Yeni Osmanlıcılık ne demek?

Apo ile yapılan pazarlıkların içeriği belli oldukça Ahmet Davutoğlu’nun kendisinin icat ettiği ama sonunda ABD’ye teslim ettiği “Yeni Osmanlı” tartışmalarının reel (gerçek) boyutu da açıklık kazanmaya başlıyor.
Artık “Yeni Osmanlı” sadece Ahmet Davutoğlu’nun kafasının içindeki bir tahayyül değil, Ortadoğu’yu denetim altında tutabilmek için ete kemiğe büründürülmüş bir proje!
“PKK ile barış” sadece bir insani niyet değil, reel-politik bir girişim!
Hayata geçer veya geçmez ama Türkiye Cumhuriyeti, ABD ve PKK (Apo+BDP) bu uğurda epey gayret harcayacak. Proje Erdoğan’la veya Erdoğan’sız her halükarda hayata geçirilmek üzere tasarlanmış.
                                                                        ***
Uluslararası dengeler açısından projenin en temel hedefi Güneydoğu’da özerk bir Kürt bölgesi yaratmak. 16 ile dek bir bölgeyi kapsayacak coğrafyada seçimle iş başına gelen valiler - belki de olağanüstü bir bölge valisi ile taçlandırılmış - önderliğinde bir “özerk bölge” yaratılacak ve bu bölge (BDP Türkiye çapında 9 bölgeden bahsediyor ama diğerleri sadece bir kamuflaj) Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na göre i)çok geniş bir özerkliği, ii)görev ve yetkilerinin anayasa ile belirlenmesi ile sağlayan, iii)bu yetkilerin merkezi idare tarafından zayıflatılmaması için hukuki tedbirler alan, iv)iç örgütlenmesini oluşturan; v)gerekli mali kaynaklara sahip olan, vi)seçilen organlardan oluşan, vii)adem-i merkeziyetçilik anlayışını pekiştiren bir yapıya sahip olacak.
Amaç, Kürtlerin kendi kendilerini yönettikleri inancını pekiştirmek!
Ancak, katiyen Türkiye’den bir kopuş söz konusu değil.
Türkiyesiz bir Güneydoğu Ortadoğu’da bir işe yaramaz!
                                                                       ***
Güneydoğu’da böyle bir yapı oluştuktan sonra sıra Irak, Suriye ve hatta İran’daki Kürtlerin bu yapıya özendirilmesine, “Güneydoğu Kürdistan Özerk Bölgesi” ile irtibatlandırılmasına gelecek.
Türkiye  Ortadoğu’daki Kürtlerin hamisi olacak!
Böylece ABD bölgedeki en güçlü müttefiki ile birlikte Kuzey Irak’daki petrol kaynaklarını doğrudan denetimi altına alacak-petrol Türkiye üzerinden dünyaya arz edilecek. Ayrıca Suriye ile İran kuşatılacak. Kuşatılmış İran - hatta içindeki Kürtler tarafından dışlanmış İran- kendi derdine düşünce Ortadoğu’daki “emperyal arzularını” frenlemek zorunda kalacak. (Zaten kaybetmekte olduğu) Hamas’ı ve Hizbullah’ı eskisi gibi destekleyemeyecek.
Bölgede emperyal bir konuma geçecek Türkiye sadece ABD’nin değil, İsrail, Suudi Arabistan, Kuveyt ve hatta Ürdün’ün, Lübnan’ın da işine gelecek. Şii egemenliği yerine Sunni egemenliğini tercih edecek her ülke bu gelişime en azından ters düşmemeye çalışacak.
                                                                       ***
Zannımca bu planda en önemli tereddüt noktası Erdoğan ve Davutoğlu!
Bölgesel gücü elde eden Erdoğan-Davutoğlu ekürisinin zaman zaman kendi başlarına hareket etme ihtimali ABD’yi ve İsrail’i, hatta diğer Sunni ülkeleri rahatsız ediyor.
Bu ikilinin, özellikle Erdoğan’ın zaman zaman da olsa kendi hayalleri peşinden koşuyor olması bu “rahatsızlığın” kolay kolay göz ardı edilmemesi gerektiğini söylüyor.
Bu iki siyasetçi, önemle ABD açısından, Ortadoğu’da en güçlü müttefik Türkiye’nin en etkin siyasetçileri olmalarına rağmen, “öngürülemez/ tahmin edilemez” sıfatları ile anılıyor.
Bir “Erdoğan-Apo projesi” kendi evladını yiyerek hayata geçmek zorunda kalabilir.
Bu nedenle Abdullah Gül’ün yedek kulubesinde oturtulması önemlidir!
                                                                        ***
“PKK ile barış” uluslararası boyutu nedeni ile gerçekleşme şansı yüksek bir sürece girmiştir!


(Yurt'tan)