Dünya güzeli ülkemizde sağlıklı yaşayabilmemiz için gerekli olan temel unsurlardan bir tanesi de tükettiğimiz “GIDA”ların üretimden tüketime kadar geçen süreç içinde sistematik bir şekilde gerekli kontrollerinin veya da gerekli denetimlerinin yapılması.
Ülkemizde maalesef bu denetim eksik. Hem de ne eksik.
Üstelik çağdışı yasakçı bir zihniyetle, Gıda denetimi yapabilecek laboratuarların açılması bile yasaklanmış. Gerekçesi ise tam bir yüz karası. “Gıda Yasası olmadığı için laboratuar açılmasına izin veremeyiz” denmiş üst düzey bir bürokrat tarafından. Yapmak için kolları sıvayan laboratuarlara da hemen ve derhal gözdağı verilmiş “elinizdeki mevcut yetkileri alırız, laboratuarınızı kapatırız, size hiçbir iş de vermeyiz” diye.
Vatandaş “Lanet olsun bu zihniyete” diyor, kısa ve net bir açıklamayla. Doğru da söylüyor.
Bu çirkin zihniyetin ve uygulamanın benzerini geçmişte yaşamıştık. İçme suyu tahlili yapan bir laboratuarı Sağlık Bakanlığı hemen ve derhal kara listeye almış, çalışma izni ve diğer işlemler için gerekli laboratuar hizmetleri verenlerin listesinden çıkarmıştı. Hem kendileri gerektiği ciddiyetle analiz yapmaz, hem yeteri kadar çalışmazlar, hem de yapanları kara listeye alıp cezalandırırlar. Bu yasakçı ve cezalandırıcı mantığa ve uygulamaya artık son verilmeli, insan sağlığı için gece gündüz çalışan bu laboratuarlara da gerekli her tür kolaylık yapılmalıdır.
Vizyonsuz bürokratların, yasakçı zihniyetleri ile varılacak hiçbir başarılı hedef yoktur. Olamaz da… Sağlık Bakanlığı yasakçı ve cezalandırıcı uygulamalarını bir kenara bırakmalı, Tarım Bakanlığı ile Sağlık bakanlığı işbirliği yapıp, önce Gıda Yasasını çıkarmalı, sonra da eldeki iki önemli laboratuarın hangi analizlere hizmet vereceğine karar verip, her ikisini de geliştirmeli ve halkın kullanımına açmalıdır.
Her iki bakanlık Gıda analizine yönelmek isteyen özel laboratuarlara da her türlü maddi ve manevi desteği vermeli, müşterek bir uygulama içine girmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti mükemmel bir yasa ile bu sorunu çözmüş ve gıda üzerindeki etkili denetimlerini yıllar önce başlatmıştır. En azından diğer konularda gerekli olan yasalarla ilgili yaptığımız gibi, Türkiye’den bu yasayı alıp kendi koşullarımıza adapte ederek uygulamaya koyabiliriz.
Ben gıda denetimini “üretimden tüketime” diye yazdım ancak bu sözün gelimi. Gerçekte kullanılan tohumların “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” (GDO) olup olmadıklarının kontrolü ile başlamalı “Gıda Denetimi” ve bu gıdaların insan dışkısı halinde katı atık formunda yeraltı sularına katılımına kadar sürmelidir.
Günümüzde erkeklerde çok yaygın olarak tespit edilen kısırlığın nedenleri peşine düşmüş olan bilim insanları ve araştırmacılar çok ilginç bir neden üzerinde yoğunlaşmaya başladılar. Bu bulgunun kökeninde gene laboratuarlar yapılması gereken çeşitli analizlerin eksikliği yatıyor.
Kadınların doğum kontrolü amaçlı kullandıkları haplar görevlerini yaptıktan sonra gerek idrar, gerekse de dışkı yolu ile önce evlerin septik kuyularına gitmekte oradan da yer altı sularına karışmakta. Yer altı sularına karışan bu hormonlu atık sular, içme suyu olarak kullanılan kuyulara ulaşarak kuyularda bulunan suyun içinde yerini almakta. İçme suyuna dönüştürmek amacı ile yukarı çekilen bu sular, adına "Ters Ozmoz" (Reverse Osmosis) denilen arıtma ve her türlü kimyasal işlemden geçirildikten sonra mikroplardan arındırılıp, gerekli mineraller de katıldıktan sonra pırıl pırıl ve mikropsuz bir şekilde halkın kullanımına sunulmakta.
Sunulmaya sunulmakta ama bu sulara Gıda Yasası altında hormon analizi başta olmak üzere gerekli olan her tür analiz yapılamadığından, bu sular keyifle içilmelerine rağmen birçok ülkede erkeklerin kısırlığına neden olmakla suçlanmakta artık.
Ülkemizin nüfusu yeraltı sularını atık hormonlarla kirletecek denli yoğun olmasa da, hükümetimiz, Sağlık bakanlığı ve Tarım bakanlığı müştereken tedbir almak zorundadır. Bu konuda faaliyete geçmek isteyen ve gıda analizi yapmak isteyen laboratuarlara derhal izin verilmeli, ilk fırsatta da "Gıda Yasası" çıkarılmalıdır.
Bu güne değin “Gıda Yasası”nın KKTC Meclisinden çıkmamış olması gerçekten de büyük bir eksikliktir ve eğitim düzeyi çok yüksek olan ülkemize de hiç yakışmamaktadır...