Merakla beklenen tanık sonunda Silivri’ye geldi ve ifade vermeye başladı.
Beklenen tanık, bilindiği gibi eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’tü...
Özkök, iki gün boyunca Silivri’de süren Ergenekon davasında, kimi konulara açıklık getirdi.
Özkök önceki gün, muhtıra konusunda şöyle dedi:
“3 Aralık 2003 tarihinde kuvvet komutanlarıyla yapılan toplantıda muhtıra ifadesi geçti ama ‘muhtıra verelim’ teklifi olmadı; sadece beyin fırtınası yaptık...”
Özkök, dün sabah Silivri’de yapılan duruşmada kendisine yönelik sorulara yanıt verdi. Sorulardan en önemlisi “Muhtırayı kim vermek istedi?” sorusu oldu:
Özkök, yanıtını hemen verdi:
“Muhtıra verelim, sözünü Aytaç Yalman söyledi. Yalman bunu muhtemelen bir hareket tarzı olarak söyledi. Balyoz seminerinde amacın dışına çıkıldı. Uyardım. Bazı siyasilere yönelik şeyler vardı.”
***
Özkök’ün bu ifadesi bazı soruları aklıma getirdi:
Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, bu davayla ilgili salt ifadesi alınıp savcılıkça serbest bırakılmamış mıydı?
Aynı dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına’yla Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek ve kimi komutanlar niçin tutukluydu?
Yine aynı dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli orgeneral, hastalığı nedeniyle salıverilmiş, tutuksuz yargılanmasına karar verilmişti.
Eylemin içinde Kara Kuvvetleri komutanı olmadan darbe yapılabilir miydi?
Silivri’deki mahkemenin sorduğu sorular, daha önce Özkök’e özel yetkili savcı tarafından İzmir’de sorulmuştu.
Özkök, Silivri’de yapılan Ergenekon davasında hem mahkeme başkanı hem de sanıklar ve avukatlara verdiği yanıtlarda, bildiklerinin bir bölümünü üstü örtülü, bir bölümünü açık bir biçimde anlattı.
Örneğin, bunlardan en önemlisi, 2002 seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidara gelmesinin, kendisi de dahil komutanları tedirgin ettiği...
İkincisi, 2003 yılında muhtıranın toplantı masasında görüşülüp tartışılması, kendisinin böyle bir şeye katılmayıp diretmesi...
Üçüncüsü, arkadaşımız Mustafa Balbay’ın 23 Mayıs 2003 tarihinde Cumhuriyet’in manşetinde çıkan “Genç subaylar tedirgin” haberinin doğru olduğunun altını çizmesi.
Demek ki Balbay “darbe planı” değil “habercilik” yapmış.
Özkök, tanık olarak dinlendiği Silivri mahkemesinde çalışma ve silah arkadaşlarını kırmamaya özen gösterdi.
Özkök’ün emekli Orgeneral Başbuğ’la AKP hükümeti konusunda farklı düşünceler taşımadığını söylemesi de ilginçti.
En önemli açıklaması ise şu oldu:
“ABD, 2003 yılında Irak tezkeresi için bizden siyasilere baskı yapmamızı istedi...”
***
Aslında bugün herkes şu gerçeği biliyor...
Silivri’de verilmemiş bir muhtıranın, yapılmamış bir darbenin yargılanma sürecine tanık oluyoruz toplum olarak.
Türkiye 1960’tan bu yana üç askeri darbe geçirdi...
Toplum olarak demokrasi ve özgürlüğün ne olduğunu pek algılayamadık.
Askeri darbelerden çıkar uman siyasetçiler, işadamları, bilim insanları, gazeteciler gördük, özellikle 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde...
Çünkü gazetedeydim, olayları yakından izlemiştim...
Onların kimileri bugün, hem AKP iktidarının nimetlerinden yararlanıyor hem de demokrasi ve özgürlük masalları anlatıyor.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ önceki gün duruşma salonuna geldi... Dün de oradaydı... Başbuğ, terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor.
Peki Başbuğ’u o koltuğa oturtan Başbakan Erdoğan değil miydi?
***
Kafalarımızı karıştıran bir süreçten geçiyoruz...
Muhtıra verilmemiş, darbe yapılmamış 2003 yılında...
e-muhtırayı 2007’de veren belli... 2003 yılında öneren belli...
İşin ilginç yanı, iki emekli orgeneralin dışarıda olması...
Tam Aziz Nesin’lik bir mizah öyküsü...
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)