Mine Şenocaklı’nın Dr. Yavuz Dizdar ile yaptığı, dün başlayan ve bugün de devam eden röportajını okuyorsunuz umarım. Umarım Tarım Bakanımız da okuyordur. Dr. Dizdar, arkadaşlarını zehirleyip istifra etmelerine neden olan portakalı analiz ediyor ve portakalın az önce tarım ilacına batırılıp gibi tarım ilacı kalıntısı taşıdığını fark ediyor.
Kaç zamandır benim da aklımda bu konuda yazmak vardı, Greenpeace’nin Türk meyve sebzeleriyle ilgili uyarısından sonra Mine’nin röportajına benim de katkım olsun istedim.
***
Sami Çeltikoğlu ziraat mühendisi. Ailesiyle Manisa Alaşehir’de yaşıyor ve dededen kalma arazilerinde çiftçilik yapıyor. Annesi kanser oluyor. Doktor il olarak nerede yaşadıklarını soruyor. Tarım bölgesinden geldiklerini öğrenince “muhtemelen tarım ilacından” diyor.
Çeltikoğlu zaten bildiği konu üzerinde bilimsel araştırma yapıyor ve Türkiye’de tarım ilaçlarının gereğinden kat be kat fazla kullanıldığını rapor ediyor.
Tarım Bakanı Mehdi istediği kadar Greanpeace’a “iftira atıyorlar” desin gerçekler hiç de onun arzu ettiği gibi değil.
Buyrun kaynağından cevaplar...
TARIM İLAÇLARI NASIL KULLANILIYOR
Tarım ilacının faydalı olup ve zararlı olmaması için üç kural çok önemlidir: Doğru ilaç, doğru doz ve doğru zaman. Peki Türkiye’de nasıl işler nasıl yürüyor?
- Bu ilaçlar bakanlığın tavsiye ettiği ilaçlar olabilir de olmayabilir de. Zira denetim yok. Reçetede A ilacı yazar ama üreticiye B ilacı da verilmiş olabilir. İş ilaç şirketlerinin yönetimine geçmiş durumda.
- İlacın nasıl kullanılacağını üreticiye bayii anlatır. “Gece sıkılacak”, “100 litreye 20 gr ilaç atılacak” vs.
- Fakat üretici çoğu zaman söylenenden daha fazla ilaç kullanır. İlacın kullanım talimatında yazan bilgileri dikkate almaz ve “bu kadarı bu böceği öldürmez” diyerek diyelim 20 gr yerine 25 gr atar. Doğru doz kuralı ihlal olmuştur.
- Çiftçi için doğru zamanlama her zaman “yağmurdan sonra”dır. Her yağmurdan sonra üretici ilaçlama yapar. ANCAK her yağmurdan sonra ilaçlama yapılacak diye bir şey yok. Hastalığın ve zararlının durumuna göre yapılması lazımdır. Çiftçi “acaba yağmur yıkamış mıdır?” diye aynı ilacı yeniden basar. Fakat aynı böceğe aynı ilacı durmadan sıktığınız zaman böcek ilaca dayanıklı hale gelmeye başlar. Bu sefer 100 litreye 30 gram koyar.
- İlaçlama ile hasat arasında da mutlak bir bekleme süresi var. Diyelim üzüm yetiştiriyorsun ve 35 günlük bekleme, parçalanma süresi olan bir ilaç sıktın. 1 Nisan’da ilaç attıysan ancak 5 Mayıs’ta hasat yapabilirsin. Fakat o anda bir tüccar geliyor, iyi fiyat veriyor ve ürün tarladan kaldırılıyor. İlaç hooop soframızda.
- Üreticinin tarım ilaçlarının zararları hakkında hemen hemen hiç bir bilgisi yok. Kimse de anlatmıyor.
- Tarım İl Müdürlükleri bürokrasiyle uğraşmaktan tarlalara gidemiyor.
- Köylü ilaçlama yapmaya ne zaman karar verir? Kahvenin önünden ilaçlama aleti takmış bir traktör geçtiği zaman. Halbuki Ali’yle Mehmet’in tarlasının durumu aynı değil. Belki ürünleri bile aynı değil.
- Ve şimdi en çarpıcı bilgiyi veriyorum: Tarım Bakanlığının çıkardığı bir kitap var. Kitapta her zararlı için kullanılması gereken ilaç ve dozlar yazıyor. İlaçlamayı üç gruba ayırmış: Avrupa Birliği’ne ihraç edecekseniz için şu ilacı kullanmayın, Rusya’ya ihraç edecekseniz şu ilacı kullanmayın, Amerika’ya ihraç edecekseniz şu ilacı kullanmayın diye. İç piyasa? İç piyasa için hiç bir bilgi yok. Tarım bakanlığı Rusu Almanı düşünüyor ama Türkü düşünmüyor! Onlar daha değerli!
***
Anne sütünde bile var!
- Şu an anne sütü dâhil tarım ilacı kalıntısı bulunmayan hiç tarafımız yok!
- Tarım ilaçlarının büyük bölümü yağda eriyor. O nedenle çoğunlukla vücudumuzun yağ dokusunda depolanırlar.
- Birikmeyi en sevdikleri organlarımız: Tiroit, karaciğer, pankreas, testis, bağırsak, yumurtalık, beyin ve kemik iliği.
- Birikim, zaman içinde kansere sebep olur.
- Kanser olmayan kişilerin ameliyatlarından elde edilen yağ dokularında bile yüksek miktarda tarım ilacı bulunmakta.
