İngiltere’de yaşayan Uygur Türkleri, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin iki kuruluş yılını düzenledikleri programla kutladı.

Enfield’deki hafta sonları hizmet veren Uygur Okulu’nda, UK Uyghur Community tarafından 16 Kasım Cumartesi günü düzenlenen kutlama etkinliğinde, Uyghur Solidarity Campaign’den David Ball, Stop Uyghur Genocide’den Rahima Mahmut, İngiltere Türk Dünyası Platformu Başkanı Atilla Abacıoğlu, Eğitimci Aktivist Necmi Hasanoğlu,  Birleşik Krallık Kazak Türkleri Derneği’nden Abdusselam Savaş, İngiltere Uygur toplumu temsilcileri ve seçkin bir katılımcı hazır bulundu.

UK Uyghur Community Başkanı Maire Aisa katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada, tarihte iki defa gerçekleşen Doğu Türkistan Cumhuriyetleri sürecini anlattı.

Doğu Türkistan tarihinde, 1933 ve 1944’de olmak üzere iki bağımsız ilanı yaşandığını anlatan Aisa, bu iki tarihin kısa ömürlü de olsa Doğu Türkistan’daki Uygur halkının güçlü sembolleri olmaya devam ettiğini söyledi.

Maire Aisa, Doğu Türkistan Cumhuriyetlerinin kuruluş ve yaşama süreçleri ile ilgili şöyle konuştu:

“1933'te, siyasi çalkantı ve yaygın huzursuzluk döneminin ortasında, ilk Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. Bu yeni devlet, Çin hükümetinin zayıflayan kontrolü ve yerel Müslüman toplulukların kendi kaderini tayin etme mücadeleleri de dahil olmak üzere bölgesel ve küresel siyasetin karmaşık dinamiklerine bir yanıt olarak ortaya çıktı. Bu cumhuriyet sadece birkaç ay ayakta kalabilmiş olsa da, bölgenin kimliğinin ve özerklik arzusunun önemli bir ifadesiydi.

Hikaye burada bitmedi. Sadece on yıldan biraz fazla bir süre sonra, 1944'te, günümüzde İli İsyanı olarak bilinen olayda İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilan edildi. Bu sadece izole bir olay değil, aynı zamanda dış kontrole ve devam eden baskıya karşı kolektif direnişin bir tezahürüydü. Bu ikinci bağımsızlık girişimi bölgedeki çeşitli etnik gruplardan önemli destek aldı ve hatta gelişen olaylarda stratejik bir rol oynayan Sovyetler Birliği'nin dikkatini çekti.

Her iki cumhuriyet de aşılması güç zorluklarla karşı karşıyaydı. İlki iç bölünmeye ve dış askeri baskıya karşı mücadele ederken, ikincisi sonunda 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'ne dahil edildi. Yine de, bu kısa bağımsızlık dönemleri kalıcı bir miras bıraktı. Bunlar yalnızca tarihi dipnotlar olarak değil, aynı zamanda umut, direniş ve kendi kaderini tayin hakkına bağlı bir Uygur halkının kalıcı ruhunun sembolleri olarak hatırlanıyor.

Bugün, Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak bilinen bölge önemli gerginlikler ve karmaşık zorluklarla işaretleniyor. Devam eden toplu tutuklamalar, kültürel baskı ve dini ve kişisel özgürlüklere yönelik ciddi kısıtlamalar. Uygurlar, küresel ilgi çeken zorla asimilasyon ve insan hakları ihlalleri iddialarıyla karşı karşıya.

Ancak şimdiye kadar Uygurlar halktan ve hükümetler düzeyinde yeterli destek almadılar ve hala özgürlük ve insan hakları olmadan baskı altında yaşıyorlar. Uygur soykırımının yerel ve uluslararası topluluklar tarafından ciddiye alınması ve bu soykırımı durdurmak için destek amacıyla derhal harekete geçilmesi gerekiyor.

Bu zorluklara rağmen, iki Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin mirası kültürel kimlik, özerklik ve insan hakları hakkındaki tartışmalara ilham vermeye devam ediyor. Nesilleri yönlendiren özlemlerin ve yollarını şekillendiren karmaşık gerçekliklerin dokunaklı bir hatırlatıcısı olarak hizmet ediyor.”

UYGUR KÜLTÜRÜNDEN ÖRNEKLER SUNULDU

Dilnaz Kerim’in İngilizce ve Alimu Abudula’nın Uygurca sunumu ile gerçekleşsen kutlama etkinliğinde, çocuklar Uygur kültürünü anlatan şiir ve şarkılar okuyup, dans örnekleri sundular. Doğu Türkistan ve Uygur kültürünü yansıtan resimler ile semboller sergilendi.

Uygur tarihi ile ilgili bilgi paylaşımlarının yapıldığı etkinlik, hanımların hazırladığı Uygur mutfağının leziz yemek ve tatlıları ikram edildi.

Katılanlar, yeni nesillerin tarihlerini bilmeleri ve kültürlerini yaşamaları için dil eğitiminin yanısıra, bu gibi kültürel etkinliklerin düzenli olarak gerçekleştirilmesi dileğinde bulundular.

Gima Bodrum Pasta H 667X300