Kürtaj, sezaryen tartışmaları başladığından bu yana liberal yazarların köşeleri, sıkıcı, karma karışık savlarla, bıktırıcı yakınmalarla dolup taşıyor. Buna karşılık siyasal İslamın önde gelen yazarlarının köşelerinde çoğunlukla, keskin, berrak, durumun özelliklerine uygun yazılara rastlanıyor.

Yoksa ben safdillik mi etmişim?

Geçenlerde bunlardan biri tüm şaşkınlıkları, yakınmaları, bunlara yol açan liberal yanılgıları, stratejik cehalet tercihlerini bir yazıda toplamayı başardı.

Söz konusu yazar Artık inanmıyorum ki”... “Bütün o ileri demokrasi lafları doğru değil diyor. Yazar hep grilere inanmış. Hep ara alanlarda yazmış, Kategorik yazar olamadım diyor. Şu insan, şu sistem, şu parti, şu ideoloji kötüdürdiyememiş. Her şeyin iyi yanları da var kötü yanları da var diye düşünmüş. Şimdi şaşkın:Yoksa ben safdillik mi etmişim?

Saflığa sığınmak için çok geç. Sorun ta baştan,safdillik etmektendeğil, en iyi niyetli bir yorumla, düşünce yerine kanaatlerle karar vermekten, kimi zaman da ben işime bakayım yeterdiyen stratejik cahillik tercihinden kaynaklandı.

Kanaat sanki ideolojik değilmiş gibi edinilen, hangi değerler sistemine ait olduğu irdelenmeden benimsenen, sarf edilen, yeniden üretilen ifadelere ilişkin bir kavram. Düşünce ise, hangi ideolojiye, değerler sistemine ait olduğunu bilerek eleştirel bir süzgeçten geçirdikten sonra edinilen, bu dikkatle sarf edilen ifadelere ilişkin.

Bu cins yazarlar, toplumda bağımsız tutum almanın, ortalama bir yerde durmanın erdem olduğuna inanmamızı isterler. Halbuki bu tutum, bir davayı ciddiye almak ona bağlanmak yerine, kendi hazlarının, bunlara ulaşmayı kolaylaştıracak savların peşinden gitmekten kaynaklanan bir zaafa işaret eder. Dante bu tipleri cehennemin ilk katına koyuyordu, hayatlarında Tanrıdan yana olmadıkları, ama Tanrıya da karşı çıkmadıkları, gerçek bir davanın peşinde koşmamış oldukları için. Bunlar saçlarında eşekarılarıyla sonsuza kadar koşacaklardı...

Bunlar hayatlarında, bu tavırlarıyla her zaman güçlü olanın, yükselen güçlerin programına alet olurlar. Sonra süreç onları aşmaya başlayınca da ortada kalırlar şaşkınlıklarıyla... Dantenin birinci kata layık gördüğü önemsiz günahkârlar gibi...

Halbuki saflar...

Halbuki saflar baştan kesin bir biçimde belirlenmiştir. Ama bu saflaşma, başlangıçta kendini böyle sunmaz, yararlı salakları”, “tarafsızlarıürkütmemek, stratejik cehaletefırsat tanımak için, hoşgörüden, ötekinin gözüyle bakmayı başarmaktan”, hatta olumlu bir vurguyla değişimdensöz eder.

Bu siyasi-kültürel operasyonun labirentlerinin içinden kanaatlerle çıkılmaz; sistemli, değerleri, sadakatleri berrak, bir düşünme çabası gerekir gerçekte ne olduğunu anlayabilmek, tutum alabilmek için.

Siyasal İslamın kimi önde gelen entelektüellerinin yorumlarında bu berraklığı ve erdemi (kendi davasına sadık olmak anlamında) görmek olanaklı. Bu yorumlarda, çoğu kez, kanaatler değil, neye, hangi projeye sadık olduğunu bilen sistemli düşünceler var.

Örneğin, şu saptamalara bakabilirsiniz:

[B]u noktayı haklar teorisi açısından ele aldığımızda sonuçta şu veya bu referansa göre düzenleme yapmamız kaçınılmazdır... Netice itibarıyla bir kaynağa, bir değerler sistemine, bir kabuller paketine göre düzenleme yapmak durumundayız.(abç) Sorun, bedenin Allahın müdahalesi dışında tutulmak istenmesidir... Kürtajla ilgili düzenlemeyi de dinin dışında tutma mücadelesi verenler, diğer her sosyal, politik ve iktisadi alan gibi bedeni de özerkleştirmek suretiyle sekülerleştirmektedirler. Arada ve zahirde uygunluk ya da benzerlik arz eden hak ve özgürlükler olsa da, temelde Batıdan iktibas ettiğimiz insan hakları paketi Allah karşısında özerkleştirilmiş seküler insan tasavvurundan neşet etmektedir.”

Bence bu açık, parlak bir saptamadır. Evet olayın özü de burada: Belli bir hakikat rejimini, beden yönetimi rejimini savunan yazar, kürtaj konusunda bir düşünce üretmekte, iki farklıhakikat rejimi arasında, tarafsız ya da ikisinin ortalaması bir alan olmadığını vurgulamaktadır. Yazara göre kürtaja karşı çıkanlar Allahın iradesinden bağımsız olmak, Allah karşısında özerkleşmek, Allaha karşı çıkmak isteyenlerdir. Yazar, adeta, Cehennemin 1. katı size az gelir demektedir.

Bu yüzden, bugün ne oluyor yahudiyerek şaşıranlara, bir şey olduğu yok, sizinle birlikte yürüyen bir pasif devrim süreci artık, yeni mevziler elde etmek üzere sizleri de geride bırakarak yoluna devam ediyor demek gerekiyor. Bu sırada, bir bakanın Kürtaj darbe ürünüdür sözleri de, türbanın aslında türban olmadığını, darbe savlarının başka bir şey olduğunu, bu sürecin buraya nasıl geldiğini, grev yasağı, kürtaj tartışması da yeni adımlarla nereye gittiğini gösteriyor.

(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)