KEMAL Kılıçdaroğlu ile Deniz Baykal, başka bir deyişle eski CHP ile yeni CHP arasındaki fark, bugün daha net ortaya çıkacak. Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’la bugün yapacağı görüşmeden bahsediyorum.
Başbakan Erdoğan ‘Kürt açılımı’nı konuşmak için randevu istediğinde Baykal görüşmenin kameralara kaydedilmesi şartını koşmuştu! Amaç belliydi, Erdoğan’ın “Şu açılımı yapalım” diye söyleyeceği sözleri ona karşı kullanacaktı.
Bugün ise Kılıçdaroğlu düzgün bir randevu talebiyle Başbakan’a gidiyor. Kürt meselesinin çözümü amacıyla “yöntem” önerecek.
CHP niye ‘politika’ değil de ‘yöntem’ öneriyor? CHP Genel Başkan Yardımcısı Sosyolog Sencer Ayata’nın cevabı:
- Kürt meselesinin çözümüne ilişkin kendi görüşümüzü Başbakan’a götürebilirdik. Fakat her partinin farklı görüşleri var. Bunları tartışarak bir yere varılabilir mi? Görüşlerde değil de yöntemde uzlaşmak daha kolay olur diye düşündük.
Ayata anayasa çalışmalarını örnek verdi: Her partiden temsilciler Cemil Çiçek’in başkanlığında Anayasa Uzlaşma Komisyonu oluşturdular, çalışıyorlar... Benzer şekilde Kürt meselesini görüşmek için de çeşitli eğilimlerden “akil adamlar” heyeti oluşturulamaz mı?
Ya da başka bir yöntem...
Ayata “Yöntem konusunda olumlu bir gelişme olursa Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ederek ona da sunmayı düşünüyoruz” dedi.
Ama MHP kapıyı kapattı? Ayata “Açmasını umuyoruz” demekle yetindi. MHP ve BDP’nin tavırları elbette önemlidir ama AK Parti ile CHP arasında bu yönde bir gelişme olursa, birçok olumlu gelişmenin kapısını açabilir.
İktidar partisi türban yasağı kâbusunun üniversitelerde fiilen sona ermesinde Kılıçdaroğlu’nun pozitif katkısını görmezlikten gelemez, bunu açıkça söylemese bile... Kürt meselesi ise bin kat daha zordur ve AK Parti ne kadar oy alırsa alsın tek başına çözemeyeceğini görmüş olmalıdır.
CHP de görmüş olmalıdır ki, yeni politikalar üretmeden sırf iktidarı kötüleyerek büyümesi mümkün değildir. Kürt meselesindeki dışlayıcı tavırlar CHP’yi bölgede yok ettiği gibi, partinin sosyal demokrat kimliğini de gölgelemiş, “statükocu” görüntüsünü güçlendirmişti.
Şimdi CHP’nin Kürt meselesinde inisiyatif alıp “yöntem” önermesi kamuoyunda “Yeni CHP” imajını güçlendirecektir... PKK’ya mesafeli duran ama muhafazakâr da olmayan Kürt vatandaşlarımızın gözünde CHP bir cazibe odağı haline gelirse, bu Türkiye için de sorunun çözümü için de yararlı olacaktır.
MHP Kürt meselesinin varlığını kabul etmiyor! Seksen yıllık mesele, son otuz yılda 35 bin can kaybı ve PKK çizgisindeki partilere verilen 2.5 milyon oy yok sanki!
Türk milliyetçiliğinin öncü düşünürleri, ya bu mesele ortaya çıkmadan veya bastırıp yok sayıldığı dönemlerde eserler yazdılar. Bunun tek istisnası Ziya Gökalp’tir. Diyarbakırlı Gökalp, hem sorunun sosyolojisini biliyordu, hem bölge halkını tanıyordu. MHP hiç olmazsa Ziya Gökalp’e bakmalıdır, sosyolojik ‘realite’yi görmek için.
CHP’deki ‘ulusalcılar’ da Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele yıllarında Kürtlere nasıl yaklaştığını, nasıl seslendiğini, Milli Mücadele’de birliği nasıl sağladığını iyi incelemelidir. 1925 ve sonrası ise kesinlikle bugün için esin kaynağı olamaz. Dönemi karakterize eden Takrir-i Sükun dehşetini bırakın, bugün OHAL bile mümkün değildir.
Hepimiz için hem Milli Mücadele döneminde beraberlik sağlayan politikalar, hem çağımızdaki demokrasilerin tecrübeleri esin kaynağı olmalıdır.
Bugünkü ilk görüşmeden çok şey beklemiyorum, “Bu konu partiler üstüdür” falan gibi bir şey çıkarsa buna bile sevineceğim.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)