Geçtiğimiz hafta içinde Birlemiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon Yunanistan’ı ziyaret etti. Konu “Göçmenler ve Kıbrıs” veya “Kıbrıs ve Göçmenler” oldu.
Zaten Ban Ki Moon veya ABD’li veya AB’li bir üst düzey yetkili Yunanistan’a gelince ana konu ne olursa olsun, işin içine Kıbrıs sokulur ve ahkam kesilir geçmişte yapılanların tümünü unutarak veya da başkalarını aptal sanıp unuttuklarını farz ederek.
Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos, önce yağcılık sanatının tüm inceliklerini sergiledi, sonra Ban ki Moon’a Kıbrıs konusunda yaptığı çalışmalardan dolayı teşekkür etti. Devamla da adada varılacak bir çözümün BM Güvenlik Konseyi kararları ile AB yasaları ve müktesebatına uygun olması gerektiğini üstüne basarak vurguladı.
Sonra da tüm bunlara ilaveten de bir inci yumurtladı, 1955-1974 yılları arasında Yunanistan’ın Kıbrıs adasını ilhak etmek için yaptıklarını unutup göz ardı ederek, adeta sütten çıkmış bir ak kaşık gibi davranıp “Kıbrıs’ta bir anlaşmadan sonra garantör güç hayal edilemeyeceğini” söyledi BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a.
Siz Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos’un yediği herzeye bakın, “Kıbrıs’ta çözümden sonra Garantilere ve Garantöre gereksinim yokmuş.”
1796 tarihli Megali İdea yolunda Yunanistan’ın Kıbrıs adasını kendi toprakları içine ilhak etmek için son bir asır içerisinde neler yaptıklarının hangi birini yazayım. Her yolu denedi Yunanistan adayı kendine bağlamak için.
Başlayalım yakın tarihten. Çok uzaklara gitmeyelim ve 1953 yılında Yunanistan’ın neler yaptıklarına bakalım. Sonra da Yunanistan’ın başka daha neler yaptıklarını zamanı gelince gene yazar hatırlatırım siz okuyucularıma.
Hem yapacaksın, hem uluslararası her tür kurala aykırı davranacaksın, sonra da Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında ezilip, tavşan gibi kaçmaya mecbur kalınca, “Garantiler ve Garantörlük kalksın düdüğü çalacaksın! Yemezler sayın Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos ve İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sözde Başkanı Nikos Anastasiadis.
Size hiçbir güven duymuyorum, asla da duymayacağım. Hiçbir sözünüze inanmıyorum, asla da inanmayacağım. Fiilen yaşadığım geçmiş, kim ne derse desin bana, sizlerin ne mal olduğunuzu çok iyi söylüyor.
Birkaç yıl evvel, Güney Kıbrıs’ın Salamina bölgesinde EOKA’cıların anısına yapılan Evangelos Luka Kutalianos’a ait büstün açılışında konuşan dönemin Milli Savunma Bakan Vekili Dimitris Vitsas bakın neler demişti;
“…. Gizli Komite’nin 1953’te Yunanistan’la ENOSİS (birleşme) yemininin hemen ardından mücadelenin hazırlıkları başladı. Atina’da askeri malzeme toplanmaya başladı. İlk EOKA’cı grubu 1953 başlarında Hloraka’da örgütlendi. Bu grubun üyeleri (Kostas Leonida, Andreas Azinas, Nikolas Azinas ve Haralambos Azinas) 5 Mart 1954’te Evangelos Luka Kutaliano’nun ‘Şirin’ isimli teknesiyle Hloraka kıyısının ‘Vreksi’ mevkiine ulaştırdığı ilk parti silahı teslim aldı.
26 Ekim’de Pire’den gizlice yola çıkan ve meşakkatli bir yolculuktan sonra 10 Kasım 1954’te Hloraka sahilinin ‘Aliki’ mevkiine ulaşan EOKA Başkanı Yeorgios Grivas Digenis’i de Kostas Leonida, Nikolas Mavronikola ve Mihalakis Papandoniu karşıladı.
Kaptan Kutalianos, 25 Ocak 1955’te ‘Ayios Yeorgios’ isimli tekneyle Hloraka’nın ‘Rodafinia’ mevkiine yanaşıp taşıdığı silah ve mühimmatı tahliye ettiği sırada tutuklandı ve zamanın Baf Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 4 yıl hapsedildi. Mahkeme sırasında Kutalianos ‘Bir Helen olarak görevimi yaptım. Daha önce de yaptığım gibi şimdi de siz Kıbrıslı kardeşlerime yardım ediyorum’ demişti.”
Evangelos Luka Kutalianos Yunanistan doğumlu Yunanlı bir kaptan ve Yunan hükümetinin resmen Şirin ve Ayios Yeorgios adlı teknelerine yüklediği silahları Kıbrıs’a taşıyan kişi….
Garantöre ve garantörlüğe gerek yokmuş… Daha neler neler var dağarcığımda Yunanistan’ın adayı ilhak için yaptıkları ile ilgili. Zaten Uluslararası İlişkiler dalındaki Doktoramın tezi de “Yunanistan’ın Kıbrıs’ı İşgali” başlıklı. Araştırdıkça Kıbrıs Türkünün hayatta kalmasının mucize olduğunu görüyorum ve Rumların, tarihi bu denli tahrif etmelerine olduğu kadar, diğer ülkeleri nasıl kandırdıklarına da akıl erdiremiyorum.