Dün gerek Kıbrıs Rum tarafında, gerekse de Kıbrıs Türk tarafında adanın geleceğini birinci dereceden etkileyen seçimler yapıldı.
Kıbrıs müzakereleri ve Kıbrıs sorununun çözümü konusunda günümüzde gelinen aşama eskisinden çok farklı.
1958 yılından itibaren Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin birebir taraf oldukları Kıbrıs konusu ve 21 Aralık 1963’de Kıbrıslı Rumların adanın yönetimini, egemenliğini ve idaresini mutlak olarak ele geçirmek için Kıbrıslı Türklere saldırısı ile başlayan çatışmalar, dolaşım dahil her tür insani özgürlüğümüzün kısıtlanması ve uğradığımız soykırım sonrasında güya adaya barışı getirmek içindi! Biz Kıbrıslı Türklerin ve Rumların inisiyatifinde başlayan müzakere süreci, inişlerle çıkışlarla, bugüne değin geldi.
Gelmesine geldi de, Yunanistan ile Rum tarafının ekonomik olarak iflası, Doğu Akdeniz’de var olduğu iddia edilen doğalgaz, Türkiye’nin bölgenin ekonomik ve politik lideri konumuna yükselmesi ve de Türkiye’nin Avrupa’nın enerji köprüsü haline gelmesi ile eskisine kıyasla çok farklı dengelerin ve güçlerin oluştuğu yeni bir sürece girdi.
Dengelerin değiştiği, AB’nin önde gelen politikacılarının “Kıbrıs sorununu çözmeden Kıbrıslı Rumları aramıza almakla hata yaptık” sözlerini yüksek sesle dile getirdiği, Avrupa Birliği (AB) Komiseri yani Bakanı Alman Günther Oettinger’in, “İddiaya girerim ki, önümüzdeki 10-20 yıl içerisinde bir bay ya da bayan Alman başbakanı yanına Fransız mevkidaşını da alıp dizlerinin üstünde Ankara’ya gidecek ve Türklere ‘Bize katılın’ teklifinde bulunacak” şeklinde biz Türklerin lehinde konuştuğu, ekonomik, politik ve askeri gücün bizim tarafımızda olduğu bu dönemi, boşa tek bir dakika bile harcamadan çok iyi değerlendirmemiz ve başarı ibresinin bizim tarafa doğru dönmesini sağlamamız gerekmektedir.
Seçimler bariz bir şekilde müzakere sürecini etkilemekte. 2014, 2015 ve 2016 yılları müzakereler açısından adeta arkaya yapılacak seçimlerin oluşturduğu bir mayın tarlası gibi.
Kıbrıslı Rumların AB’nin Dönem Başkanlığı yapacakları 1 Temmuz ile 31 Aralık tarihleri arasında dondurulan müzakereler, dönem sonunun ertesi günü olan 1 Ocak 2013 günü başlatılamadı. Nedeni de Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Şubat’ta yapılacak olmasıydı. Yeni seçilecek olan Rum Cumhurbaşkanının eskinin devamı olmayacağı nedeni ile de yeni Bakanlar kurulunun oluşturulması, Müsteşar, Müdür gibi yeni bürokratların seçilip tayin edilmeleri, buna ilaveten yeni bir müzakere heyetinin oluşturulması Nisan sonu Mayıs başını bulacak. Sadece Rum Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeni ile müzakerelere verilen ara veya da kaybedilen zaman beş ay. Müzakerelerin dondurulduğu Dönem Başkanlığı ile birlikte ise kaybedilen zaman dilimi tamı tamına 11 ay.
Kıbrıs Rum tarafındaki seçimler müzakere sürecini ne kadar etkiliyorsa, gerek Kıbrıs Türk tarafındaki, gerekse de Türkiye’deki seçimler de aynı oranda müzakereleri etkiliyor.
Önümüzdeki 2014, 2015 ve 2016 yılları arka arkaya kısa aralıklarla müzakereleri etkileyecek seçimlerle dolu.
Önümüzdeki 3 yılda yapılacak seçimler, aksi kararlar alınmadığı takdirde sırası ile şu tarihlerde;
Mart 2014’de Türkiye’de Belediye Başkanlıkları, Belediye Meclis üyelikleri ve Muhtarlık seçimleri; Nisan 2014’de KKTC Meclisi Milletvekilliği seçimleri, Mayıs 2014’de KKTC Belediye Başkanlıkları, Belediye Meclis üyelikleri ve Muhtarlık seçimleri, Ağustos 2014’de T.C. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Nisan 2015’de KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Haziran 2015’de, Türkiye’de TBMM Milletvekilliği seçimleri, Mayıs 2016’da Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Milletvekilliği seçimleri…
Belediye Başkanlıklarında 2’er ay, Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de 4’er ay müzakerelere ara verileceği varsayılırsa -ki bu varsayım değil bir gerçektir- önümüzdeki 36 ay içinde yapılacak yerel, Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeni ile toplamda 24 ay müzakerelere zoraki aralar verilecek demektir.
Bu takvim ışığında, dengeler tekrardan aleyhimize dönmeden, önümüzdeki müzakere sürecini çok iyi değerlendirmemiz gerektiği bir realite olarak önümüzde duruyor...