UBP’de özellikle parti içi iktidar konumunda olanlar hızlı düşünceyle, doğru karar verip uygulamaya koymalıdır.
Parti içi bir yarış gibi görünen UBP Genel Başkanlık yarışı, yılan hikayesine dönerken önce hükümet ve Meclis çalışmalarını olumsuz etkileyip, verimi düşürdü. Şimdi de yargıyı olumsuz etkiliyor, yargıya duyulan güveni zedeliyor.
Yargıya yönelik olumsuz etki, ötekilerden kat kat fazla tehlikelidir.
Olumsuzlukların hükümet ve Meclis’teki izleri zaman içinde silinebilir. Ancak yargı kararlarına uymamanın bırakacağı iz asla kolay kolay silinmez. Tam tersi daha derin yaralar açılmasına neden olur.
24 Ocak tarihli yazım Yüksek Mahkeme’nin UBP Genel Başkanlık konusuyla ilgili verdiği kararın ertesi günü sizlerle buluşturduğum yazımdı.
Kararı üreten Yüksek Mahkeme Yargıçları’na saygım ne kadardır?
Sonsuz denecek kadar saygım var. Daha da önemlisi saygımın içinde aynı derecede güven var.
***
O yazımın şu bölümünü yazarken düşünmüş, yazdıktan sonra birkaç kez daha okuyup sonra yollamıştım gazeteye:
“Görünen o ki Yüksek Mahkeme, tırnak içinde ‘çok adil, çok dengeli’ olmayı hedefleyip bunu başarmıştır.
Nasıl başarmıştır?
21 Ekim Kurultayı’nda İrsen Küçük’ün genel başkan ilan edilmesini kararını iptal ederek Ahmet Kaşif tarafını memnun ederken ‘aynı delegelerle on gün içinde 2. tur oylama kurultayı yapılması’ kararını geçersiz hale getirerek de İrsen Küçük tarafını memnun etmiştir.
Bu adaletse, Yüksek Mahkeme’nin adalet anlayışı yıldızlı on puanı hak ediyor.
Tabii burada Mukayyitlik tarafından basına dağıtılan hükmü sıfır da saymıyorum.
Hükümde 2. tur oylamaya tüzükte belirtilen süre zarfında gidilmesi var. Yani bir hafta içinde.
UBP’li avukatlar okunan kararla Mukayyitlik çıkanın farklı olduğunu söylüyorlar. Düzeltme isteyecekleri açıklaması var.
Ben yazımı ilk tepkilere dayalı olarak yazdım.”
***
Aslında yazım, saygısızlık ya da güvensizliğin ürünü değil, bir isyanın ürünüydü.
Neydi isyan nedenim?
Anlatayım.
Bizim yargımız tüm bozulmuşluğa karşılık bozulmamaya direnen son kalemizdir.
Yargıçlarımızın tümüne yakını görevlerini yaparken bir yargıcın adil karar için gösterdiği özenin tümünü yerine getirmektedir.
Yüksek Mahkeme de son kararını verirken gerekli özeni gösterip kararını cesaretle üretmiştir.
Gerekçeli kararı okudum.
Ancak gerekçeli karara satır satır hiç atıfta bulunmayacağım.
İsyanım, Yüksek Mahkeme’nin başlara vura vura kararını kaleme almamasıydı.
İyi niyetli, hukuka saygıyla okuyan herkesin aynı anlamı çıkaracağı ifadelerinin, farklı siyasal yaklaşımlarla okunup neredeyse yok sayılabileceği olasılığını görememelerineydi isyanım.
***
Bu yazıyı yazarken derleyip toparladığım bilgilerimle şunu çok açık yazabilirim...
Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Emine Dizdarlı’nın verdiği kararla Yüksek Mahkeme’nin kararının farkı yoktur.
Yargı en son sözünü söylerken söylediği şudur.
Mevcut durumda UBP’nin genel başkanı yoktur.
İkinci tur UBP Tüzüğü’nün 28. Maddesi’ne uygun olarak yapılmalıdır. Yani bir hafta içinde yapılmalıdır.
