Medya Derneği milli iradeyi savunmak için kampanya başlatırsa, misyon bildirgelerinde yer alan 'değişen ahlaki değerler' hususunda mühim görev üstlenmiş olur
ir süredir dertleniyordum. Türkiye’nin Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından düzenlenen basın özgürlüğü sıralamasında neden arkalarda yer aldığını anlamaya çalışıyordum.
Hızla demokratikleşen bir ülkenin 179 ülkeden oluşan bir listede 148. sırada yer almasını aklım almıyordu. Mesela olimpiyat oyunlarında madalya alabilen 79 ülke arasında 32. sıradaydık. Çok iyi bir netice değildi belki ama basın özgürlüğü sıralamasında yerimizle kıyaslandığında hiç de fena sayılmazdı.
Bu bayramın benim için zehre dönüşmesi işten bile değildi. Türkiyemiz üzerinde oyunlar mı oynanıyordu yoksa bir iletişim kopukluğu mu söz konusuydu? Bu sorular beynimi kemiriyor, kemiriyordu.
Ne zaman ümidimizi kaybetsek...
Ancak Türkiye’de ne zaman ümidimizi yitirsek, ne zaman milli iradenin demokratikleştirici ve dönüştürücü kabiliyetinden şüpheye düşsek işte o saat bir kişi ya da kurum içlere su serpecek ve hakikatin münafıkların yılansı dillerini dağlayan nurunu yayacak bir açıklamada ya da faaliyette bulunur.
Bu defa bu aziz vazife Medya Derneği’ne düştü. Bilmeyenler için izah edeyim, Medya Derneği milli iradenin yanında konumlanan yayın organlarının bir araya geldiği bir kuruluş.
Misyon bildirgeleri derneğin üstün niteliğinin en güzel ispatı:
“Büyük dönüşüm, teknoloji ya da iş modelleri ile sınırlı kalmıyor; insanları da etkiliyor, birey ve grupların bakış açıları, anlayışları, önemsedikleri konular, duyguları ve ahlaki değerleri değişiyor.”
Derneğin yönetim kurulu üyeleri Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Kanal 7, Bugün, TRT, Star, Türkiye gibi milletin değerlerine düşman kesimlere muhalefet etmeleriyle bilinen kuruluşların temsilcilerinden oluşuyor.
Medya Derneği’nin yönetim kurulu başkanı ise karikatür ve mizah anlayışıyla birkaç kuşağı geriye dönülemeyecek şekilde etkilemiş Salih Memecan. Kendisi 2007 senesinde AKP milletvekili eşiyle beraber basın ve iş dünyasının bilinen isimlerini evinde bir davette Erdoğan’la bir araya getirmesiyle de tanınıyor.
İşte bu dernek geçen günlerde Başbakan Erdoğan’a bir ziyarette bulundu. Saydığım kurumların en önemli isimleri de toplantıda hazır bulundu. Medyayı tartıştılar.
Karadenizli olmak
Bu tartışma vesilesiyle Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında neden çok gerilerde bulunduğu da biraz olsun anlaşılmış oldu. Mevzu büyük oranda Sayın Erdoğan’ın Karadenizli olmasından kaynaklanıyormuş. Medya Derneği’nin genel sekreteri Başbakan’la görüştükten sonra Başbakan’ın söylediklerini aktardı:
“Karadenizli olmamızdan da kaynaklanıyor. Ben bazen sert ifadeler kullanıyorum. Bazıları yanlış anlıyor olabilir. Ama toplum bunu doğru anlıyor.”
O bazılarının içinde belli ki Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü de var. Medya Derneği yöneticilerinin bu örgüte yazacakları bir mektup, her şeyi düzeltecektir.
Sayın Memecan da karikatürün evrensel diliyle mektuba ek bir çalışma yapabilir. Toplantıya Yeni Akit gazetesinin genel yayın koordinatörü de katılmış.
Kapsayıcı bir tavır
Zaten Medya Derneği’ne sadece bu kapsayıcı tavrının gururu kâfi. Ancak milli iradeyi savunmak için uluslararası bir kampanya başlatırlarsa zannederim misyon bildirgelerinde yer alan ‘değişen ahlaki değerler’ hususunda mühim bir görev üstlenmiş olurlar.
Dernek Başkanı Salih Memecan toplantıyı şu şekilde değerlendirmiş:
“Bu bir nezaket ziyaretiydi. Derneğimizi anlattık, faaliyetlerimizden bahsedip destek istedik.”
İlahi Sayın Memecan, o nasıl nazik sözler. O destek size verilmeyecek de kime verilecek!
Medya Derneği dışında kalan bütün medya kuruluşları bu derneğe üye olmalıdır. Bir kısmının üye olmadan üye gibi davrandığına bakılırsa belki geç bile kalmışlardır.
(Radikal gazetesinden alınmıştır)