- Tarım ilaçları direkt DNA hasarına neden oluyor.
- Böcek ilaçları, vücuda girdikten sonra zehirsiz hale getirilip atılamıyor.
- Dozdan ziyade maruz kalma süresi önemli.
(VATAN)
Kaç zamandır benim da aklımda bu konuda yazmak vardı, Greenpeace’nin Türk meyve sebzeleriyle ilgili uyarısından sonra Mine’nin röportajına benim de katkım olsun istedim.
Sami Çeltikoğlu ziraat mühendisi. Ailesiyle Manisa Alaşehir’de yaşıyor ve dededen kalma arazilerinde çiftçilik yapıyor. Annesi kanser oluyor. Doktor il olarak nerede yaşadıklarını soruyor. Tarım bölgesinden geldiklerini öğrenince “muhtemelen tarım ilacından” diyor.
Çeltikoğlu zaten bildiği konu üzerinde bilimsel araştırma yapıyor ve Türkiye’de tarım ilaçlarının gereğinden kat be kat fazla kullanıldığını rapor ediyor.
Tarım Bakanı Mehdi istediği kadar Greanpeace’a “iftira atıyorlar” desin gerçekler hiç de onun arzu ettiği gibi değil.
Buyrun kaynağından cevaplar...
TARIM İLAÇLARI NASIL KULLANILIYOR
Tarım ilacının faydalı olup ve zararlı olmaması için üç kural çok önemlidir: Doğru ilaç, doğru doz ve doğru zaman. Peki Türkiye’de nasıl işler nasıl yürüyor?
- Bu ilaçlar bakanlığın tavsiye ettiği ilaçlar olabilir de olmayabilir de. Zira denetim yok. Reçetede A ilacı yazar ama üreticiye B ilacı da verilmiş olabilir. İş ilaç şirketlerinin yönetimine geçmiş durumda.
- İlacın nasıl kullanılacağını üreticiye bayii anlatır. “Gece sıkılacak”, “100 litreye 20 gr ilaç atılacak” vs.
- Fakat üretici çoğu zaman söylenenden daha fazla ilaç kullanır. İlacın kullanım talimatında yazan bilgileri dikkate almaz ve “bu kadarı bu böceği öldürmez” diyerek diyelim 20 gr yerine 25 gr atar. Doğru doz kuralı ihlal olmuştur.
- Çiftçi için doğru zamanlama her zaman “yağmurdan sonra”dır. Her yağmurdan sonra üretici ilaçlama yapar. ANCAK her yağmurdan sonra ilaçlama yapılacak diye bir şey yok. Hastalığın ve zararlının durumuna göre yapılması lazımdır. Çiftçi “acaba yağmur yıkamış mıdır?” diye aynı ilacı yeniden basar. Fakat aynı böceğe aynı ilacı durmadan sıktığınız zaman böcek ilaca dayanıklı hale gelmeye başlar. Bu sefer 100 litreye 30 gram koyar.
- İlaçlama ile hasat arasında da mutlak bir bekleme süresi var. Diyelim üzüm yetiştiriyorsun ve 35 günlük bekleme, parçalanma süresi olan bir ilaç sıktın. 1 Nisan’da ilaç attıysan ancak 5 Mayıs’ta hasat yapabilirsin. Fakat o anda bir tüccar geliyor, iyi fiyat veriyor ve ürün tarladan kaldırılıyor. İlaç hooop soframızda.
- Üreticinin tarım ilaçlarının zararları hakkında hemen hemen hiç bir bilgisi yok. Kimse de anlatmıyor.
- Tarım İl Müdürlükleri bürokrasiyle uğraşmaktan tarlalara gidemiyor.
- Köylü ilaçlama yapmaya ne zaman karar verir? Kahvenin önünden ilaçlama aleti takmış bir traktör geçtiği zaman. Halbuki Ali’yle Mehmet’in tarlasının durumu aynı değil. Belki ürünleri bile aynı değil.
- Ve şimdi en çarpıcı bilgiyi veriyorum: Tarım Bakanlığının çıkardığı bir kitap var. Kitapta her zararlı için kullanılması gereken ilaç ve dozlar yazıyor. İlaçlamayı üç gruba ayırmış: Avrupa Birliği’ne ihraç edecekseniz için şu ilacı kullanmayın, Rusya’ya ihraç edecekseniz şu ilacı kullanmayın, Amerika’ya ihraç edecekseniz şu ilacı kullanmayın diye. İç piyasa? İç piyasa için hiç bir bilgi yok. Tarım bakanlığı Rusu Almanı düşünüyor ama Türkü düşünmüyor! Onlar daha değerli!
Anne sütünde bile var!
- Şu an anne sütü dâhil tarım ilacı kalıntısı bulunmayan hiç tarafımız yok!
- Tarım ilaçlarının büyük bölümü yağda eriyor. O nedenle çoğunlukla vücudumuzun yağ dokusunda depolanırlar.
- Birikmeyi en sevdikleri organlarımız: Tiroit, karaciğer, pankreas, testis, bağırsak, yumurtalık, beyin ve kemik iliği.
- Birikim, zaman içinde kansere sebep olur.
- Kanser olmayan kişilerin ameliyatlarından elde edilen yağ dokularında bile yüksek miktarda tarım ilacı bulunmakta.
- Tarım ilaçları direkt DNA hasarına neden oluyor.
- Böcek ilaçları, vücuda girdikten sonra zehirsiz hale getirilip atılamıyor.
- Dozdan ziyade maruz kalma süresi önemli.
(VATAN)