Türkiye\'de her tartışmanın Avrupa Birliği\'ne bakan boyutu var. Siyasetten spora kadar...
Nasıl mı? Londra\'da Egemen Bağış\'la konuşuyoruz. AB\'nin, gündemin epey gerilerine düştüğü bir gerçek. Bu durumdan Bağış da şikâyetçi.
Ancak onun temposunda en ufak yavaşlama yok. İngiltere, 3 yıl içinde AB üyesi ülkelere yaptığı 101. seyahat. Belçika\'ya tam 28 kez gitmiş. Önümüzdeki hafta yine Brüksel yolcusu...
Bağış, toplumun AB\'ye bakışını özetleyen bir anketten söz etti. AB\'ye destek yüzde 55... Düşük bir oran değil. AB\'ye inanç zayıf, Türkiye\'yi içlerine alırlar mı sorusuna \'evet\' diyenler yüzde 30\'larda. Çok daha ilginci, \"Sürecin yararı oldu mu?\" sorusuna verilen olumlu cevap. Oran, yüzde 73.
Türk toplumu, reformları motive eden dinamik olarak AB sürecini görüyor. Hâlâ öyle. Bakan Bağış, ekonomi alanında da bir rakam verdi. 2011 yılında Türkiye\'ye yatırım yapan yabancıların yüzde 92\'si Avrupa Birliği ülkelerinden... \'Bu bile AB sürecinin bir teyidi.\' dedi.
Bağış\'a \'yeni anayasa\' konusunu soruyoruz. Cevabı çok net: \"Türkiye, askerlerin yaptığı bu anayasa ile AB\'ye giremez. Yeni anayasa olmazsa olmaz. Yunanistan, İspanya askerlerinin yaptığı anayasadan kurtuldu, ondan sonra müzakereler hızlandı.\" Avrupa başkentlerinde yeni anayasa çalışmalarının çok önemsendiğini ve yakından takip ettiklerini anlattı.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması iç gündem gibi. Ama değil. Onun da AB\'ye bakan yönü var. Türkiye, AB üyeleri arasında mecburi eğitimin en düşük olduğu ülke. Bağış, \"4+4+4 sürecin bir gereği. Kesintili, kesintisiz konusu ayrı.\" dedi.
Futboldaki tartışmalara giriyoruz. Türk futbolu, ülke gerçeği ile UEFA kriterleri arasında bir çıkış arıyor. Bağış, AB bakanı olarak bu gelişmeleri nasıl izliyor? Söylediklerinden, oldukça yakından izlediğini öğreniyoruz.
Yeni Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören\'den umutlu... \"UEFA, bir Avrupa kurumu. Tecrübeli bir müzakereci olarak isterse yardımcı olmaya hazırım. Her türlü desteği veririm. Demirören, artık Türkiye\'nin uluslararası temsilcisi.\" dedi.
28 Şubat sürecinin 15. yılı. Bağış, sürece AB perspektifiyle baktı: \"1959\'da başlayan Avrupa macerası kesintiye uğramasaydı 28 Şubat olmazdı. Türk halkının darbe süreçlerine değil 1.000 yıl, bir saniye bile tahammülü yok.\"
Kısaca Londra temaslarından da söz etmek isterim. Bağış, ilk gün, Prens Charles\'ın toplantısına katıldı. \'Gıda güvenliği\' konuşuldu. Saray\'daki Doğu esintileri dikkatini çekti. Üzerinde Arapça ayetlerin yazılı olduğu tabaklar, Osmanlı motifli halılar göze çarptı. Charles\'ın İslam uygarlığına ilgisinin bir yansıması.
Goldman Sachs\'ta işadamlarıyla bir araya geldi. Onlara Türkiye\'yi anlattı. \'Yatırım yapın.\' dedi. Londra\'da okuyan öğrencilerle bir araya geldi. Bir öğrenci, \'Burada Türk göçünü, Türk gücüne çevirmeye çalışıyoruz.\' dedi. Bir dertleşme toplantısı oldu.
British Museum\'da \'Hac: İslam\'ın Kalbine Yolculuk\' adlı sergiyi gezdi. Sergi, çok etkileyiciydi. Bağış, bu yıl hacca gideceğini de söyledi.
Bundan sonra AB sürecinin seyri nasıl olacak? Bağış, \'2012 zor bir yıl olacak.\' dedi ve ekledi: \"2013\'te treni rayda tutmaya çalışacağız. Sonra Türkiye\'nin önü açık. Hızlı yol alacağız.\" Bağış, Avrupa\'daki siyasi yapıda önemli değişiklikler bekliyor.
Seçimler, liderleri değiştirmese bile Türkiye\'ye dönük siyasetin değişeceği inancında. İngiltere Dış Ticaret Bakanı\'nın şu tespitini anlattı: \"Avrupa, tekrar 19. yüzyıla dönüyor. Bir yanda bölgeyi etkisine alan Almanya, diğer yanda İngiliz imparatorluğu ile etkisini iyiden iyiye hissettiren Türk gücü...\"
28 Şubat tartışmaları bile AB kriterlerinin Türkiye için önemini ortaya koydu. AB süreci, dün olduğu gibi bugün de reformların motive edici gücü. Yeni anayasa da dahil buna. AB rayından çıkmamak mühim, ama o yolda mesafe almak da gerekli.
ZAMAN