İngiltere, uzun bir müddet Orta Doğu’yu avucunun içinde tutmuş, Birinci Dünya Savaşında Arapları Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmayı başarmış, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından sonra MI6 ajanı Gertrude Bell’e cetvelle Orta Doğu’nun sınırlarını çizdirip, kendine bağlı yapay devletler yaratmış bir ülkeydi. Bir dönemin aslanı olan İngiltere’nin, 1956 yılında yaşanan Süveyş krizini fırsata dönüştüren ABD tarafından uygulanan kibar bir diplomasi ile bölge ile olan bağları önce zayıflatılmış, sonra da pamuk ipliği kıvamına getirilmişti.
Yıllarca Orta Doğu’da eski günlerde olduğu gibi çok etkin olmaya çalıştı ama ABD buna hiç fırsat vermedi.
Günümüzde İngiltere, son 4-5 yıldır sürmekte olan Türkiye-ABD sürtüşmesini, perde arkasından fırsata çevirmeye ve tekrardan bölgeye girmeye çalışıyor.
ABD’nin Türkiye’ye uygulamaya ve dayatmaya çalıştığı ekonomik ambargoyu, yüzde yüz kontrolü altında olan Katar vasıtası ile etkisiz hale getirme çabasında. Bu nedenle de ABD’nin ekonomik ambargosu altında inleyen ABD’nin düşman devletlerinin aksine Türkiye, ABD’nin ekonomik ve finansal ambargosundan çok fazla yara almadı.
Milli Muharip Uçağın (MMU) motorunun imalatı için 2017 yılında İngiltereli Rolls Royce şirketi ile anlaşma yapılması ve bu anlaşmanın da birkaç yıl sonra bozulması ortadaki isteği ve baskıyı gözler önüne sermekte.
İngiltere ile bağları çok kuvvetli olan Malezyalı Silterra şirketi ile ortaklaşa Türkiye’de çip üretimi anlaşması yapılması ve Türk mühendislerin Malezya'dan çip üretim eğitimi alması ise bir başka gelişme.
İngiltere ile Türkiye’nin ticari ilişkilerinde yeni bir adım atılması Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması ise bu girişimin son halkası. Bu anlaşma AB ile 2017 yılından beri sürmekte olan Gümrük Birliği Anlaşması’ndan çok daha önemli.
Bu anlaşmanın ikinci adımı, içeriği daha geniş, her iki ülkenin sanayisinin ve ekonomisinin iç içe geçeceği yeni bir anlaşma olacak. Bu ikinci adımın önemi ve hedefi İngiltere için farklı, Türkiye için farklı olsa da, her iki ülkeye farklı hedeflerle ortak kazanımlar sağlayacak, “Tercihli Ticaret Sistemi”nin oluşturulması olacak.
Türkiye’nin Balkanlar-Kafkasya-Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’den oluşan bölgedeki ekonomik, siyasi, endüstriyel ve askeri gücünden faydalanarak bölgeye 74 yıllık aradan sonra tekrardan girmeyi hedeflerken, Türkiye de İngiltere’nin 18. Yüzyılda başlayan sanayi devrimi ile kazandığı “Teknik ve Yöntem Bilgisi”nden faydalanma, ABD’nin ekonomik ve siyasi ambargolarına rağmen, ekonomisinin gelişmesi için olmazsa olmaz olan sıcak paranın kesintisiz akmasını sağlama ve sanayi yatırımlarını, İngiltere kanalı ile geliştirmenin peşinde.
Bana göre, İngiltere ile başlatılan bu yakınlaşma, dört-beş yıllık bir zaman dilimi içinde Türkiye’yi, dünyanın ekonomisi en büyük yedi ülkenin arasındaki birlik olarak kabul edilen G7 (Yediler Grubu - Group of Seven) içinde taşıyacak gibi.
Prof. Dr. (İnş Müh), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Akademisyen, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı