Kadınları güçsüz bir toplumuz biz... Daha doğrusu kadınları güçsüz bırakılmış bir toplumuz biz...
Dolayısıyla onlar kendileriyle övünseler bile, erkekleriyle de övünebilecek bir toplum
değiliz biz...
***
Mehmet Altan anlatmıştı, sonra bunu yazdı da...
Paris’te öğrenci olduğu dönemde, Güzel Sanatlar Akademisi’nin sınıflarından birinde çıplak kadın modelle çalışan öğrenciler görmüş, dünyanın bütün resim öğrencileri için böylesine sıradan olan bir şeyin Osmanlı sanatında hiç olmadığını, Osmanlı’nın sadece manzara çizdiğini, bu çıplaklığı bile normal kabul edemeyen toplumların çıplak kadın algısının sadece pornografik olduğunu, erotizm safhasına bile gelemediğini söylemişti...
Bir toplum için medeniyetin tek ölçüsü vardır, kadına nasıl baktığı demişti...
Bu ölçüyü sevmiştim...
Ne zaman yeni insanlarla, yeni şehirlerle, yeni toplumlarla karşılaşsam kadını nasıl algıladığına bakarım önce...
Bir toplumun, bazen sadece bir tek erkeğin bile, kadını, kadın çıplaklığını nasıl algıladığı o toplumun gelişmişliği hakkında iyi bir fikir verir çünkü...
Kadın çıplaklığının nasıl algılandığı, röntgen cihazının içimizi göstermesi gibi bir toplumun gizli kalmış en derin yerlerinde saklanan kiri pası, vahşeti gösterebilir...
***
Biz kadından da, kadın çıplaklığından da korkan bir toplumuz...
Erkeklerin vahşi olması da, sanatın istendiği ölçüde serpilememesi de, medeniyetin tam anlamıyla gelişememesi de hep bu kadından korkmamız yüzünden bence...
Kadınlı bir toplumu yaratamadık...
Kadını hep özleyen ama ondan hep korkan, bu korku yüzünden de ondan nefret eden bir “erkekler” toplumu olduk...
Kadınları üretime almadık, kadınları kapadık, kadınlarla beraber eğlenmedik, kadınların akıllı olduğuna inanmadık, namus kavramını kadınların çıplaklığı üzerine kurduk, namussuzluğu kadınların özgürce yaşamasının adı olarak gördük...
Sonunda da kadınları öldürdük...
Hala da öldürüyoruz...
Artan cinayetler, yıllarca erkekle kadını ayrı yaşamaya zorlamış bir toplumun içinde oluşmuş hastalıklı tümörlerin birer birer su yüzüne çıkması yüzünden...
Çünkü hayat değişti ve kadınlar da değişmeye başladı...
Kolayca ezebildiğin, eve kapayabildiğin, yok saydığın kadın başını kaldırdı...
Kadın başını kaldırınca da ondan ‘korkan’ adam onu öldürdü.
***
Kadınları bu kadar güçsüz bırakan bir toplumun erkekleri güçlü olabilir mi peki?
Anlattıkları kadar cesur olabilirler mi peki?
Söyledikleri kadar akıllı olabilirler mi?
Çok sevebilirler mi?
İyi sevişebilirler mi?
Kendilerine güvenebilirler mi?
Anlayabilirler mi?
Her şeyden önemlisi kendilerini sevebilirler mi?
***
Olamazlar...
Sevemezler...
Kadınları güçsüz bırakarak, kendilerini de eksik bırakan erkekler böyle bir toplumda katil olurlar...
Bazen kadını öldürürler, bazen kendilerini, bazense ilişkiyi...
***
Cinayetleri durdurmak mı istiyoruz...
Ölen kadınların fotoğraflarını basarak olmaz bu...
Katil erkeklerin fotoğrafını basarak da olmaz...
Kadınla erkeği ‘barıştırmanız’ gerekiyor...
Kadınları özgürleştirmeniz...
Erkeklerin kendine güvenini arttırmanız...
Bütün bunlar için de erkeğin “namusunu” kadından bağımsızlaştırmanız gerekiyor, bir erkek namuslu, onurlu, saygıdeğer olmak istiyorsa bunu kendi başına yapsın, işinde, hayatında yapsın...
Her türlü sahtekarlığa, ahlaksızlığa bulaşıp, kadının bedeni üzerinden kendine “namus ve ahlak” devşirmesin.
Gururlarını, namuslarını, ahlaklarını, kimliklerini, kişiliklerini kendi varlıkları üzerine bina etsinler, kadının bedeni üzerine değil.
***
Bu toplumun erkekleri sahip olamadıkları her değeri kadın üzerinden kazanmaya kalktıklarında, kadınları kaybettiklerinde her şeylerini kaybediyor, güçsüz ve zavallı kalıyorlar.
O gücü de cinayetle yeniden kazanacaklarını sanıyorlar.
Erkeklerin güçlü ve ahlaklı olamadığı toplumlarda kadın katilleri çok olur.
Kendi ahlaklarını ve onurlarını kendi başlarına kazanacak kadar güçlü olduklarında öldürmekten de vazgeçerler, yeter ki o gücü kazanabilsinler.
****
Yemeksepeti.com çöktü mü?
Dün Yemeksepeti.com’dan yemek siparişi verdim...
Üzerinden yaklaşık bir saat geçtikten sonra siparişim neden gelmedi demek için yemeksepeti.com’un online müşteri hattına bağlandım.
Uzun süre sorularımı cevaplayacak birini bulamadım.
Sonra telefon etmeye karar verdim.
Karşımdaki kişi ‘sistemimiz çöktü siparişleri göremiyoruz size restaurantın numarasını vereyim kendiniz arayın’ dedi.
Açlık ve kızgınlık sınırlarımın zorlandığını hissetmeme rağmen hayatın aslında güzel olduğunu düşünerek restaurantı aradım ki bir saat önce Yemeksepetinden verdiğim siparişin onlara hiç ulaşmadığını öğrendim...
Bir saattir, Yemeksepeti.com varolma nedeni olan müşteriyle lokantayı buluşturma görevini yapmadığı için boşa beklemiştim.
Gerçekten çok kızdım.
Müşteri ilişkilerini aradım hemen, bütün kızgınlığımla derdimi anlattım ama Yemeksepeti.com gerçekten öylesine çökmüş bir şirket olmuş ki sanırım bu şikayete aldırmadılar bile...
Sonradan öğrendim ki bu şikayetleri olan sadece ben değilim.
Bir haftadır bu dert çözülememiş...
Şaşırmadan edemedim,bu ülkede iyi birşey yapılamaz mı gerçekten!