İSTANBUL (AA) - ENES TAHA ERSEN - Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı, editörlüğünü üstlendiği "Avrupa İslamofobi Raporu"nda, Müslüman karşıtlığının yalnızca bireysel değil, kurumsal bir sorun haline geldiğini belirterek, "Önceleri yalnızca münferit ülkelerde ya da yerel düzeyde uygulanan başörtüsü ve kıyafet yasaklarının artık birçok Avrupa ülkesinde ulusal ölçekte hayata geçirilmeye çalışıldığını görüyoruz." dedi.

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bayraklı, AA muhabirine, William and Mary Üniversitesinden Prof. Dr. Farid Hafez ile hazırladıkları "Avrupa İslamofobi Raporu"nu değerlendirdi.

Bayraklı, raporun 2015'ten bu yana aynı titizlikle hazırlandığını ve bu yıl 28 ülkeyi kapsayan geniş bir çalışmayla okuyuculara sunulduğunu belirtti.

Avrupa'da Müslüman karşıtlığının giderek derinleştiğine dikkati çeken Bayraklı, şu ifadeleri kullandı:

"Bu rapor, Avrupa kıtasındaki İslamofobi vakalarını yakından izlemeyi, bu vakaları raporlaştırmayı ve uluslararası kamuoyunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Çalışmada, her ülke kendi uzmanları tarafından inceleniyor. Medyadan siyasete, nefret suçlarından iş hayatına kadar pek çok alanda İslamofobinin gelişimi analiz ediliyor. Ayrıca raporun giriş kısmında bu yılın genel trendlerine dair bir değerlendirme sunduk. Bu, Avrupa'daki gidişatı daha geniş bir perspektiften görmemizi sağlıyor."

Bayraklı, 2023 yılı itibarıyla Avrupa'da ırkçılığın sistematik şekilde arttığını ve bu durumun hükümetler tarafından yasal bir zemine oturtulduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

"2023 İslamofobi Raporu'nun en çarpıcı bulgularından biri, İslamofobinin Avrupa'da kurumsallaşması ve yasalarla desteklenmesi. Önceleri yalnızca münferit ülkelerde ya da yerel düzeyde uygulanan başörtüsü ve kıyafet yasaklarının artık birçok Avrupa ülkesinde ulusal ölçekte hayata geçirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bunun yanı sıra Müslümanların dini pratiklerini kısıtlayan yeni yasalar devreye sokuluyor. Diğer taraftan, Gazze'deki savaş ve devam eden soykırımın, Avrupa'da yaşayan Müslümanların toplanma ve ifade özgürlüğü gibi temel haklarını sınırlandırmak için bir bahane olarak kullanıldığını gözlemledik. Ayrıca nefret söylemleri ve suçlarındaki artış, Müslüman toplulukları daha da savunmasız bırakıyor."

- Avrupa'da İslamofobi giderek artıyor ancak hükümetler bunu ciddiye almıyor

Bayraklı, raporun, Batılı ülkelerin İslamofobiyle mücadelede yetersiz kaldığını ortaya koyduğunu ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Avrupa'da İslamofobiyle ciddi bir mücadele yürütüldüğünü söylemek zor. BM, 2022'de 15 Mart'ı Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü ilan etti. Ancak üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, 2023 yılı raporumuzda gördük ki hiçbir Avrupa ülkesi bu günü anmamış ya da bu kapsamda bir etkinlik düzenlememiş. Bu durum, Avrupa'daki devletlerin İslamofobi sorununu kabul etmediğini ve hatta bu sorunu inkar ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Ayrıca Avrupa'daki uluslararası örgütlerin dahi İslamofobi kavramını kullanmaktan kaçındıklarını gözlemliyoruz. Bu kavramın ifade ettiği kurumsal ırkçılık, Müslüman karşıtlığı veya yapısal ırkçılığı önemsizleştirmek için 'Müslümanlara karşı ön yargı' ya da 'Müslüman karşıtı duygular' gibi farklı terimlere başvuruyorlar. Bu rapor, tam da bu gerçekliği uluslararası düzeyde dikkatlere sunmayı amaçlıyor."

