Yazık Değil Mi?...

Geçenlerde, aracımın bir arızası sebebiyle Giresun Küçük Sanayi Sitesine uğradım. En az 6-7 işyeri ziyaret ettim. Fakat, aracın arızasını onaracak usta bulamadım…

Aralarından iki tanesi, tamir etmek yerine parçayı tamamen değiştirmemi teklif etti… Tabi dünyanın parasına!...

Kalktım Ordu’ya gittim… Ordu Sanayi Sitesindeki bir usta, kaput kapağını açtı... Ardından kablonun birini yerinden çıkarıp tekrar taktı…  Ve arıza anında giderildi… Borcumu sordum;  “borcunuz yok” dedi…

Beni büyük bir külfetten kurtaran, hem becerisiyle ve hem de ahlakıyla etkileyen bu güzel ustayı merak ettim haliyle…

İlkokul 5.sınıftan sonra çırak olan son devrelerdenmiş… Ardı ardına 7 yıl çıraklık, 3 yıl kalfalık yapmış… Lise eğitimini de dışardan tamamlamış…  Fırsat bulup, açık öğretim önlisans dahi okumuş!...

Daha iki gün önce, Giresun Sanayi Sitesi Kooperatif Başkanı Muammer Usta abimden  şöyle bir mesaj aldım:

  • Artık yapacak bir şey kalmadı… Tam 100 yıllık, üç kuşaktır yaşattığımız işletmemizi kapatıyoruz… Çünkü çırak yok!... Lütfen bu konuyu işler misin?”

Üzülüyor insan, hem de çok üzülüyor…

Küçük işletmeler, esnaf ve sanatkarlar adeta bir soykırıma uğramış gibi!...

Durumu, sevdiğiniz birinin bir türlü tedavi edilmeyen hastalığı sebebiyle gözlerinizin önünde eriyip gitmesine   benzetiyorum…

Düşeceğimizi bile bile kendi bindiğimiz dalı niye kesiyoruz, anlamıyorum…

Çıraklar; küçük işletmeler, esnaf ve sanatkarlar için bir kan gibidir…

Kan olmadan bünye yaşar mı?

Bugün, arzu ettiğimiz miktarda üretim yapamıyorsak, KOBİ’ler aracılığı ile katma değer yaratamıyorsak, dışa bağımlılığımız sürekli artıyorsa ve  işsizlik bir türlü azalmıyorsa; bunun en büyük müsebbiblerinden biri “çıraklık” eğitim sisteminde uyguladığımız yanlışlardır!...

28 Şubat sürecinde İmam Hatip Liseleri bahane edilerek, kesintisiz eğitim yoluyla mevcut mesleki eğitim sisteminin yıkılması, Ülkemize çok büyük faturalara mal oldu…

Yahu liseden sonra çırak mı yetişir; lise mezunundan çırak yetiştirmeye kalktık!...

Üzerinden onca yıl geçti, kimse de sesini çıkarmadı!...

2012 yılında uygulama konulan ve  (4+4+4) denilen diğer bir ucube proje  ise, sorunu çözmek yerine daha başka bir boyuta getirdi…

Kademeli sistem adıyla da tanınan bu uygulama tam bir FETÖ pratiğidir!... Çünkü FETÖ 2015 yılına kadar milli eğitim sistemimiz üzerindeki baskısını sürdürmüştür…

Eğitimdeki hiçbir sorunumuzu çözmemiştir… Sadece çözmüş gibi algı oluşturmuştur…

İkinci kademeyi bitiren bir çocuk ortalama 14-15 yaşlarında olur… Ergenliğin de doruk noktasında bulunur…

Bu yaştaki bir çocuğu “çıraklık” sistemine sokup, onu istenildiği gibi yetiştirmek asla mümkün değildir…

İşin gerçeğini;  gidin esnaflara, sanatkarlara kendiniz sorun…  Tam on yıldır ısrarla yürütülen kademeli sistemin sanayi sitesinde kaç tane çırağı var,  kendiniz sayın!...

Çıraklık sistemi, meslek liseleri ve meslek yüksekokulları,  ülkenin ihtiyaçlarına  ve küçük işletmeler başta olmak üzere paydaşlarının beklentilerine göre yeniden yapılandırılmalıdır…

Küçük işletmeler, sanayisi gelişmiş ülke ekonomilerinin vazgeçilmez unsurudur. Bu ülkelerde katma değerin %65’i  küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından yaratılmaktadır…

Gelişmiş ülkelerdeki büyük işletmeler; kendilerine girdi sağlayan küçük işletmeleri adeta sırtında taşımaktadır…

Onların pazarlama sorunlarını çözmekte, onlara yeni teknolojiler sağlamakta, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yardımcı olmakta ve hepsinden önemlisi finansal kolaylıklar sunmaktadır…

Gelişmiş ülkelerdeki büyük işletmeler; kendi varlıklarının yan sanayiye ve küçük işletmelere bağlı olduğunun bilincindedir.

Oysa Türkiye'de durum çok farklıdır. Yan sanayi ve küçük işletmeler henüz büyük işletmelerle bir bütünleşmeye girememiş, ana sanayi karşısında pazarlık gücüne erişememiştir.

Bizim KOBİ’lerimizin, başta kredi olmak üzere örgütlenme, pazarlama, yerleşme, nitelikli ara eleman bulma gibi çözüm bekleyen onlarca sorunu vardır…

Ülkemizdeki toplam işletme sayısının %97’sini oluşturan küçük işletmelerin, bu sorunlarını kendi kıt imkanları ile çözmeleri mümkün değildir…

Kendi öz kaynakları ile ayakta kalmaya çalışan, dışa bağımlılığı bulunmayan, kamu yöneticilerinden devasa alt yapı istemeyen, ahilik geleneğinden kalma usullerle sosyal sınıflar arasında denge sağlayan, kolay istihdam yaratan, işçi-işveren çatışmalarını engelleyen…

Bulunduğu topluma daha sayamadığım bir çok faydası bulunan küçük işletmeleri, esnaf ve sanatkarları “çıraksız” bırakıp öldürmekle ne kazanacağız?

Faaliyetlerini sürdürmeleri her geçen gün daha da zorlaşan bu işletmelere devletin şefkatini gösterme zamanı gelmedi mi?…

Küllerinden yeniden doğmayı bilen küçük işletmelerimiz her şeyi yapabilir… Ama bunu, sadece yetişmiş insan gücü ile yapabilir…

Mesleki eğitim sistemimizi nitelikli ara eleman yetiştirebilecek şekilde yeniden inşa etmek zorundayız…

Görev yaptığım Meslek Yüksekokulunda, mezun ettiğimiz her 50 öğrenciden yalnızca bir tanesinin öğrenim gördüğü alanda çalıştığını tespit ettik!...

Geride kalan 49 öğrenciye harcadığımız paraya yazık değil mi?

Hatta o “49 öğrenciye” ve onların “yetişip gelecekler” diye yolunu gözleyen işletmelere de yazık değil mi?