Yenilebilir bir oyuncak…Gingerbread Man!

Bu kadar kıymetli ve Noel dönemi ile özdeşleşmiş bir yiyeceği anmadan geçmeyelim değil mi 2022 biterken…

Gingerbread Man…Zencefil Adam olmaz, zaten hem zorlama olur ve hem de ‘ginger’ sözcüğünü o kadar kullanıyoruz ki Türkçesini hatırlarken 7 kere 9 sorusundan daha zor gibi geliyor adeta.

Bir de enteresan hikayesi var.

Yemek yapmanın ve yemenin tarihine ilgi duyanlar bilirler…İlk ‘zencefilli ekmek’ tarifinde zencefil yoktu bile… adam da yoktu…Nasıl mı?

Gelin ilk tariften başlayalım…

Ortaçağlardan bir tarif…

Bir litre kadar balı kaynatın. Safran ve toz biber ekleyin. Rendelenmiş ekmek ekleyin ki kalın olup dilimlensin. Toz tarçını üzerine serpin; sonra dilimleyin. Dilimlerin üzerine karanfil yaprağı ekleyin. Kırmızı olmasını istiyorsanız renklendirici kullanın.’

Zencefil yerine bal. Peki acımsı tadı nasıl elde ediyorlardı? Tarçın ile…

Vaktiyle baharat o kadar pahalı idi ki sadece zenginlerin ve Doğu’ya sefer düzenleyecek kadar cesur ve konforundan taviz vermeye razı kişilerin sofrasında bulunurdu. Ziyafete çağrılan misafirlere serveti göstermenin tek yolu vardı; yedirmek. Bugünün değeri yüksek dekorasyon objeleri adeta.

Zamanla baharat kolleksiyonu zencefilli ekmekle toparlak bir erkek bedenine serpiştirildi ve zencefil diğer baharatlara galip geldi. Eski zamanların yemekten sonra yenilen tatlısı oldu çünkü hazmı kolaylaştırıyordu. Kraliçe Birinci Elizabeth Devri’nde mideyi rahatlatan ve gaz sancısına deva keklerde kullanıldı ve bir de görüşü keskinleştirici olarak algılandı…havuç adeta…

Zencefile ulaşmak zamanla daha kolay ve ucuz oldu ama zencefilli ekmek yine de özel zamanlarda yenilen bir yiyecek olarak kaldı ve daha çok panayırların tatlısı oldu. Panayırdan satın alınmış bir zencefilli ekmek yemek adeta şans getirir kabul edildi. Adam figürü daha eklenmemişti.

Ekmek de denilse aslında bu festivallerde satılanlar kurabiye idi esasen ve onlara ‘fairing’ denirdi. Farklı şekillerde olurlardı, ille de insan formatında olmaları gerekmezdi tabi. Hatta çeşitli müzelerde fırıncılar tarafından kullanılan panayırlar için yapılan zencefilli kurabiye kapları hala sergileniyor. Genellikle kralları model alanlar veya kalp şeklinde olanlar daha yaygındı.

Hatta ondokuzuncu yüzyılda at sırtında Kral George kalıbı ve formunda zencefilli kurabiye yemek çok meşhurdu. Kral III. George kafayı yediği için tebası da onun kurabiye formu verilmiş vücudunu yiyorlardı esprisi de yapılabilir.

Mesela Batı Sussex’teki Horsham Sanat Galerisi’e uğrarsanız şahane bir yerel tarih esintileriyle zencefilli kurabiyenin tarihine de minik bir yolculuk yaparsınız gülümseyerek.

Festivallerle anılınca…tabi Noel Bayramı dönemindeki önemi de ortaya çıkıyor Gingerbred Man olarak. Sadece çocuklara, büyüklere değil hayvanlara da hediye olarak.

Bakınız Kraliçe Victoria’nın kocası Prens Albert Noel zamanı Aziz Nicholas gibi giyinip çocuklarına bütün bir yıl iyi davranış sergiledikleri için ne verirmiş? Gingerbread ve elma…

Yorkshire taraflarında da zencefilli ekmeğe ‘pepper cake’ deyip Noel Bayramı süresince ilahi okuyan çocuklara verilip şu şarkı söylenirmiş;

A little bit of pepper cake
A little bit of cheese,
A cup of cold water
And a penny if you please.

Bu şarkı kıtasında geçen ‘peynir’ de doğrudur, dünyanın en yakışan ikilisinden biri kabul edilir ‘zencefil ve peynir’.

Ama yine de zencefilli ekmeğin Alman kökenli olduğuna inanılır. Hatta Grimm Kardeşler’in 1812 tarihli meşhur eseri Hansel ve Gretel’in evleri zencefilli ekmektendi. Dahası çatı pasta hamurundandı ve pencereler de şekerden yapılmıştı. Bu kadar doyurucu bir hikaye yani. Zencefilli kurabiyeden yola çıkarak bu ünlü hikayenin peşinden giderseniz cadının cadı olmadığına ve kaldı ki cadı Elizabet tarafından kazanda kaynatılma tehlikesi geçiren çocukların da çocuk değil zencefilli kurabiye tarifi peşinde hırsızlık yapan yetişkin kişiler olduklarını ortaya çıkarırsınız. Hatta bu tarife ulaşabilmek için Elizabet’e evlenme teklifinde bile bulunur genç Hansel denilir ve tabi reddedilir.

Zencefilin pişirme işinde kullanılması bir yana ‘Gingerbread’ trendinin 19. yüzyılla İngiliz toprağına geldiği bilinir…tıpkı Noel Bayramı süsleme ve kutlama adetlerinin adayı sarması gibi.

Birkaç şehir ve birkaç da aile plana çıkar zamanla ama Horsham gingerbread diye de birşey var. Brighton şehrine güneşlenmeye ve zevkler prensinin sarayını görmeye giderken yol üzerinde uğrayabileceğiniz bir kasaba. Ama hikayesi de ziyadesiyle ilginç tabi. 1913 yılında Horsham şehrin ve hatta ülkenin en önemli tek Gingerbred ustasını kaybedince tarifinin de kendisiyle beraber öldüğü düşünüldü…ta ki 2009 yılına kadar. Bu yıl Londra’da düzenlenen uluslararası bir kitap fuarında Gingerbread ustası Shelley’ın teyzesine gönderdiği bir tarif bulundu. Yani, 2009 yılından beri tüm Britanya Adası genelinde yenilen insan motifli zencefilli kurabiye işte bu tarife göre yapılır oldu. Starbucks kasası önünde ödemenizi yaparken şeffaf naylon içindekiler dahi. Horsham kasabası müzesinde görürsünüz mesela pantalon giyen kedi motifli zencefilli kurabiye o kadar çekici iken yapılmıyor ısrarla. Herkes bir adamın kafasını yeme derdinde.

Artık alır yersiniz bir tane, değil mi? Hiçbir şeyi atmamayı prensip eden İngiliz teyzelerin toplumsal hafızaya katkılarını düşünerek ısırın butlarından rica ederim.

A Very Merry Gingerbread…