1.BÖLÜM
Yaptığı çıkış, yazdığı rapor ve yürüttüğü siyaset çizgisiyle sık sık gündeme gelen, özellikle OHAL’ın ahlak, hukuk ve vicdan tanımadığı sürecinde derin devletin kirli çamaşırlarını ve ipliğini pazara çıkaran CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değre’den çok çarpıcı bir analiz geldi.
Daha önce Şemdinli gibi pek çok kitap, makale ve rapor yazan CHP’li Değer, bana gönderdiği ve adeta Kürtlerin Kader Kronolojisi olan bu analizi okuyunca çok şey öğrendiğim gibi yaşadığım OHAL dönemini bir kez daha yaşadım. Bu analizini ilk olarak benimle paylaşan CHP eski Genel Başkan Yardımcısı ve eski Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer’e ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
Bu analizi çok önemsediğim ve kesip kırpmak istemediğim için iki bölüm halinde sizlerle paylaşmak istedim. Kuşkusuz her analiz gibi bu analizde tartışmaya açık bir analizdir. Ama zaten tüm teori ve analizler tartışmaya açık olmalı ve ideoloji gibi önü kapalı redifiye olmamalıdır. Aksi bizi taassuba ve bağnazlığa götürür.
İşte Analizden Satır Başları:
“1920 Sevr Antlaşması ile Kürtler kendilerine ait bir devlet kurulması sözü verilmiştir. Atatürk; Sevr Antlaşmasını kabul etmedi, Kurtuluş Savaşı sonrasında 1923’de Lozan Antlaşması kabul edildi.
1925’de Kürtler bağımsızlık için Şeyh Sait Ayaklanmasını başlattı. Lozan Antlaşması gereği ayaklanma değil, ‘isyan’ denildi ve Şeyh Sait ayaklanması çok sert bir şekilde bastırıldı. Şeyh Sait ve arkadaşları Diyarbakır’da idam edildiler.
15 ŞUBAT 1925 Şark Islahat Proje başlatıldı ve 24 Eylül 1925 Şark Islahat Proje Kararnamesi yürürlüğe girdi.
1920 – 1927 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Yönetim şekli ÖRFİ(geleneksel) İDARE ‘dir.
İsmet İNÖNÜ’NÜN hazırladığı 21 Ağustos 1935 Doğu ve Kürt raporu 1937 Dersim İsyanı; Dersim İsyanı sadece Tunceli ilini kapsamamaktadır. Başta Tunceli, Bingöl, Elazığ, Erzurum, Erzincan’ın bir kısmı da o dönem Dersimdi. Dersim İsyanı da sert şekilde sonlandırıldı.
1937’de ‘’Kürtlerin Mevcudiyetini’’ reddeden ve onlara dağ karı üzerinde yürüdüklerinden ‘kart, kurt’ sesi geldiği için ‘’Dağ Türkleri’’ denilen Kürtlere acımasız önlemler yürürlüğe konuldu. ( Şark Islahat Projesi ve İsmet İNÖNÜ raporundaki öneriler)
1937’den yaklaşık 2000’li yıllara kadar: Kürtçe dili, Kürt Kültürü (Müzik, Tiyatro, Resim, Basın), Coğrafik yer isimleri yasaklandı ve isimler Türkçe olarak değiştirildi. Bu yasaklar Kürtlerde her zaman büyük gerilimler yaratmıştır. Kürtlere karşı Asimilasyon devrede:
1927 – 1947 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yönetim şekli ise UMUMİ MÜFETTİŞLİK ‘tir. 1935 yılından sonra UMUMİ MÜFETTİŞLİK MERKEZ şeklinde yönetildi.
1970’de Abdullah ÖCALAN bir Kürt Devleti kurmak için Marksist Leninist Temelinde PKK’yı kurdu. 1947, 1970, 1986 yıllarında sık aralıklarla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde SIKIYÖNETİM ilan edildi. Ve özelikle 1978-1987 sıkıyönetim ilanı ve sıkıyönetim yönetimi başta Diyarbakır olmak üzere Batman, Mardin, Tunceli, Siirt, Bingöl, Şırnak ve Hakkâri ‘’Kritik şehirler’’ olarak özel bir idari yasa ile yönetilmeye başlandı.
Haziran 1975 Urfa’da "Türk halklarına özgürlük" sloganıyla Karşılaşan Sayın Bülent ECEVİT "Halklar" sözüne itiraz etmiş ve "Türkiye'de tek halk vardır" demiştir.
Türkiye PKK’ya halkın desteğini kesmesi için 1983-1992 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde %40 a kadar çıkan işsizlik ile mücadele etmek için, barajların yapımına, GAP, DAP Projelerine milyar dolarlık yatırımlar yapıldı.
1980’li yıllarda Kenan EVREN ise; ‘’ Güneydoğuda insanlarımız karda yürürken ayaklarından çıkan kart-kurt diye seslerden oluşma bir kavram’’ demişti.
Kürt Politik Partiler (HEP, DEP, DEHAP, HADEP) yasaklandı ve anayasa mahkemesi tarafından da kapatıldı. Kürt Basını; kitap, dergi vs bölgede okunması dâhil suç sayıldı. Bu konuda Gözaltına alınma ve tutuklamalar yaşandı. Özgür Gündem Türkçe olarak basın gazete olmasına rağmen bölgede suç sayıldı.
1991’den sonra bölgede ‘HİZBUL KONTRA’ ‘JİTEM’ ‘KONTRGERİLLA’ ‘DERİN DEVLET’ kavramları ve eylemleri Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde isimleri sıkça duyulmaya başlandı ve ağırlığı hissettirildi. Halkta korku ve panik havası vardı. Ve o dönemde Yaşam hakkı inancının yitirilmesi iyice belirginleşti.
1987-2002 yılları arasında ‘Olağanüstü Hal Bölgesi ve Mücavir İller ’ ilan edildi ve Olağanüstü hal bölge valiliği tarafından özel yasalarla yönetildi. O HAL Bölgesinde; Binlerce faili meçhul cinayet olduğunu, Yargısız infazların arttığını, Güvenlik güçlerin tarafından tutuklanan kişilerin gözaltında kayıpların olduğu dönemidir.
20.000 faili meçhul olayların olduğunu Polis Gözaltında iken İşkence ve Kötü muameleden 230 kişinin öldüğünü, Köy Koruculuk sistemi kuruldu. 80.000 civarında silahlı köy koruculuk sistemiyle Kürdü Kürde kırdırma politikasının izlendiği, 3428 köy ve mezralar boşaltıldı-yakıldığını, Milyonlarca insanın göçe zorlandığını,
Binlerce asker, polis, köy korucusu, PKK ve sivil halktan insanların ölümü, yaralanması veya sakat kalmasına neden olmuştur. (Resmi rakamlara göre Ölü sayısı 36.140. yaralı sayısı 18.489, toplam 54.629)’dır. 100.000’den fazla insanın gözaltına alınması ve aylarca sorgusuz-sualsiz gözaltında tutulmaları; 100.000’den fazla insanın devlet güvenlik mahkemelerinde yargılanmaları olmuştur.
İstanbul, Adapazarı-Sapanca-Hendek Üçgeninde 20’den fazla Kürt İş Adamları infaz edilmiş, Kürt Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış, gözaltına alınmalar olmuş ve tutuklanmışlardır.