Gerçekten 9-10-11 ve 12 Ocak’ta Cenevre’de yapılacak olan Kıbrıs Müzakereleri beni düşündürüyor. Bu herkesin ağzında sakız olmuş, gerek Türk gerekse de Rumları bir beklenti içine sokmuş olan “Cenevre Müzakeresi”nin nasıl sona ereceğini az çok tahmin edebiliyorum.
Anastasiadis Cenevre’ye gitmeden evvel ağzını tutamayıp, “Güzelyurt verilemezse müzakereler sonuçlanmaz, Garantiler kalkmazsa masaya oturmam, Türk Silahlı Kuvvetleri adadan gitmesi kırmızı çizgilerimizdir, Harita masaya konmazsa 12 Ocak toplantısına katılmam” gibi desteksiz atıp tuttuğu, boyundan büyük laflar ettiği için Cenevre’de toplantı başlayınca fena halde sıkıntıya girecek. Müzakereleri bozan ve ilerlemesine mani olan taraf diye BM ve dünya kamuoyu tarafından suçlanmamak için de ortaya Yunanistan Başbakanı Çipras’ı iteklemeyen çalışacak. Çipras da yanında Dışişleri baklanı Kocias da olacağından, ilk tepkisel sözler büyük bir olasılıkla Kocias’dan gelecek. Bir müddet sonra da Çipras devreye girecek ve Türk tarafını suçlayan sözlerle masayı sabote etmeye çalışacak. Bendeki Cenevre resmi aynen bu şekilde.
Gerçekte 2002 yılında Cumhuriyetçi Türk Partisi Koalisyon Hükümetinde Milli Eğitim ve Kültür Bakanı olan (II. Cumhurbaşkanı) Sayın Mehmet Ali Talat tarafından, okullarımızın eğitim mefrudatı içinden “Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi”nin kaldırılmasının çok büyük bir yanlışlık olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor günümüzde. Maalesef günümüzde gençlerimizin “Kıbrıs Türk Mücadele Tarihi” hakkında en ufak bir bilgilerinin dahi olmamasının kökeninde bu yanlış uygulama, bu tarihi hata yatmakta.
Buna karşın Rumların eğitim müfredatında en ufak bir değişiklik yapmamaları nedeni ile genç Rum beyinleri Kıbrıslı Türkleri düşman olarak tanımakta ve öyle yetişmekte, 1963-1974 arasında bizlerin neler yaşadığını, Makarios hükümetinin bizlere soykırım uyguladığını bilmediğinden, tarih bilinçleri Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde adayı durup dururken işgal ettiği bilgisi ile başlamakta ve büyüdükçe de bizlere karşı içlerindeki düşmanca duygular her yıl ikiye katlanmakta.
Nasıl oluyor da Makarios hükümetinin bizler Kıbrıslı Türklere soykırım uyguladığını hem Kıbrıslı Rum gençler, hem de bizim kendi gençlerimiz bilmiyor gerçekten de merak ediyorum.
Makarios hükümetinin Kıbrıslı Türkleri ezmek için 1963-1974 arasında insan haklarına aykırı her yöntemi kullandığını bizim çocuklarımızın bilmemesi ve bu gerçeklerin çocuklarımıza okullarımızda öğretilmemesi inanılır gibi değil.
Makarios Hükümetinin 1964 yılının ilk baharında aldığı bir kararla Kıbrıslı Türklere 38 çeşit malın satışı yasaklanmıştı. Bu yasak listesine yazamadıkları ama sıkı sıkıya uyguladıkları bir ticari mal daha vardı ki, hatırladıkça tüylerim hala daha diken diken olmakta. “Çocuk maması”nın satışı da yasaklanmıştı Kıbrıslı Türklere ama bu yasak resmi olarak kayda geçirilmemişti, BM Güvenlik Konseyi ve BM üyesi ülkeler tarafından bilinmesin ve protesto edilmesin diye. Ve benzin.
Günümüzde araçlarımıza haftada birkaç kez koyduğumuz ve yasaklanmış olması aklımıza gelmeyecek olan benzinin, 1963-1967 yılları arasında Kıbrıslı Türklere satışı yasaktı. En doğal haklarımızdan bir tanesi olan benzinden bile mahrum edilmiştik bir din adamı olan Makarios’un yaptırımlarından ve insanlık dışı uygulamalarından dolayı.
Lefkoşa’da, o dönemde hatırladığım kadarı ile sayıları 3 olan benzin istasyonları binbir zorluk ve fedakarlıkla Barış Gücü askerlerinden ve İngiliz Üslerinde çalışan Türklerin arabalarından satın alabildikleri yakıtı (benzin ve mazot) ücreti karşılığı önce T.M.T.ye sonra da halkımıza o da ancak kısıtlı miktarlarda verebiliyorlardı.
Yani şimdi bizler Kıbrıslı Türkler, tüm çektiklerimizin ve bu mezalimin üstüne sünger çekip unutacak mıyız. Rumlar mı değişti de benim haberim olmadı ve bazılarımız Rumlarla barış içinde iç içe yaşayabileceğimizi düşlüyor ve teşvikçi oluyor….