Bizler birkaç haftadır Yerel Seçimler ve Anayasa Değişikliği ile ilgilenirken, dünya üzerinde sonuçları bizi de etkileyecek değişimler yaşanıyor.
Avrupa Birliğinde, Mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri ile siyasi yöneticiler baştan aşağıya değişti. AB Komiseri, yani AB Başbakanı seçilmesine kesin gözle bakılan Lüksemburg eski Başbakanı Jean-Claude Juncker, Kıbrıs Rum tarafına açık destek veren bir siyasi.
Rumların müzakerelerdeki eli, Juncker'in seçilmesinden sonra daha da kuvvetlenmiş gözüküyor şimdilik. Geçmiş yıllarda Başbakan Erdoğan'a büyük destek veren Juncker, Türkiye'de bazı yasaklamaların gündeme gelmesi ile görüşünü değiştirmiş ve Başbakan Erdoğan'a ve dolayısıyla Türkiye'ye desteğini çekmiş gözüküyor.
Tabii politikada herşey çıkar meselesi. Yarın Juncker'in bu hasmane düşüncesini değiştirmeyeceğini kimse söyleyemez. Tam tersi bir şekilde, günümüz politika kavramı içinde Türkiye ile kol kola yola devam etme olasılığı yüzde elli. Juncker'in Türkiye'ye olan tutumu, direkt olarak bize karşı olan bakışını da belirginleştiriyor. Türkiye ile arası iyi ise bize olan bakışı da iyi, kötü ise bize olan bakışı da kötü olacak.
Avrupa Birliğinde bunlar yaşanırken, AB'nin Asya'daki benzeri oluşumu olan Şanghay İşbirliği Örgütü'nde de (İngilizce: Shanghai Cooperation Organization) bir takım yeni ve küresel ekonomiyi kökünden sarsacak gelişmeler yaşanmakta.
Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın 1996'da yılında oluşturdukları Şanghay Beşlisi Örgütü'ne 2001 yılında Özbekistan'ın katılması sayıları altıya çıktı ve bir müddet sonra da adını Şanghay İşbirliği Örgütü'ne dönüştürdü. Haziran 2001'de üye devletler Saint Petersburg Zirvesinde örgütün amaç, prensip, yapı ve işleyişini belirleyen ŞİÖ Beyannamesini imzaladılar. Aralarında güvenlikte işbirliği, ekonomik işbirliği ve kültürel işbirliği anlaşmalarını imzaladılar. Altyapılarını hazırladıktan sonra Gümrük Birliği kurmak, Malların, Sermayenin ve Emeğin serbest dolaşımını gerçekleştirme hedefi var ŞİÖ'nün.
Bu yolda attıkları önemli bir adım, Petrol ve Doğalgaz alım ve satımlarında Dolardan vazgeçme ve Rusya'nın para birimi olan Ruble ile Çin'in para birimi olan Yuan'ı kullanmak. Bu uygulamadan sonra dünya ekonomisinin efendisi olan Doların tahtının sallanacağı ve yeni ekonomik sorunların ortaya çıkacağı kesin.
Hatırlatalım; Dünya ticaretinde Doların yaygın kullanımı, 1944 yılında ABD'nin New Hampshire eyaletinde yer alan Carroll kasabasının Bretton Woods bölgesinde bulunan Mount Washington Oteli’nde yapılan konferansta, katılımcı 45 ülkenin onayı ile imzalanan anlaşma ile oldu. Bu anlaşma ile Uluslararası Para Fonu (IMF) merkezi kuruluş olarak kabul edildi ve kurulan sisteme de "Altın Borsası Standardı" adı verildi. Bu sisteme göre, ABD Doları altına, diğer ülke paraları da ABD Dolarına bağlandı ve ülkeler arası tüm satışlarda Dolar kullanılmaya başlandı.
Aradan geçen 70 yıldan sonra, Rusya ve Çin'in aralarında yapmayı düşündükleri Ruble-Yuan anlaşmasının, Doların dünya ticaretindeki tekeline son vereceği kesin. Bu uygulamayı bir müddet sonra bir olasılıkla, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü de (OPEC) uygulamak isteyecek ve Doların dışında bir başka para biriminin daha petrol satışlarında kullanılmasını uygun görecektir.
Ekonomisi zayıf ve küçük olan bizler gibi ülkelerle, kalkınmakta olan ülkeleri bu uygulamaların ilk başta olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. 21. yüzyılda Ortadoğu'da sınırlar yeniden çizilirken, dünya ekonomisinin de değişime doğru sürüklediği görülüyor. Zor günler kapının arkasında sanki...
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.com
3 Temmuz 2014