Türkiye eski güzeli, manken, oyuncu ve şimdi de heykeltıraş. Arzum Onan uzun süredir kameralardan uzak ama heykel sanatıyla adeta iç içe yaşıyor. 9 yıldır heykeltıraşlıkla ilgilenen Onan, sanatın bu dalında öylesine ilerledi ki, çok yakında bir sergi açacak. 17 yıldır aktör Mehmet Aslantuğ ile evli olan Arzum Onan ile heykele olan ilgisini, ailesini ve hayatı konuştuk.
*Ekranda veya beyazperdede görünmeseniz de siz Arzum Onan’sınız. Halk sizi çok seviyor ve takdir ediyor. Böylesi bir şöhret herkese nasip olmaz. Merak ediyorum bu aşamaya gelene kadar nasıl bir yoldan geçtiniz?
Çok teşekkür ederim. Popüler olmayı hayatın olmazsa olmaz ihtiyaçlarından biri haline getiriyorsanız eğer kayboldunuz demektir. Ama olabildiğince sakin, size ait bir alanı saklarsanız neleri korumuş olduğunuzu daha iyi kavrarsınız. Ben bunu uygulayabildiğimi düşünüyorum. Sihirli kelime ‘hayat’tır. Onun dışında şan, şöhret gibi kavramların içi boş bana göre..
*Saygın şöhret olmak sizi hangi konularda zorladı?
Saygın olmak çok güzel tabii... Ama şöhret olmakla ilgili tutumum demin söylediğim nedenlerle zaten boş bir durum. Özellikle Türkiye’de şöhret olmak çok kolay.
*Şöhret, hayatınızı dilediğiniz gibi yaşamanıza engel mi?
Bu soruya şöhretin etkileri değil de göz önünde olmanın zorlukları açısından cevap vermek daha yerinde olur. Çiftlerden iki taraf da tanınan isimler olunca her ilişkide olması gereken sorumluluk oranı bizde daha fazla hissettiriyor.
Oğlum Can’ın büstünü yaptım
-Hiç eşinizden ya da oğlunuzdan esinlenerek yaptığınız heykel var mı?
Oğlum Can 6 yaşındayken büstünü yapmıştım.
-Can’a çok benzedi mi?
6-7 sene öncenin tecrübesiyle çok da kötü olmadı. Bugün yapsam daha çok benzetebilirim herhalde.
-O büstü de sergileyecek misiniz?
Evet.
-Yaptığınız bir heykelin, bir gün, şehrin bir meydanına dikilmesini arzular mısınız?
Kim arzu etmez ki, ancak önce güzel meydanlar yapmamız lazım.
Mutluluğumuzu açıklamak durumunda kalmaktan yorgun düştük
*Ünlüler dünyasında evlilikler sabun köpüğü gibi. Çiftler evleniyorlar ve en çok bir iki yıl içinde boşanıyorlar. Uzun ömürlü, mutlu bir evliliğin formülünü bize verebilir misiniz?
Sadece ünlüler arasında değil, artık günümüzde her alanda evlilikler kısa süreli oldu. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Daha çok ve hızlı tüketen ilişkiler görüyoruz en yakınlarımızda bile. Çok beylik laflar etmek istemiyorum. Herhangi bir formül olsa keşke. Hep söylüyorum; her ilişki kendi istisnasını yaşar.
*Basında zaman zaman Mehmet Bey’le sizin boşanacağınıza dair asılsız haberler çıkıyor. Bu durum ilişkinizi etkiliyor mu?
Uzun süredir yok bu haberler, bekliyoruz... Şaka bir yana alıştık artık. Alıştırdılar daha doğrusu. Mutluluğumuzu ya da başkaca diğer duygularımızı açıklamak durumunda kalmaktan yorgun düştüğümüz çok zaman oldu. Çünkü bu durum yaptığımız ya da yapacağımız her şeyin önüne geçebiliyor. Oysa biz hiçbir zaman bu tür haberlerden beslenmek isteyen, buna ihtiyaç duyan bir çift olmadık.
*Sizce bu yayınların sebebi ne?
Magazin bir değirmen gibi öğütmeye ihtiyaç duyduğu sürece bu tür haberler çıkmaya devam edecektir.
Mehmet okul gibidir
*Eşiniz yeni bir dizi için hazırlanırken sizin ona ne gibi katkılarınız olur?
Eşi olduğum için söylemiyorum ama Mehmet özel bir oyuncudur. Benim ona katkımı bilmiyorum ama onun bana katkısı tartışılmazdır.