***
Çok iyimser bir yaklaşımla Yüksek Mahkeme kararını verirken karşısındaki tüm unsurları hukukun üstünlüğü ilkesine samimi yaklaşım içinde olacağı yaklaşımından uzaklaşmamayı tercih etmiştir.
Kararı verirken kuşkuları geriye itmiştir.
Delege konusunda bağlayıcı olmazken, delege yapısını etkileyecek operasyonların yapılabileceğini düşünmemişlerdir.
***
Hiç kuşkum yok, Yüksek Mahkeme’nin kararını üreten yargıçlar kararlarını vermişliğin huzurunu çok kısa yaşayabilmişlerdir.
Neden?
Çünkü yargının en son aşaması, kararını verdikten sonra söz konusu davanın iki ana tarafından çok daha önemli bir taraf konumuna da gelmektedir.
Eğer verilen karar hayat bulmazsa, yargıya duyulan güven de, yargının itibarı da yerle bir olur.
Verdiği kararı hayata geçirilmeyen bir yargıya kimin ne kadar güveni kalır ki?
***
Bu satırları yazarken UBP Genel Yönetim Kurulu’nun, kurultayı tamamlayacak Genel Başkanlık seçiminin ikinci turunun, ne zaman ve nerede yapılmasını belirlemek üzere Parti Meclisi’ni cuma günü saat 16.00’da toplantıya davet etme kararı aldığı bilgisi geldi.
Bir tek dileğim var, UBP yetkili kurullarının yargı kararına saygısızlık yansıması vermeden 2. tur genel başkanlık oylamasını gerçekleştirmesi.
KKTC Anayasası kuvvetler ayırımını işaret eden, emreden bir Anayasa’dır.
Yasama -Yürütme ve Yargı...
Yargı, hukuk düzeninin asfalyasıdır.
Yargının kararlarına, yürütme ayağı saygı göstermediği an hukuk düzeninden kimsecikler söz edemez.
Başbakan’ın şahsında Yargının kararına uyup uymadığı sorgulanan bir noktada hükümet, yani yürütmedir.
Şu an Başbakan konumunda olan bir kişi ve partisindeki iktidar yargının kararını ellerinin dışıyla bir kenara iterse, vatandaş, mahkeme kararlarına neden uysun?
Bu konu UBP’de kimin genel başkan olacağından çok daha önemlidir.
***
Hiç kimse mahkemeleri kendi alanlarının dışında sayamaz.
Yargı, herkesin ve tüm kurumsal yapıların parçasıdır.
Ortada bir uzlaşmazlık var ve kurumsal yapı içinde ortak kabul görecek bir çözüm bulunamıyorsa doğal olarak yargı, devreye girecek.
Yargı sürecinde son söz söylendikten sonra da herkes o karara saygı gösterecek.
Ülkenin kaderinde söz sahibi olanlar buna herkesten fazla saygı göstermelidir
Yargının kararlarına, kılıf geçirilerek saygı gösterilmezse bunun sonucu orman kanunlarının egemenliğine davetiye çıkarmaktır.
***
UBP’de özellikle parti içi iktidar konumunda olanlar hızlı düşünceyle, doğru karar verip uygulamaya koymalıdır.
Parti içi bir yarış gibi görünen UBP Genel Başkanlık yarışı, yılan hikayesine dönerken önce hükümet ve meclis çalışmalarını olumsuz etkileyip, verimi düşürdü. Şimdi de yargıyı olumsuz etkiliyor, yargıya duyulan güveni zedeliyor.
Yargıya yönelik olumsuz etki, ötekilerden kat kat fazla tehlikelidir.
Olumsuzlukların hükümet ve meclisteki izleri zaman içinde silinebilir. Ancak yargı kararlarına uymamanın bırakacağı iz asla kolay kolay silinmez. Tam tersi daha derin yaralar açılmasına neden olur.
Günün sözü:
Yargıya saygısızlık, hukuk düzenini reddetmektir.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)