Yüzleşirken derimizi yüzmeyelim



Evet geçmişimizle çatır çatır yüzleşmeliyiz ki geleceğimizi kurabilelim.

Ama yüzleşirken de geçmişimiz, bizi bu kadar ayrıştıracaksa ne yapmalıyız bilmiyorum.

Atatürk, Dersim, Sabiha Gökçen, Kürt sorunu, 6-7 Eylül olayları, Ermeni tehciri, Şeyh Said, İskiliplı Atıf Hoca, darbeler...

Bir sürü meselemiz var daha halletmemiz gereken.

Anlayacağınız geçmişimiz pek de pir-u pak değil.

Bunu en azından biliyoruz ve tartışmaya açmaktan çekinmiyoruz artık.

Demokrasinin gelişmesiyle birlikte bu konular bir bir masaya yatırılıyor. Ve masaya yatırıldıkça tartışılıyor, tartışıldıkça da ayrışma başılıyor.

Bu ayrışma değirmenine kova kova su taşıyan da bazı “gazeteciler” ve politikacılar.

Ama mesele onların kendi aralarında kalmayıp topluma da yansıyor.

Yeni tanışan insanlar ilk başta hangi partiye oy verdiklerini bilmeden çok sıcak bir sohbete dalabilirken birbirlerinin politik kimliğini öğrenince o sıcaklık yerini buz gibi bir havaya bırakıyor.

Sosyal medyada da bu ayrışma çok bariz körükleniyor.

Hal böyle olunca hepimiz ceplerimize önyargılarımızı koyup kaçarken, birbirimize karşı aramıza aşılmaz duvarlar örüyoruz.

Poltikalar her zaman eleştirilebilir. Ama insan sevmediği bir partiye oy vermiş insanları, ülkenin düşmanı konumuna nasıl sokuyor anlamak mümkün değil!

Marmara ve Van depreminde, çadırlarda üşüyen depremzedelerin yardımına koşarken hiç birbirimizin politik kimliğini önemsedik mi? Yardım edenlerin de yardım alanların da adına soruyorum bu soruyu.

Milli maçlarda yaşadığımız sevinci de politik kimliklerimizden arınarak yaşamıyor muyuz?

Unutmayalım ki politik düşünce, değerlerimizden sadece birisidir. Bunun yanında, erdem, ahlak, düşünce, inanç, kültür, gelenek, alışkanlıklar, yaşam tarzı gibi bir çok değerimiz de vardır.

Ama bu değerlerden biri olan politik kimlik, maalesef bazıları için karşındakini ötekileştirme aracı olarak “mahkum etmeye yetiyor. Ayrıca bir toplumun bu kadar politik olması da iyi birşey değil ya, o da ayrı bir konu…

Fakat bu tartışmalardan bile ayrışma, ötekileştirme, yaftalama, velhasıl yeni bir “mahalle kavgası” çıkarmak isteyenlere prim vermemelliyiz. Her mahalle için geçerli bu.

Mesela ben en yakınım, ”canım, ciğerim” dediğim kuzenlerim farklı politik görüşlere sahipler diye onlarla nasıl ayrışabilir, arama nasıl set koyabilirim ki?

Eğer sorunlarımızı karşımızdakinin düşüncesine, fikrine saygı duyarak çözmeyi başarabilirsek bunun tarihteki erdem hanemize hem de hepimizin erdem hanesine yazılacağına eminim…