*Nasıl katkıda bulunur size?
Mehmet oyunculuğunun yanı sıra, işin mutfağında da olan biri. Senaryoya hakimiyeti, çalışanlarla ilişkisi ve ayrıca yönetmen olarak da oyuncusundan istediği oyunu alıncaya kadar gösterdiği tavır çok değerlidir. Özellikle sette onunla birlikteyseniz ciddi bir okul süreci gibidir.
*Oyunculuk konusunda birbirinizi eleştirir misiniz?
Onun yorumlarına önem veririm. Kendi deneyimlerinden, birlikte biriktirdiklerimize kadar birçok bilgiyi paylaşırız doğal olarak. Kendimizi de eleştiririz, birbirimizi de...
*Bu konuda eleştirinin dozajını zaman zaman kaçırıp aranızda küslük çıktığı oluyor mu?
Zaman zaman hikaye ya da senaryoda aynı düşünmüyor olabiliriz. Ama sadece aynı düşünmüyoruz. Küslük çok saçma.
’Aşkın İkinci Yarısı’ isimli filmde sizi sinemada ilk kez eşinizle birlikte izledik. Bu yine olacak mı?
Kısa vadede böyle bir projemiz yok.
*Mehmet Bey’le aranızda kıskançlık var mıdır? Sizi kıskanır mı?
20 yıla yaklaşmış bir ilişki içindeyiz. Bu tür konuları çoktan aştık!..
ÇAMURA DOKUNMAK BiR YAŞAM BiÇiMi
*Heykel sanatına olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Plastik sanatlara her zaman ilgim vardı. Heykelle de İrfan Korkmazlar sayesinde tanıştım ve sevdim. Şimdi de Yunus Tonkuş’la pekiştiriyor ve biçimlendiriyorum. Önceleri çamura dokunmanın sadece bir tür rehabilitasyon olduğunu düşünüyordum, şimdi ise bir yaşam biçimi haline geldiğini söyleyebilirim.
*Kaç yıldır heykel yapıyorsunuz?
Dokuz yıl oldu.
*İnsan kara kalem çizerken yaptığını beğenmezse siler ya da kağıdı yırtar atar. Heykel yaparken de böyle bir süreç yaşadınız mı?
Her zaman... Dokuz yıl önce neyse, şu anda da öyle. Belki şimdi çamura daha hakim olabilirim ama sonuca ulaşana kadar zorlu süreçlerden geçiyorum. Her zaman olmasa da neredeyse biten işlerimi tamamen bozup, yeniden bambaşka formlara dönüştürüyorum. Sonuç olarak bittiğinde hâlâ eksik ve daha iyisini yapabileceğimi düşündüğüm sonuçlar çıkıyor ortaya...
*Nedir bunun sebebi, kendine güvensizlik mi?
Güvensizlik diyemeyiz. Bence nitelikli işler üretmek isteyen insanlarda olan bir duygu bu. Hep daha iyisini yapabileceğine olan inancın diri olması.
*İlk yaptığınız eser neydi?
Balmumundan yaptığım soyut bir formdu...
*Şimdiye kadar kaç heykel yaptınız?
35’e yakın işim var. Ama sergiye hepsini koyacağımı sanmıyorum.
DİZİLER ÇABUK TÜKETİLİYOR
Yazılan hikâyelerin daha çok izlenmesi için seçilen yöntem benim televizyonda oyunculuk yapma heyecanımı ve isteğimi engelliyor
*Benim gibi hayranlarınız da merak ediyordur; Arzum Onan neden dizilerde yok? Size dizi teklifi mi gelmiyor yoksa gelen teklifleri siz mi reddediyorsunuz?
Önceleri oğlum Can küçüktü ve onu büyütürken zordu. Şimdi de bana zor gelmeye başladı. Şaka bir yana; dizileri son derece hızlı ve çabuk tüketilen bir üretim alanı olarak görüyorum. Yazılan hikâyelerin daha çok izlenmesi için seçilen yöntem benim televizyonda oyunculuk yapma heyecanımı ve isteğimi engelliyor maalesef. Bu işin heyecan duymadan yapılması çok zor. Milyonlarla buluşan işlerle, incelikli ve dikey tatlar barındıran işlerin arasındaki makas gittikçe açılıyor.
*Yerli diziler kirlendi mi? Reyting rekorları kıranlar ailelerin izleyebileceği nitelikte mi sizce?
