Mimar Sinan 16. yüzyılda imparatorluğu, emri altındaki bugün çoğunun adını bile bilmediğimiz onlarca hassa mimarıyla birlikte yüzlerce eserle süslemişti.

Mimar Sinan'ı hepimiz biliriz. Osmanlı İmparatorluğu'nun her tarafında yaptığı bir köprüye, camiye veya medreseye mutlaka rastlamışızdır. Mimar Sinan'ın inşa ettiği eser sayısı 350 civarındadır. Geniş bir imparatorlukta bu kadar çok eseri Mimar Sinan'ın baştan sona inşa etmesi imkânsızdır. Bu eserlerin bir kısmının sadece planını çizip, projeleri üzerinde çalışmış olmalıdır. Mimar Sinan'ın bu kadar esere imzasını atması, yanında çalışan onlarca hassa mimarı sayesindedir. Fatma Afyoncu'nun "XVII. Yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı" isimli eserinde hassa mimarlarıyla ilgili teferruatlı bilgi bulabilirsiniz.

HASSA MİMARLARI OCAĞI

Mimarbaşının emri altındaki hassa mimarları ocağı, sarayda ve imparatorluktaki inşaat ve tamirat işlerini süratle yürütürdü. Hassa mimarbaşının emrindeki hassa mimarlar ocağında birçok mimar, mermerci, taşçı, sıvacı, neccar ve nakkaş gibi görevliler bulunmaktaydı.

Hassa mimarları, Topkapı Sarayı hasbahçesi, acemioğlanlar ocağı gibi yerlerden yetişirdi. Ayrıca devletin çeşitli birimlerinde (cebeci ocağı, top arabacıları vs.) görev yapanlardan mimarlığa kabiliyetli olanlar da ocağa alınırdı. Şakird, yani çırak olarak ocağa girenler mimarbaşının ve kıdemli mimarların nezaretinde yetiştikten sonra hassa mimarları arasına tayin edilirdi. Mimarların yetişmeleri için tatbikatın yanında nazarî bilgiler de verilmekteydi. Mimar adayları, sedefkârlar kârhanesinde nazarî olarak hendeseye dair okunan kitaplardan sonra, tecrübeli mimarların yanında yıllarca fiili olarak çalışarak mesleğin esasını öğrenirdi.

GAYRİMÜSLİM MİMARLAR

Hassa mimarları ocağının mevcudu zamana ve ihtiyaca göre değişmiştir. 1525 yılında 17 olan ocak mevcudu 1548'e gelindiğinde 8'e kadar düşmüştür. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren artan inşa faaliyetlerine paralel olarak hassa mimarları ocağının sayısı da artmıştır. 1605'te 39 kişiden oluşan kadro, 1633'te 43 kişiye çıkmış; 1697'de ocak mevcudu 13 kişiye düşmüştür.

Osmanlı İmparatorluğu, kendi sahalarında uzman kişileri dinine bakmadan devlet kademelerinde istihdam ederdi. Birçok gayrimüslim (Rum, Ermeni vs.) mimar da hassa mimarları ocağında görev yapmıştır. 1525 yılında 17 kişiden oluşan hassa mimarları ocağında gayrimüslim mimara rastlanmazken, 1533'te 13 kişilik ocak mevcudundan ikisinin gayrimüslim olduğu görülür. 17. yüzyıla gelindiğinde ocak içindeki gayrimüslim mimar sayısı epeyce artmıştır. 1605'te 39 kişilik ocak mevcudunun yüzde 41'i gayrimüslimdir.

Hassa mimarları ocağı 19. yüzyıla kadar aynı isimle varlığını devam ettirmiştir. Sultan II. Mahmud döneminde, 1831 yılında mimarbaşılık, şehreminliği ve kıla nezareti hizmeti birleştirilerek "ebniye-i hassa müdürlüğü" adında yeni bir memuriyet ihdas edilmiştir. 1881 yılında ise "sanayi-i nefise mekteb-i âlîsi" kurularak mimarî ilmini tahsil eden Türk mimarları buradan yetişmeye başlamıştır.

