava adlı internet sitesi; "İki Alevi Gazetecinin Alevilik tartışması" diyerek haberleştirdi meseleyi. Vatan Yazarı Mutlu Tönbekici de köşesinden, "Kimlik ifşada ne kadar özgürüz?" yorumuyla katılınca aramızda iş iyice büyüdü. Öyle büyüdü ki çıkış noktasından tamamen koptu ve "ALEVİLİK nedir, ne değildir, cemevleri ibadethane midir, değil midir?" noktasına geldi mesele. Hıdır ve ona yakın takipçileri kendi görüşlerini, ben de kendi görüşlerimi yazdım. Cemevlerinin ibadethane olmadığını, Allah'la buluşmanın ve ona ekstra sevgi ve bağlılığı göstermenin başka bir adresi olduğuna inandığımı yazdım. "Cem törenleri dinsel ayinlerdir" dedim.
Niye böyle dedim çünkü İslamiyet'in emrettiği ibadet namazdır. İbadet yeri de mescittir! Onun dışındaki bütün ibadet şekilleri insanların sonradan bulduğu şekillerdir. Eğer Aleviliğin İslam içi bir oluşum olduğuna inanıyorsak namaz kılmayı ya da camiye gitmeyi reddetmemiz imkânsızdır. Ancak bu demek değildir ki Aleviliğe saygı gösterilmeyecek, Aleviliğin dinsel ritüelleri kabul edilmeyecek. Bu da büyük saygısızlık olur. Çünkü Aleviliğe benzer birçok yol vardır İslamiyet'te. Mevlevilik gibi mesela. 'Ney' ne ise orada, Alevilikte de saz o'dur. Sema ne anlam içeriyorsa Mevleviler için, Aleviler için de 'semah' o anlamı içerir. Her iki yolun da dayandığı tasavvufun amacı insanın kendine gelmesini, kendini bulmasını sağlamaktır. Kişi isterse sadece cemevine gidip Allah'a olan bağlılığını cem ayini yaparak gösterbilir. Ama camiye alternatif gösteremez orayi Cami tüm Müslümanların toplanma yeridir. Alevi, Sünni, Şia, Mevlevi, Nakşibendi v.s.. Yollar farklıdır ama buluşma adresi aynıdır.
Neyse...
Benim Twiter'da kesik kesik olsa da aktarmaya çalıştığım görüşlerime çok sayıda destek ve bir o kadar da köstek olanlar oldu. Kabul etmediği görüşleri ortaya koyanlara hakaret etmeyi alışkanlık haline getirmiş kişilerle elimden geldiğince muhatap olmamaya çalıştım. Es geçtim. Ancak bir arkadaşımın uyarısı ile fark ettim ki o hakaret eden güruhun arasına bir de halkın oylarıyla seçilerek TBMM' ye giden bir milletvekili katılmış. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba. İnanamadım yazdıklarına. Nasıl bir öfke kusma halleri şahsıma. Sıradan insanların ha babam de babam hakaretlerle saldırmaları neyse de milletin vekili diye yakasına rozet takmış adamların bunu yapması tam bir garabet. Tabii CHP'li Ağbaba'nın yazdıklarıma öfkelenip şahsıma onca hakareti saydırmasının tek bir nedeni var. O da hayata, siyasete ve insanlığa aşırı mezhepçi yaklaşımıdır. Oradan besleniyor muhterem. Alevi kimliği üzerinden. Ondan bana saldırması. Çünkü yıkıyorum yazdıkça ezberleri ve rahatsız oluyorlar bundan (Ben de Malatyalı'yım biliyorsunuz. Ben de Aleviyim. Hakikatli bir Ali'ciyim ama Alevici değilim!) Malatya 80 öncesi CHP'nin kalesiydi bilirsiniz. O dönemler insanların inanç kimlikleri değildi önemli olan. Ne kadar demokrat olup olmadığıydı. Şehir provokatörler sayesinde birbirine kırdırılınca sonraki yıllarda halkın yarısı biraz da rahmetli Özal'ın sayesinde merkez sağa yani ANAP'a kaymıştı. Son dönemde ise Malatya'da iktidar olan parti AKP! 6 vekilin sadece 1'i CHP.
Niye biliyor musunuz? Şövenist mezhepçiler yüzünden. Alevicilik yaptılar. Hâlâ da yapmaya devam ediyorlar. Öyle fena bir siyaset izlendi ki düşünün sosyal demokrat olan sol kökenli Sünni Malatyalılar bile CHP'den elini ayağını çekti. Daha önce 2 dönem üst üste CHP'den milletvekilliği yapan Mevlüt Aslanoğlu bile bu aşırı mezhepçilik yüzünden son seçimde Malatya'dan aday olmadı. İstanbul'a kaydırttı kendini.
Çünkü adamın başına kaktılar her defasında; "Dua et Aleviler'e! Onlar olmasa sen bu memleketten seçilemezsin" diyerek! İşte bu mezhepçiliğin başını çeken kişi benim Alevilikle ilgili görüşlerime tahammül edemeyip Twiter'daki adresinden isim vermeden şahsıma şuursuzca saldıran Veli Ağbaba'dır. Alevi kimliği olmasa TBMM'nin kapısını bile göremeyecek Ağbaba ile ilgili daha çok yazacak şey var ama şimdilik susuyorum. Hakaretlerini aynen kendisine iade ediyorum. Ve insanların duygularını sömürerek Ankara'ya aldığı gidiş biletine sebep olan kimliğinin yani Aleviliğinin, Ali'nin yolunun ne olduğunu öğrenmesi için de kendisine de şiddetle Ahmet Cemil Akıncı'nın Hz. Ali'yi anlattığı kitabı tavsiye ediyorum. Biraz okuması ve yolunun hangi yol olduğunu bilmesi gerekiyor Sayın Vekilin.
(Sabah gazetesinden alınmıştır)