Deniz Akkaya, on parmağında on marifet olan bir isim… Model, oyuncu, sunucu, iş kadını ve anne… Elini attığı her işte başarılı olan Akkaya ile minik kızı Ayşe’yi, anneliği ve hayata bakışını konuştuk...

*Kızınız Ayşe kaç yaşına geldi?

4.5 yaşında. Haftanın 5 günü okula gidiyor. Hafta içi yoğun olduğu için de cumartesi pazar hiçbir şey yaptırmıyorum. Attan insin, baleye, baleden piyanoya koşturmuyorum çocuğumu. Çünkü çocuklara bu kadar sorumluluk yüklemeye gerek yok.

*Anne-kız ilişkisiniz nasıl?

Anne de çocuk da yerini bilmeli. Annenin çocukla arkadaş olma fikrine inanmıyorum. Çocuk annesinin otokontrolünü muhakkak hissetmeli.

*Her istediğini alıyor musunuz?

Hayır, zaten bizde isteme yok. Ayşe talepkar bir çocuk değil. Çünkü Ayşe’yi çok şey alarak büyütmüyorum. Dışarı çıktığımızda ‘Bunu alırsan, bunu alamazsın’ diyorum.

*Sanki ünlü annelerin çocuklarına ne istese alınır gibi bir önyargı var…

Bunun için eğitim şart. Çünkü çocuğa her istediğini almanızın zararını ancak okuyarak öğrenebilirsiniz.

ANNELİK İNSAN DOĞASINA AYKIRI

*Anne olunca hayatınızda ne değişti?

Her attığım adımda Ayşe’ye bunun etkisi ne olur diye düşünmek annelik. Anne olmaya karar vermek, artık bireysellikten çoğulcu bir yaşama geçişi gerektiriyor. İnsan, doğası gereği bencil bir varlık. Annelik o doğaya aykırı bir şey. Kendini eğitmelisin anne olmak için.

ASLA YAŞLANMAYACAĞIM

*Bir röportajınızda Ajda Pekkan gibi olmak istiyorum demişsiniz…

Ajda Pekkan hayata karşı çok dirençli bir kadın. Bence onu ikon yapan şey de hiçbir şeyden vazgeçmemesi. Sanatından, fiziğinden, duruşundan, genel karakterinden ödün vermemesi. Ben de onu bu anlamda çok saygıdeğer buluyorum. Kendisine olan bu saygısını çok da muazzam, bir disiplin olarak görüyorum. Onun gibi de olmayı o anlamda isterim.

*Yaşlanmaktan korkuyor musunuz?

Yaşlanmaktan korkmuyorum. Çünkü ben iyi yaş almaya inanan bir insanım. Yaşlanmam o yüzden. Böyle bir korkum da kesinlikle yok. Yaşının güzeli olmak önemli. Sen 45 yaşında 20’lik kızlarla yarışmaya başladığın anda zaten orada zihinsel bir deformasyon başlıyor. Biz neden hâlâ Monica Belluci’ye bayılıyoruz. Çünkü o kadının 20’li yaşlardakilerle yarışmak gibi bir derdi yok.

Kimseye biat etmem

*Ekranda, sahnede, podyumda hiçbir şey yapmasınız bile her daim popüler olmayı nasıl başarıyorsunuz?

Ne meslek yaparsanız yapın işinizde iyiyseniz popüler olursunuz. Oturup en iyisini nasıl yapabilirim, ne kadar emek verirsem ışıltılı, parlak bir işe döner, onun muhasebesini çok yapıyorum. Hatalarım var, halen yapmaya da devam ediyorum. Ama hiçbir zaman hakkımı yedirmem. Hiçbir zaman duruşumu başkasına biat ederek bozmam. Oynamak çok yorucu bir şey. Bir oynamaya başladın mı sürekli oynaman gerekiyor. Olduğun gibi olmak daha kolay.

YANIMDA DALKAVUK BARINDIRMAM

*Kendinizi eleştirir misiniz?

Yaparım tabii ki kendini eleştirmeyen insanlar, yanında dalkavuklarla oturanlar bana çok komik geliyor. Etrafımda da öyle insan barındırmam. Bana sürekli iltifat eden insanlara acayip antipatim var.

Televizyon tiyatroyu öldüren bir mecra

*Oyunculukta neden tiyatroyu tercih ettiniz? Birçok meslektaşınız gibi dizilerde oynayarak maddi olarak da çok daha iyi bir kazanç elde edebilirdiniz?

Birincisi çok seviyorum tiyatroyu. İyi bir tiyatro izleyicisiyim. Böyle bir imkan sunduğu için de büyük bir mutlulukla Allah’a teşekkür ediyorum. Televizyon bir ticarethane… İnsanların aslen ana hedeflerinin para kazanmak olduğu bir yer. Tiyatroyu öldüren bir mecra televizyon.  Ancak özellikle oyuncuların hak ettikleri gibi yaşayabilmeleri de için de büyük bir imkan. Zaten bahsedilen o büyük paraları da kadrodaki 100 kişiden 2 kişi alıyor aslında. Ayrıca oyunculuk adına tiyatro çok daha çetrefilli gibi görünüyor ama öyle değil aslında.

Gülse’nin başına bir iş gelse dramdan öleceğiz

*Televizyonda nasıl bir projenin içinde yer almak istersiniz?

Komedi oynamak istiyorum. Bizim ülkede çok tutulan bir tarz değil. Biz dram seviyoruz.

*Sinemada tam tersi ama…

Bence televizyon izleyicisiyle sinema izleyicisi çok farklı. Televizyon izleyicisi para verip bilet alıp sinemaya gitmiyor. Ama kesinlikle televizyonda daha çok komedi işleri olmalı. Sırtımızı Gülse Birsel’le Gani Müjde’ye dayadık. Bu iki insanın başına bir iş gelse demek ki dramdan öleceğiz bu ülkede.

Etrafımız Recep İvedik dolu

*Düğün Dernek mi, Recep İvedik mi?

Düğün Dernek’i İizlemedim ama Recep İvedik’i izledim. Çok beğendim. İnsanların Recep İvedik’le ilgili bu sanat ya da değil diye tartışırken şunu es geçtiklerini düşünüyorum. Recep bugün sokağa çıksa kimse dönüp, ‘Bu da ne acayip bir adam’ demez. Sokakta her gün omuz omuza yürüdüğümüz, çarpabileceğimiz bir adam. Kendini o filmi yererek daha sanatsever göstermeye çalışan insanları abesle iştigal buluyorum. Siz o filmleri beğenmiyorsanız, etrafınızdaki, sağınızda solunuzdaki insanları da beğenmiyorsunuz.

*Recep İvedik’te oynamak ister miydiniz?

Recep çok erkek odaklı bir iş. Ama Celal’le Ceren’de olmayı çok isterdim. Bayılarak da izledim zaten.



RÖPORTAJ / GÜLDEN AVUÇ - BUGÜN GAZETESİ