ÖMÜR BOYU MİMARBAŞILIK

Mimarbaşılar, bu göreve genellikle suyolu nazırlığından veya hassa mimarları ocağı içinden gelirlerdi. Hassa mimarbaşı göreve tayin olduktan sonra, 17. yüzyıla kadar kayd-ı hayat şartıyla, yani ölene kadar görevini ifa ederdi. Böylece imar ve inşa gibi tamamıyla ihtisas isteyen bir alanda istikrar sağlanmış, sık sık yapılacak değişikliklerin doğuracağı aksaklıklar önlenmiş oluyordu. Bu durum Sultan İbrahim devrinde bozulmuş, Sadrazam Kemankeş Mustafa Paşa 1644'te idam edilince, Mimarbaşı olan Kasım Ağa görevinden azledilmiş, hapse atılmış, mallarına el konulmuş ve yerine de Meremmetçi Mustafa Ağa atanmıştır.
Mimarbaşıların görevden azledilmelerine, Kasım Ağa gibi siyasete karışmalarının yanı sıra, bazı inşa işlerinde yapılan yüksek harcamalar da sebep olabiliyordu. Meselâ, Sultan İbrahim, Kasım Ağa'nın yerine mimarbaşı olan Meremmetçi Mustafa Ağa'dan, Üsküdar Sarayı'nda Kasım'ın yaptığı ahıra benzer bir ahır yapmasını istemişti. Biten ahırın masrafları ile Mimarbaşı Kasım'ın yaptığı masraflar karşılaştırılınca, Mustafa Ağa'nın masrafları çok fazla bulunmuş ve bunun üzerine Mustafa Ağa görevinden azledilerek Kasım Ağa tekrar mimarbaşı olmuştur.

Şehir mimarları

Mimarbaşı ve emrindeki hassa mimarlarının Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bütün inşaat işlerinde çalışmaları veya bu inşaatların kontrolünü sağlamaları mümkün değildi. Bu yüzden başlangıçta Edirne, Bursa gibi büyük şehirlerde, daha sonra ise imparatorluğun her tarafında mimarbaşının emrinde çalışan şehir mimarları teşkilatı oluşturulmuştu. Büyük şehirlerde birden fazla şehir mimarı bulunur ve bunların bir de mimarbaşısı (Belgrad mimarbaşısı vs.) olurdu.

Şehir mimarları, bulundukları yerlerdeki inşaat esnafını denetler ve inşaatta kullanılan malzemenin belirlenen ölçülere uygun olmasına dikkat ederdi. İnşaat yapacaklar, şehir mimarının izin ve ruhsatını almadan inşaata başlayamazdı. Bunlar, inşaat esnafı arasındaki problemleri çözmek, devlete veya şahıslara ait inşaatlarda keşif yapmak gibi görevleri de ifa ederlerdi.

Sultanın mimarları

Osmanlı İmparatorluğu'nda devlette kadrosu olan mimarlara hassa mimarları denirdi. Osmanlı devlet teşkilâtında "hassa" tabiri, padişahlara ve saraya mahsus hizmetler hakkında kullanılır. Ancak hassa mimarları, padişahın hususî hizmetlerinin yanı sıra bütün imparatorlukta vazife yaparlardı.

Sanatkâr ağalar

Hassa Mimarları Ocağı'nın âmiri olan mimarbaşı, "Ser-Mimarân-ı Hassa" ya da "Mimar Ağa" isimleriyle de zikredilmektedir. Mimarbaşı, Osmanlı devlet teşkilâtında "Ağayân-ı Ehl-i Hiref", yani sanatkârların ağaları zümresinde yer almaktaydı.

(Bugün gazetesinden alınmıştır)