Ünlü yazar ve tarihçi Diana Darke, Londra Yunus Emre Enstitüsü’nde, son kitabı Islamesque üzerine etkileyici bir konuşma gerçekleştirdi.

Mimar ve akademisyen Shahed Saleem’in moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlik, İslam ve Batı mimarisi arasındaki derin bağları ve yüzyılları aşan kültürel etkileşimleri gözler önüne serdi. Mimarlık ve kültür dünyasına ilgi duyan katılımcılar, Darke’ın derinlemesine araştırmalar ve etkileyici anlatımıyla tarihin farklı yönlerini keşfetme fırsatı buldu.

Darke, konuşmasının ilk bölümünde, Islamesque kitabındaki temel argümanlarından yola çıkarak, Romanesk mimarinin kökenine dair çarpıcı bir perspektif sundu. Avrupa’nın en görkemli ortaçağ yapılarının arkasındaki mimar ve zanaatkârların genellikle tarihin gölgelerinde kaldığını belirten Darke, bu eserlerdeki detayların kendi hikâyelerini anlattığını söyledi. Mont Saint-Michel, Pisa Kulesi, Durham Katedrali ve Santiago de Compostela Bazilikası gibi simge yapıların derinlemesine incelendiği kitabında, bu eserlerin tasarım yeniliklerinin kökenlerini İslam dünyasında bulduğunu ortaya koydu.

Darke, özellikle Romanesk dönemin Batı mimarisinde geleceğin tüm inşaat stillerine zemin hazırlayan bir temel oluşturduğunu vurguladı. Ancak bu dönemde Hristiyan Avrupa’nın henüz gelişmemiş olan geometrik ve süsleme bilgisi, İslam dünyasından gelen usta zanaatkârların katkılarıyla şekillenmişti. İspanya, Sicilya ve Kuzey Afrika’dan Batı Avrupa’ya yayılan İslam mimarlık tekniklerinin, hem yapısal hem de estetik anlamda dönüştürücü bir etkisi olduğunu savunan Darke, Romanesk mimarinin aslında 'Islamesque' olarak adlandırılması gerektiğini belirtti. Bu fikir, Avrupa merkezli mimarlık tarihine yönelik yerleşik varsayımlara meydan okuyarak, Batı’nın en tanınmış yapılarının kökenine dair yeni bir anlayış kazandırdı.


Etkinlik, soru-cevap bölümüyle devam etti. Katılımcılar, Darke’a kültürel etkileşimlerin günümüz mimarisine etkileri, bu etkilerin politik anlamları ve sömürgecilik dönemindeki rolü gibi çeşitli konularda sorular yöneltti. Bu bölüm, konuşmanın yalnızca geçmişi anlamakla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çağdaş mimarlık pratikleri için yeni bakış açıları sunduğunu ortaya koydu.

Günün sonunda gerçekleştirilen kitap imza etkinliği, katılımcılara Darke ile birebir sohbet etme ve düşüncelerini paylaşma imkânı sundu. Etkinlik, İslam ve Batı dünyası arasındaki kültürel bağları, mimarlık tarihinin zenginliği üzerinden yeniden hatırlatarak, katılımcılara ilham verici bir deneyim yaşattı. Diana Darke’ın titiz araştırmaları ve etkileyici anlatımı, mimarlığın sadece bir yapı tasarımı değil, aynı zamanda kültürel bir diyalog olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Istikbal 1289 268 Desktop