Milliyetçlik, 1789 Fransız devriminden doğmuş politik bir ideolojidir.


Çoğu Avrupa dillerindeki karşılığı ‘nasyonalizm’dir. Ve özellikle Angola sakson kültüründe milliyetçiliğin olumsuz bir anlamı vardır.


Hollanda’ca “Van Dale” sözlüğünde konu şöyle açıklanıyor: “nasyonalizm  Fr. 1) milli birlik ve bağımsızlık için mücadele etmek:  Gandhi, Hindistan milliyetçiliği için bir semboldü. 2) kendi milletinin üstünlüğünü kabul edip, kendisinden olmayanları, yabancıları dışlamak, ötekileştirmek.”


Avrupa halkları özellikle milliyetçiliğin bu ikinci anlamını, İkinci Dünya Savaşı’nda, Hitler’in Nasyonal-Sosyalist Parti’sinin iktidarında yaşadılar. 50 milyon insan bu savaşta yok edildi. 6 milyon insan sırf Yahudi olduğu için gas fırırınarında yakıldı. Çünkü nasyonalizm,  –Mitterand’ın da dediği gibi-  savaştır. Avrupa’daki nasyonalistlerin her zaman bir “öteki”si olmuştur. Bu öteki,  dün;  Yahudiler idi. Soğuk Savaş döneminde komünistler, şimdilerde ise Müslümanlardır.


Avrupa’da son yıllarda, İslam ve yabancı karşıtı aşırı sağcı nasyonalist partilerin yükselişi sürüyor. Bu partilerin bazılarının son seçimlerde aldıkları oylar şöyledir: Danimarka Halkın partisi: yüzde 14;  Macaristan Jubbik Partisi: yüzde 15;  Büyük Romanya Partisi (PRM): yüzde 8,7; Avusturya Özgürlük Partisi: yüzde 13 ve Hollanda Özgürlük Partisi (PVV): yüzde 17. (Platform, Kasım 2010).


Nasyonalizm, Avrupa’da bir tabu olduğu için nasyonalistler bile bu ismi kullanmaya çekiniyorlar. Onun yerine, özgürlük, halk partisi gibi isimleri seçiyorlar.


Hollanda’nın Özgürlük Partisi PVV için Leiden Üniversitesi ile Anne Frank Vakfı bilimsel bir araştırma yaptılar. Çünkü bu parti, yabancıları ötekiştiriyor. İslam’ı büyük bir tehlike, şiddet ve terörün kaynağı olarak gösteriyor. Bu araştırmanın sonucunda PVV partisinin aşırı sağcı ve nasyonalist demokrat bir parti olduğunu tesbit ettiler. Aynı araştırmada bilim insanları, aşırı sağı üçe ayırdılar:


1) Nasyonalist (milliyetçi) demokratlar,  


2) Irkçı devrimci, göçmen karşıtı aktivistler (eylemciler)  ve


3) Neonaziler. (Trouw, 11 Eylül 2008).


Dikkat çekici çok önemli bir nokta bu aşırı sağcı nasyonalist partilerin islam karşıtlığı yanında, çokkültürlü toplum yapısına,  Avrupa Birliği (AB)’ne ve Türkiye’ye de karşı olmalarıdır. Bu durumda şunu açıkça gösteriyor ki AB gerçekten çok önemli ve büyük bir barış, kalkınma ve birlikte çalışıp yaşamak projesidir.


Avrupa’daki liberal, muhafazakar ve sosyal demokrat partiler kesinlikle nasyonalizmden uzaktırlar. Hollanda sosyal demokrat partisi eski lideri W. Bos bir ara “uygar nasyonalizmi” dile getirecek oldu, söz ağzında kaldı.


Çokkültürlülük


Hollanda’yı iki yıl önce ziyaret eden BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, göçmenlerin AB’nin bir parçası olduğunu, onlara karşı hoşgörülü davranılması gerektiğini belirtti. Ve sözlerini şöyle taamamladı: “Sonunda dünyadaki bütün toplumlar çokkültürlü olacaklar.” (İnterAjans, 19 Ocak 2011).


Bu sözlerin altını çiziyorum. Artık dünyadaki bütün toplumlar, çokkültürlü olacaklar. Bu bağlamda toplumları barış ve kardeşlik içinde birarada tutacak kavramlara dünden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu çokkültürlü toplumda hiç bir ırk, kendini diğerinden üstün göremez. Herkes eşit koşullarda topluma katılır.  Öyleyse farklılıklar bir zenginlik olarak görülmelidir. Kültürler arası köprüler kurulup milli birlik ve kardeşlik güçlendirilirilmelidir.


Bundan 1400 yıl önce İslam’ın bu konuya tuttuğu ışık yolumuzu aydınlatıyor:  “Arab’ın, Arab olmayana üstünlüğü yoktur.”


Bütün toplumlar, tek kültürlü ulus demokrasiden çokkültürlü, mültidemokrasiye geçecektir. Çünkü küreselleşme çağında kapalı ekonomiler yerlerini açık, dünya ile iş ve ticaret yapan ekonomilere bırakacaktır.  Gelişen trend ve gelecek bunu gösteriyor.


Ben kendi adıma milliyetçilik yerine milli kavramının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü nasyonalizm (milliyetçilik) kavramı üzerinde birliktelik sağlanamıyor; ama milli birlik ve kardeşlik kavramları çok açık ve net ve herkesi kucaklıyor.


Bekir Cebeci

Güney-Hollanda eski Eyalet Milletvekili