Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirmek için geçen hafta başında Kıbrıs Türk ve Rum liderlerin altına imzalarını koydukları Ortak Metnin, ara bölgede BM Misyon Şefi Lisa Buttenheim tarafından okunmasından sonra söylenmedik söz, yapılmadık yorum ve kesilmedik ahkam kalmadı.
Hele hayatında bir kez Kıbrıs'a gelmemiş olan kişilerin uzaklardan yaptıkları yorumlar ve kaleme aldıkları varsayımlar çok ilginç. Neler olup bittiğini bilmeyenlerin bu yazıları okuduklarında içeriğine inanmamaları için hiç bir neden yok. Gayet güzel kaleme alınmışlar ve sanki de doğruymuş gibi birçok hayali varsayımlara dayandırılmışlar.
Zannedersiniz ki, KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu Ortak Metne onay verirken yanında oturuyormuş, onay vermeden önce kendisine de danışmış ve neler olup bittiğini de söylemiş. Kimlerle gizli görüşmeler yapmış, nelere perde arkasından "Evet" demiş hepsini kendisine anlatmış!
Veya Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı R. T. Erdoğan'ın yanındaydı, ABD Başkanı Obama veya da Almanya şansölyesi Merkel ile Kıbrıs konusunu görüşürken!
İlk söyledikleri söz ve attıkları çamur, Türkiye AB'ye girmek uğruna "Kıbrıs'ı sattı" veya "Kıbrıs'ta taviz verdi" oluyor nedense.
Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu'nun çok değil daha birkaç gün evvel bir söyleşisi çıktı yerel gazetelerimizden birinde. Özellikle de Kıbrıs sorununun Türkiye'nin AB'ye kabulünde engel teşkil edip etmediği konusunda söyledikleri çok net.
Kıbrıs konusu, Türkiye'nin AB süreci içindeki engellerden bir tanesinin olduğu ama Kıbrıs sorunu çözülürse Türkiye'nin AB'ye gireceği varsayımının ise tam bir pembe rüya olduğu ortaya çıkıyor Sayın Bakanın söylediklerinden.
Asıl sorunun ve girişe engelin Türkiye'nin büyüklüğünün, ekonomik gücünün ve bölgedeki liderlik konumunun olduğu çok net. Zaten Avrupalı diplomatlar ve AB yetkilileri zaman zaman bu gerçeği endirekt olarak dile getiriyorlar.
Türkiye AB'ye girdiği vakit nüfus açısından Almanya'dan sonra AB içindeki en kalabalık ülke olacağından Avrupa Parlamentosunda Almanya ile eşit sayıda Milletvekiline sahip olacak. Almanya-Fransa ikilisinin AB'yi kayıtsız şartsız yönetmesinden rahatsız olan İngiltere, Polonya, İspanya, İtalya ve benzeri devletlerin desteğini aldığı vakit de Almanya-Fransa ittifakının en güçlü rakibi konumuna yükseleceğinden gerek Almanya, gerekse de Fransa sistematik olarak Türkiye'nin AB üyeliğinin önüne yapay engeller çıkarmakta, Kıbrıs Rum Kesimi gibi piyonları da önüne sürmekte.
Kıbrıs Rum Kesimi uzun vadede Türkiye'ye ekonomik açıdan teslim olma yoluna girdi bile. Adaya Türkiye'den "su, elektrik, doğalgaz ve internet omurgası" geldiği vakit Kıbrıs Rum Kesiminin ekonomisi, maliyetleri düşürmek ve dünya ile rekabet edebilmek için Kıbrıs Türk tarafına ve Türkiye'ye –Kıbrıs tabiriyle- tavlateslim olacak. Kaçarı yok...
Bunun için kahin olmaya da gerek yok...
e-mail: [email protected]
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.com
02.19.2014