'Cemâlnur Sargut'la Aşka Yolculuk' din konusunda genelde erkek-egemen yayınların yer aldığı ekranlarda üzerine titrenmesi gereken 'dişi' bir dini program
İslam’da en özgürlükçü pozisyon tasavvuftur denilebilir. Tabii onun içinde de şer’i esaslara sıkı sıkıya bağlı, mutaassıp ekoller vardır. Ama ‘Allah aşkı’nı deneyimlemek üzere aşırılığa kaçan, ‘Tanrı-şarhoşu’ olmuş, şeriat ulemasını kızdıran ‘şathiyeci’ sufiler de çıkmıştır.
Bağlantılı olarak tasavvuf, kadının da İslam’da kendisini en rahat hissettiği ve erkek karşısında ikincilliğinden nispeten uzaklaşabildiği alandır. ‘Nebilik’ (peygamberlik) yolu hiç açılmamış kadın, tasavvufta Allah’a ‘veli’ (dost) olarak kendini bulur. 8’inci yüzyılın meşhur sufisi Râbiatu’l-Adeviyye bu bakımdan verilebilecek ilk akla gelen örnektir.
Bunları hatırlamaya vesile, Beyaz TV’de haftalık olarak yayımlanan, Ferda Yıldırım’ın hazırlayıp sunduğu ‘Cemâlnur Sargut’la Aşka Yolculuk’ programı... Bu belki de Türk televizyonlarında halihazırda kadın-merkezli tek dini-İslami program. Önceki hafta bu köşede ramazan ekranının ‘eril’liği üzerine bir değerlendirme yapmıştık. Ne yazık ki gerçekten de “Ramazan, erkeğe geliyor” diye düşündürecek biçimde ‘erkek-egemen’ bir televizyon yayıncılığı var. Aslında sadece ramazan ayıyla da sınırlı olmayan genel bir durum bu. Dolayısıyla Sargut’un Yıldırım’la ‘güzel güzel’ gerçekleştirdiği sohbet, ‘cim karnında bir nokta’ ve üzerine titrenmeyi hak ediyor.
* * *
Bu elektro-dijital ahir zaman Râbia’sını Samiha Ayverdi’ye borçluyuz. Ağabeyi Ekrem Hakkı Ayverdi’yle birlikte Türkiye’de ‘Osmanlıcı-gelenekçilik’ denince ilk akla gelen isimlerden olan Samiha Ayverdi, tasavvufa asli vurgu yapmıştır. Ona göre tasavvufu çağın gereklerine uygun şekilde yeniden yaygınlaştırmak hem milli hem de insani kurtuluş için tek imkândır. Sargut da hocası Ayverdi’nin izinde ve İstanbul’da bir ‘tasavvuf üniversitesi’ kurma yolunda girişimleriyle bu anlayışın günümüzdeki temsilcisi.
Tesettürlü olmamasını açıklama yolunda “İnsan tasavvufu yaşadığı zaman cinsiyetten uzaklaşıyor” dese de Sargut bir kadın ve kanımca dinde ‘kadın dili’nin farkını fark ettiriyor. Sayesinde daha sıcak, yumuşak, ‘dişil‘ bir din ve Allah algısı edinmekteyiz. Allah’ın ‘Rahim’ ismi üzerine şu değerlendirmesine bakın:
“Rahim, ana karnıdır; bebeğin korunduğu yerdir. Allah, bu âlemi ‘Rahim’ olarak yaratmış. Hepimizi koruyor. ... ‘Rahman’ bu dünyaya ait, ‘Rahim’ öbür dünyaya ait. Neden, çünkü öbür dünya benim ‘içim’dir. Ahiret benim içimdir. İçimle meşgulsem, içimdeki Allah’la meşgulsem, onun beni her an koruduğunu ve herkesten çok sevdiğini idrak edersem, ‘Rahm’i anlamışım demektir.”
* * *
Hz. Fatma’nın ilk ‘insan-ı kâmil’ olduğunu işaret eden Sargut, “Celâl ehli kişiler âlim olamaz; ‘halim’, yani yumuşak âlim, en yüce âlimdir” de dedikten sonra “Allah bize onlardan olmayı nasip etsin” şeklinde tamamladı sözlerini programda. Ne diyelim, bize de bu tatlı dilli dini programı bir gün ramazan ekranında ‘prime time’da, yani iftar ve sahurda izlemek nasip olsun!..
(Radikal gazeteden alınmıştır)