İSTANBUL (AA) - Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hasan Bektaş, yemek borusu kanserinin birçok risk faktörü bulunduğuna işaret ederek bunlardan bazılarının sigara ve alkol kullanmak, yetersiz sebze-meyve tüketmek, dengesiz beslenme, aşırı sıcak içecek tüketimi olduğunu belirtti.
Hastaneden yapılan açıklamaya göre, yemek borusu gıdaları mideye taşıyan, dişlerden itibaren boyunda 15 santimetrede (cm) başlayan, karında ortalama 40 cm'de mide ile sonlanan yaklaşık 25 cm uzunluğunda tüp şeklinde bir organ. Yemek borusu kanseri, dünyada en sık görülen kanserler arasında altıncı sırada bulunurken vakaların yüzde 70'ini erkekler oluşturuyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Hasan Bektaş, yemek borusu kanserinin boyun, göğüs ve karın olmak üzere üç alanda seyrettiği bilgisini paylaşarak, bu sebeple sindirim sistemi kanserleri arasında tedavisinin oldukça zor bir tür olduğunu belirtti.
Yutma güçlüğü, kilo kaybı, göğüste yanma hissi ve ağrı, ses kısıklığı, öksürük gibi belirtilerin hastalığın habercisi olabildiğini aktaran Bektaş, bu tür şikayetleri olanların vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurmasının büyük önem taşıdığını kaydetti.
Bektaş, yemek borusu kanserinin birçok risk faktörü bulunduğuna işaret ederek, "Sigara ve alkol kullanmak, yetersiz sebze-meyve tüketmek, dengesiz beslenme, aşırı sıcak içecek tüketimi, gastroözofagial reflü hastalığı, HPV enfeksiyonu, akalazya hastalığı, kostik madde alımına bağlı darlık, gastrektomi ve atrofik gastrit gibi bazı durumların varlığı, yemek borusu kanserinin sebepleri arasında yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Hastalığın teşhisinde, iyi bir anamnez (hasta öyküsü) alınması ve ardından endoskopi yapılması gerektiğe değinen Bektaş, endoskopi sırasında herhangi bir lezyon tespit edilirse, patolojik değerlendirme için biyopsi yapılmasının şart olduğunu vurguladı.
Bektaş, biyopsi sonucunda kanser teşhisi konulursa, hastalığın evrelenmesi için tomografi (boyun, göğüs ve karın) ve PET-CT gibi ileri tetkiklerin uygulandığına dikkati çekerek, "Hastaların tanı ve tetkik süreçleri tamamlandıktan sonra, konseyde multidisipliner olarak değerlendirilmesi önem taşır. Erken evre (Evre-I) hastalarda duruma göre endoskopik veya cerrahi tedavi uygulanabilirken, orta evrelerde (Evre-II ve Evre-III) önce kemoradyoterapi yapılması, ardından cerrahi tedavinin değerlendirilmesi önerilir. Çok ileri evrede (Evre-IV) olan hastalar ise sistemik kemoterapi için onkoloji bölümüne yönlendirilir." açıklamasını yaptı.
Yemek borusu ameliyatının açık veya kapalı (minimal invaziv) yöntemlerle gerçekleştirilebildiğini aktaran Bektaş, "Kapalı ameliyatlar torako-laparoskopik veya robotik cerrahi yöntemleriyle yapılabilir. Özofagus kanseri cerrahisinde robotik cerrahinin sunduğu hassasiyet ve etkinlik, bu alandaki tedavi başarı oranlarını artırabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Bektaş, tedavide erken teşhisin hastaların yaşam kalitesini artırıp tedavi başarısını güçlendireceğini kaydederek, şikayetleri olanların en kısa sürede tıbbi yardım alması gerektiğinin altını çizdi.