Bu durumu sistem belirliyor maalesef. Apar topar kalkan birçok işe baktığınızda, rekabetin yaslandığı noktaya üzülüyorum. Demin de söylediğim gibi, yazılan hikayelerin daha çok izlenmesi için seçilen bu yöntem de hikayeleri iyice kızıştırıp, irtifa kaybına neden oluyor..
(Bugün'den)
*Ekranda veya beyazperdede görünmeseniz de siz Arzum Onan’sınız. Halk sizi çok seviyor ve takdir ediyor. Böylesi bir şöhret herkese nasip olmaz. Merak ediyorum bu aşamaya gelene kadar nasıl bir yoldan geçtiniz?
Çok teşekkür ederim. Popüler olmayı hayatın olmazsa olmaz ihtiyaçlarından biri haline getiriyorsanız eğer kayboldunuz demektir. Ama olabildiğince sakin, size ait bir alanı saklarsanız neleri korumuş olduğunuzu daha iyi kavrarsınız. Ben bunu uygulayabildiğimi düşünüyorum. Sihirli kelime ‘hayat’tır. Onun dışında şan, şöhret gibi kavramların içi boş bana göre..
*Saygın şöhret olmak sizi hangi konularda zorladı?
Saygın olmak çok güzel tabii... Ama şöhret olmakla ilgili tutumum demin söylediğim nedenlerle zaten boş bir durum. Özellikle Türkiye’de şöhret olmak çok kolay.
*Şöhret, hayatınızı dilediğiniz gibi yaşamanıza engel mi?
Bu soruya şöhretin etkileri değil de göz önünde olmanın zorlukları açısından cevap vermek daha yerinde olur. Çiftlerden iki taraf da tanınan isimler olunca her ilişkide olması gereken sorumluluk oranı bizde daha fazla hissettiriyor.
Oğlum Can’ın büstünü yaptım
-Hiç eşinizden ya da oğlunuzdan esinlenerek yaptığınız heykel var mı?
Oğlum Can 6 yaşındayken büstünü yapmıştım.
-Can’a çok benzedi mi?
6-7 sene öncenin tecrübesiyle çok da kötü olmadı. Bugün yapsam daha çok benzetebilirim herhalde.
-O büstü de sergileyecek misiniz?
Evet.
-Yaptığınız bir heykelin, bir gün, şehrin bir meydanına dikilmesini arzular mısınız?
Kim arzu etmez ki, ancak önce güzel meydanlar yapmamız lazım.
Mutluluğumuzu açıklamak durumunda kalmaktan yorgun düştük
*Ünlüler dünyasında evlilikler sabun köpüğü gibi. Çiftler evleniyorlar ve en çok bir iki yıl içinde boşanıyorlar. Uzun ömürlü, mutlu bir evliliğin formülünü bize verebilir misiniz?
Sadece ünlüler arasında değil, artık günümüzde her alanda evlilikler kısa süreli oldu. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Daha çok ve hızlı tüketen ilişkiler görüyoruz en yakınlarımızda bile. Çok beylik laflar etmek istemiyorum. Herhangi bir formül olsa keşke. Hep söylüyorum; her ilişki kendi istisnasını yaşar.
*Basında zaman zaman Mehmet Bey’le sizin boşanacağınıza dair asılsız haberler çıkıyor. Bu durum ilişkinizi etkiliyor mu?
Uzun süredir yok bu haberler, bekliyoruz... Şaka bir yana alıştık artık. Alıştırdılar daha doğrusu. Mutluluğumuzu ya da başkaca diğer duygularımızı açıklamak durumunda kalmaktan yorgun düştüğümüz çok zaman oldu. Çünkü bu durum yaptığımız ya da yapacağımız her şeyin önüne geçebiliyor. Oysa biz hiçbir zaman bu tür haberlerden beslenmek isteyen, buna ihtiyaç duyan bir çift olmadık.
*Sizce bu yayınların sebebi ne?
Magazin bir değirmen gibi öğütmeye ihtiyaç duyduğu sürece bu tür haberler çıkmaya devam edecektir.
Mehmet okul gibidir
*Eşiniz yeni bir dizi için hazırlanırken sizin ona ne gibi katkılarınız olur?
Eşi olduğum için söylemiyorum ama Mehmet özel bir oyuncudur. Benim ona katkımı bilmiyorum ama onun bana katkısı tartışılmazdır.
*Nasıl katkıda bulunur size?
Mehmet oyunculuğunun yanı sıra, işin mutfağında da olan biri. Senaryoya hakimiyeti, çalışanlarla ilişkisi ve ayrıca yönetmen olarak da oyuncusundan istediği oyunu alıncaya kadar gösterdiği tavır çok değerlidir. Özellikle sette onunla birlikteyseniz ciddi bir okul süreci gibidir.
