Millet olmanın birinci koşulu belli milli bir ruha sahip olmaktır.
Çünkü bu ruh, milletin bütün fertlerini birbirine bağlar. Nasıl ki ruhsuz bir insan yaşayamaz. Ruhsuz bir millet de aynen öyledir. Öyleyse milleti ayakta tutan ve ona yaşama kuvveti veren, aynı türkülerle çoşturan, aynı halaylarla oynatan, aynı acıları paylaştıran işte bu ruhtur. Şair ne güzel demiş:
“Hoca Nasreddin gibi ağlıyan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad"dır/ Kerem"dir ve Keloğlan"dır."
İşte Türkiye ve Türk milletinin ruh birliği budur. Başka hangi millet Hoca Nasreddin gibi ağlar? Ve Bayburtlu Zihni gibi güler?
Millet olmanın ana esalarndana birisi de bir vatana sahip olmaktır.
TDK Sözlüğünde millet: “Ar. Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus,” olarak tanımlanıyor.
Hollandaca sözlükte ise millet: “Belli bir geçmiş, dil ve ahlak gibi ortak değerlere sahip olan insanların birliği” olarak tarif ediliyor.
Millet olmak kolay değildir. Çünkü önce bir geçmiş tarih birliğinin olması gerekiyor. İnsanların milli birliği, vatan sevgisi ve sadakatı millet olmanın çimentosudur. Ayrıca büyük meselelerin çözümünde sabır en büyük ilaçtır.
Bu demek ki millet olabilmek için aynı vatana bağlı olmak, aynı ruh ve aynı kültürü paylaşmak gerekiyor. Bunun yanında milletin kendi arasındaki yardımlaşma ve dayanışması da çok önemlidir.
Millet; geçmiş bir tarih, mücadele, kahramanlık, şehitler, özveri, adanmışlık ürünüdür. Atalarımızın kahramanca mücadelesi sonucu kazanılmış bir vatan toprağı üzerinde yaşıyoruz. Bu vatan toprağı atalarımdan bize milli bir miras olarak bırakıldı, biz de onu gelecek kuşaklara sağ selim teslim etmek durumundayız.
Bu millet, bu vatan toprakları üzerinde yaşayan insanların dil, din, etnik farklılılarını bir zenginlik olarak gördü ve bağrına bastı.
Mililet, Çanakkale Zaferini ve Kurtuluş Savaşını bu milli ruhla yazdı. Bu milli ruh nasıl ki geçmişte büyük medeniyetler ve zaferler yarattıysa gelecekte de daha çok başarılara, zaferlere imza atacaktır. Çünkü geçmişimiz bir, geleceğimiz de bir oalacaktır.
İşte bu milli ruhu, İstiklal marşımız çok güzel anlatıyor. Bu bakımdan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ne kadar övsek ve ansak azdır. Çünkü o bize, bizleri birbirimize bağlayan o milli ruhu ölümsüzleştirdi:
Bastığın yerleri "toprak“ diyerek geçme, tanı!
Düşün, altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Vatanı ve milleti koruyan, bu milli ruh ve vatan sevgisidir. Geçmişten geleceği akan tarih, kültür, özveri, vatana adanmışlık, kahramanlık bizim vatan sevigimizin mayasını oluşturmaktadır.
Çözüm Süreci
Son günlerde gündeme gelen “Çözüm Süreci”ni Anadolu toprakları üzerinde milli birlik ve kaynaşmayı kardeşliği destekleyen bir gelişme olarak görmek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bu topraklar artık savaş yorgunudur ve barışa susamıştır. Annelerin gözyaşları dinmeli artık.
Çok önemli tarihi günlerden geçiyoruz. İstiklal Marşımız, bu ayda12 Mart 1921’de TBMM tarafından kabul edildi. 18 Mart (1915) Çanakkale Zaferinin yıldönümü. Millet olarak Nevruzu da karşılarken, tarihten aldığımız bu büyük güçle, büyük meseleleri “Çözüm Süreci”ne kavuşturacağımıza inanıyor ve güveniyorum.
“Çözüm Süreci “dünyadaki bütün barışseverler ve demokratlar tarafından da ilgiyle, heyecanla izlenmektedir. Milletimize ve dünyaya hayırlı olsun.
Bekir Cebeci
Güney-Hollanda eski Eyalet Milletvekili
Rotterdam, 15 Mart 2013
E-mail : [email protected]