Raporun kapağında, Avrupa'daki kurumsal ırkçılık ve yapısallaşan Müslüman karşıtlığını simgeleyen bir olay olarak, Nahel Merzouk'un 27 Haziran 2023'te Fransa'da bir polis tarafından öldürülmesiyle ilgili protestolara yer verdiklerini dile getiren Bayraklı, şöyle konuştu:

"Raporumuzun kapağında, Fransa'da 2023 yılında rutin bir trafik kontrolü sırasında polis tarafından öldürülen Nahel Merzouk'un katledilmesiyle ilgili protestolardan bir görsel kullandık. Bu, Avrupa'da Müslümanların karşı karşıya olduğu ırkçı şiddetin ve sistematikleşen ayrımcılığın açık bir göstergesi. Merzouk'un trajedisi, Avrupa genelinde polis şiddeti ve güvenlik birimlerinin özellikle Müslümanları hedef aldığını, onları kriminalize ettiğini ve ötekileştirdiğini gözler önüne seriyor. Bugün Avrupa'da kurumsal ve yapısal ırkçılık çok ciddi bir sorun. Bu görselle bu soruna dikkati çekmeyi amaçladık. Özellikle Fransa'da ve genel olarak Avrupa'da yerleşik hale gelen ön yargılar, kurumsal ırkçılığın bir yansımasıdır. Batılı ülkeler, bu tür yapısal sorunlarla etkin şekilde mücadele etmek zorundadır."

- "Avrupa İslamofobi Raporu"

Raporda, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerden Belçika, Avusturya, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Fransa, İsveç, Portekiz, İspanya, Romanya, Slovakya, İtalya ve AB üyesi olmayan Norveç, İngiltere, İsviçre, Kosova gibi ülkelerde yaşayan Müslümanlarla yapılan görüşmelerle son bir yıl içinde ırkçı ve ayrımcı motivasyonla gerçekleşen adli vakaların takip edildiği belirtildi. Irkçılığa maruz kaldığını bildiren Müslümanların sayısı 2023'te yüzde 47'ye yükselirken, bu rakam 2016'da yüzde 39 olarak kaydedilmişti.

Ayrıca raporda, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansından (FRA) elde edilen veriler değerlendirildi. Müslümanların ayrımcılıkla en sık karşılaştıkları ülkeler yüzde 71 ile Avusturya, yüzde 68 ile Almanya ve yüzde 63 ile Finlandiya olarak sıralandı. En fazla ayrımcılığın yaşandığı alanlar ise istihdam, eğitim, barınma, kılık kıyafet ve iş hayatı oldu.

Avrupa'da artan ırkçılık ve ayrımcılığın temel sebeplerinden biri olarak aşırı sağ siyasetin yükselişinin gösterildiği raporda, ayrıca hükümetlerin ayrımcı politikaları ve medyada Müslümanları hedef gösteren dilin de bu durumu körükleyen unsurlar olduğu vurgulandı.

Raporda, ırkçılık ve ayrımcılıkla tanışmanın erken yaşlara kadar indiği ifade edilerek, Belçika'daki Flaman Öğrenci Çatı Örgütünün yaptığı araştırmaya göre, ortaokul öğrencilerinin yüzde 47'si okullarında ırkçılık olaylarına tanık oldu, yüzde 18'i ise doğrudan ırkçılığa uğradıklarını belirtti. Göçmen kökenli öğrencilerde bu oran yüzde 49'a kadar yükseldi. Slovakya'da ise Müslümanlar çoğunlukla fiziksel ve sözlü saldırılara maruz kaldıklarını bildirdi.

Müslüman öğrenciler, yalnızca dini inançları nedeniyle okullarda fiziksel ve sözlü saldırılara uğramakla kalmadı aynı zamanda hükümet uygulamaları nedeniyle de eğitim hayatlarından uzaklaştı. Fransa'daki okullarda başörtüsü yasağı ve Kosova'da başörtüsü taktığı için Müslüman kızların okullardan uzaklaştırılması gibi olaylar, bu ayrımcılığın örnekleri arasında yer aldı. Bu tür uygulamalar nedeniyle Müslüman öğrencilerin okulu erken yaşta bırakma oranı yüzde 30'a kadar çıkarken, bu AB genelindeki ortalamadan 3 kat daha yüksek seyretti.

- Medya ve siyaset ayrımcılığı tetikliyor

Raporda, 2022-2023 yılları arasında Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Danimarka, Estonya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Norveç, Polonya, Portekiz, Sırbistan, Slovakya, İspanya, İsviçre ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde siyasetçilerin, İslam karşıtı söylemleriyle Müslüman toplulukları, camileri ve mescitleri hedef aldığına dikkati çekildi.

FRA'nın ekim ayında yayımladığı bir ankete göre, Avrupa'da Müslümanların yüzde 35'i ayrımcılık nedeniyle ev satın alamadıklarını ya da kiralayamadıklarını belirtirken, engelli Müslümanlarda bu oran yüzde 46'ya kadar çıktı.

Avrupa'nın birçok ülkesinde her gün yazılı, görsel ve dijital medyada Müslümanları kötüleyen, hedef gösteren ve nefret söylemini körükleyen içeriklere yer verildi. Medya, siyasetçilerin ayrımcı söylemleri ve hükümetlerin uygulamaları ile Avrupa'daki İslamofobiyi besleyen en önemli kaynaklardan biri olarak öne çıktı.

Kaynak: aa