*Oyunculuk konusunda birbirinizi eleştirir misiniz?
Onun yorumlarına önem veririm. Kendi deneyimlerinden, birlikte biriktirdiklerimize kadar birçok bilgiyi paylaşırız doğal olarak. Kendimizi de eleştiririz, birbirimizi de...
*Bu konuda eleştirinin dozajını zaman zaman kaçırıp aranızda küslük çıktığı oluyor mu?
Zaman zaman hikaye ya da senaryoda aynı düşünmüyor olabiliriz. Ama sadece aynı düşünmüyoruz. Küslük çok saçma.
’Aşkın İkinci Yarısı’ isimli filmde sizi sinemada ilk kez eşinizle birlikte izledik. Bu yine olacak mı?
Kısa vadede böyle bir projemiz yok.
*Mehmet Bey’le aranızda kıskançlık var mıdır? Sizi kıskanır mı?
20 yıla yaklaşmış bir ilişki içindeyiz. Bu tür konuları çoktan aştık!..
ÇAMURA DOKUNMAK BiR YAŞAM BiÇiMi
*Heykel sanatına olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Plastik sanatlara her zaman ilgim vardı. Heykelle de İrfan Korkmazlar sayesinde tanıştım ve sevdim. Şimdi de Yunus Tonkuş’la pekiştiriyor ve biçimlendiriyorum. Önceleri çamura dokunmanın sadece bir tür rehabilitasyon olduğunu düşünüyordum, şimdi ise bir yaşam biçimi haline geldiğini söyleyebilirim.
*Kaç yıldır heykel yapıyorsunuz?
Dokuz yıl oldu.
*İnsan kara kalem çizerken yaptığını beğenmezse siler ya da kağıdı yırtar atar. Heykel yaparken de böyle bir süreç yaşadınız mı?
Her zaman... Dokuz yıl önce neyse, şu anda da öyle. Belki şimdi çamura daha hakim olabilirim ama sonuca ulaşana kadar zorlu süreçlerden geçiyorum. Her zaman olmasa da neredeyse biten işlerimi tamamen bozup, yeniden bambaşka formlara dönüştürüyorum. Sonuç olarak bittiğinde hâlâ eksik ve daha iyisini yapabileceğimi düşündüğüm sonuçlar çıkıyor ortaya...
*Nedir bunun sebebi, kendine güvensizlik mi?
Güvensizlik diyemeyiz. Bence nitelikli işler üretmek isteyen insanlarda olan bir duygu bu. Hep daha iyisini yapabileceğine olan inancın diri olması.
*İlk yaptığınız eser neydi?
Balmumundan yaptığım soyut bir formdu...
*Şimdiye kadar kaç heykel yaptınız?
35’e yakın işim var. Ama sergiye hepsini koyacağımı sanmıyorum.
DİZİLER ÇABUK TÜKETİLİYOR
Yazılan hikâyelerin daha çok izlenmesi için seçilen yöntem benim televizyonda oyunculuk yapma heyecanımı ve isteğimi engelliyor
*Benim gibi hayranlarınız da merak ediyordur; Arzum Onan neden dizilerde yok? Size dizi teklifi mi gelmiyor yoksa gelen teklifleri siz mi reddediyorsunuz?
Önceleri oğlum Can küçüktü ve onu büyütürken zordu. Şimdi de bana zor gelmeye başladı. Şaka bir yana; dizileri son derece hızlı ve çabuk tüketilen bir üretim alanı olarak görüyorum. Yazılan hikâyelerin daha çok izlenmesi için seçilen yöntem benim televizyonda oyunculuk yapma heyecanımı ve isteğimi engelliyor maalesef. Bu işin heyecan duymadan yapılması çok zor. Milyonlarla buluşan işlerle, incelikli ve dikey tatlar barındıran işlerin arasındaki makas gittikçe açılıyor.
*Yerli diziler kirlendi mi? Reyting rekorları kıranlar ailelerin izleyebileceği nitelikte mi sizce?
Bu durumu sistem belirliyor maalesef. Apar topar kalkan birçok işe baktığınızda, rekabetin yaslandığı noktaya üzülüyorum. Demin de söylediğim gibi, yazılan hikayelerin daha çok izlenmesi için seçilen bu yöntem de hikayeleri iyice kızıştırıp, irtifa kaybına neden oluyor..
(Bugün'den)