Zoraki Kahraman!...

Dustin Hoffman’ın baş rolünü oynadığı “Zoraki Kahraman” adlı meşhur bir film var…

1992 yılı yapımı olmasına rağmen bu filmin konusu ile,  Ülkemizin şu andaki gündemi birbiriyle öyle örtüşüyor ki!...

Adeta zaman makinesi devreye girmiş…

Amerika’da metropollerin arka sokaklarında çok sıradan ve zor bir hayat yaşayan aktör, hayatın  hızlı dönen çarklarına direnememiş… Ailesi dağılmış, işsiz ve borç batağına sürüklenmiş bir durumda boğulmamak için çırpınmaktadır…

Çekilen ekonomik sıkıntılar ahlaki çöküntüye de yol açmış; hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık bu tip insanların tek geçim kapısı haline gelmiştir…

Durumu özetleyen can alıcı bir sahne şöyle:

  • Yan kesicilik suçundan mahkemelik olan aktör, mahkeme salonunda, herkesin gözü önünde kendisini savunan avukatın çantasındaki parayı çalıyor… Duruşma çıkışında da çaldığı bu parayla avukata olan borcunu ödüyor!... Avukat ise, dolandırıldığının farkında değil; hala müvekkili ceza almasın diye koşturmaya devam ediyor…

Çocuğunun yanında hırsızlık yapıyor… Yaptığı hırsızlığı da, erdemli bir davranış kılığına sokup ona pazarlamaya çalışıyor!..  

Çocuk en sonunda, babasının çaldığı paranın yolda bulduğu cüzdan olduğuna inanıyor!...

 Ve paranın bir kısmının da  cüzdan sahibinden gelen ödül olduğuna!...

Arabasının arıza yaparak durduğu yerde, bir uçak kazasına denk geliyor… Yardım çığlıklarına dayanamayıp, istemeden de olsa, oradaki  yaralılara yardım etmek zorunda kalıyor… Tabi içinden küfürler savurarak!... 

Bu arada kahramanımız kazazedelerin cüzdanlarını çalmayı da ihmal etmiyor!...

İlk yardım ekibi kaza yerine ulaştığında, çaktırmadan bölgeden uzaklaşıyor… Acele ettiğinden ötürü ayakkabısının bir tekini orada kaybediyor…

Kalan tekini de otostop yaptığı aracın sahibine bağışlıyor…

Hikayenin devamı bu ayakkabı teki üzerinden yürüyor!...

Kahramanımızın uçakta yardım ettiği kazazedeler arasında kirli bir gazeteci de var…

Ödüllü bir haber için; çatıya çıkan adamı ikna etmek yerine,  intihar etmeye zorlayan tiplerden…

Çünkü o tiplerde sadece,  topladıkları “haberin” bir değeri var!...

Bu gazeteci daha sonra, uçağın kapısını dışardan açarak kendisi ile birlikte yaklaşık elli kişinin kurtulmasına sebep olan esrarengiz kahramanımızı arıyor…

Tüm uğraşlara rağmen, o “kahraman” bir türlü bulunamıyor!

Gizemli kahraman olayı iyice  popüler hale gelince; ona ait tek ipucu olan ayakkabının kayıp  eşini getirene bir milyon dolar ödül koyuyorlar!...

Otostop yapılan aracın sahibi kahramanımızdan önce davranıyor… Kendisinde bulunan diğer ayakkabı tekiyle bir milyon doların ve yanında da koca bir şöhretin sahibi oluyor hemen!...

Bizimki o sırada uçaktan çaldığı kredi kartları yüzünden hapiste!...

Neticede bir süre sonra foyaları ortaya çıkıyor:

  • Gerçek kahraman, kahramanlık ruhuna sahip olan biri değil!... Başkalarına hiç değer vermeyen, sadece paranın peşinde olan bir mağdur!...

  • Sahte kahraman ise tam tersine; aslında kahramanlık ruhuna sahip biri…  Kendinden çok yanındakileri düşünen, oldukça masum bir yüz… Fakat gerçekte kahraman değil!...  Hayatında ilk kez yaptığı sahtekarlıkla büyük bir ödüle konuyor… Ancak, daha sonra vicdanına yenik düşüyor; aldığı ödülün çoğunu ihtiyaç sahiplerine dağıtmaya başlıyor…

Son sahne çok daha ilginç:

  • Sahte kahraman yaptığı yanlışın utancı yüzünden, intihar etmek için terasa çıkıyor… Sadece paranın peşindeki gerçek kahraman da, soluğu onun yanına alıyor!

  • Bu iki kahraman, basının ve toplanan kalabalığın gözleri önünde, binanın terasında pazarlık yaparak; bu işten paçayı nasıl kurtarabileceklerini hesaplıyorlar!...

  • Tabi, ne konuştuklarını aşağıdakiler duymuyor!

Ve anlaşıyorlar… Biri parayı alıyor… Diğeri de kahramanlığı…

Kirli gazeteciye gelince… Gerçeği  öğrendiği halde, doğruları yazmak işine gelmiyor artık… Zira bu saatten sonra doğruları yazmak herkese kaybettirecek!...

Dediğim gibi; siz de fark ettiniz değil mi?

Kendi gündemimizle bu film arasında öyle çok benzerlikler var ki!...

Seçim arifesinde, ortalık kahramandan geçilmez oldu…

Memleket sürekli kahraman doğuruyor!

Kimi sahte, kimi gerçek…

Kimi parayı seviyor, kimi ise şöhreti…

Kiminde vicdan var, para yok…

Kiminde para var, vicdan yok…

Kimi mağdur gibi, ama gerçekte mağdur değil!...

Kimi gerçekte mağdur, ama görüntüde mağdur değil…

Halk filmdeki kahramanları izleyen kalabalık misali anlamsız bir şekilde bakıyor…

Bakıyor ama hiçbir şey göremiyor… Hiçbir şey duyamıyor…

Zira, gerçek kahramanların bir çoğunun  ortaya çıkmaya cesareti yok!..

Zoraki kahramanların da gerçeği açıklamaya niyeti…

Filmin sonundaki gibi bir finalle karşılaşırsak şaşırmam…

Zoraki kahramanlar; kirli gazeteciler başta olmak üzere düzenini korumak isteyen herkesin ilk tercihi oluyor nedense…

Galiba pazarlığa daha açık oluyorlar… Ve her zaman kazan-kazana oynuyorlar!...