\"Okuyucularım bilir. Kişiler üzerine pek yazı yazmam. Polemiğe girmenin magazinden başka bir anlamı olmadığına inanırım.\"
Bu yüzden yazılarımda mümkün mertebe konuları kişiselleştirmekten çekinir en doğrusunun olayın bizzat kendisi olduğunu düşünerek yorum yaparım.
Bugün farklı bir şey yazmak ve biraz serbest takılarak yazarlar hakkındaki kanaatimi sesli düşünerek siz de duyun istedim.
E tabi işe amiral gemisinin eski kaptanı ile başlamamı çok da yadırgamazsınız umarım. Buyurun..
Ertuğrul Özkök: Bi kaç kez toplantılarda karşılaştım. Oldukça kibar aslında. Lakin attığı manşetler ve yazdığı yazıların hepsinin alt metni var. Ve maalesef “karşısındakinin açığını nasıl bulur ve onu nasıl hince karalarım” kıvamında çoğu yazısı.
Ahmet Hakan: Hakkında bir yazımı tamamen ona ayırdığım tek yazar. Aslında severim Ahmet Hakan’ı. Ama zaman zaman Ertuğrul abisine özenmiyor değil. Sürekli “Ben bir döneğim abi” tadındaki yazılarında gizli bir “acı”nın barındığını da hissediyorum.
Gülay Göktürk: Vicdanına güvendiğim bir yazar. Ancak bazen “ilkeler” deyip durması bıktırıcı geliyorsa da “duruş” açısından bunun ona güç verdiğini düşünüyorum.
Ayşe Arman: Özel hayatını sık sık faş etmese, açıkçası seviyorum Ayşe Arman’ın delişmen hallerini. Çok da kötü niyetli gelmiyor bana. Kızmayın hemen. Tamam tamam medyanın barbie bebeği o.
Cengiz Çandar: Bilginin iktidarının bazen ürkütücü boyutlara ulaşabildiğini seziyorum onda. Fotoğrafında bile çok sert. Korkulur
Ahmet Altan: Edebi yazılarıyla kadınların beğenisini, siyasi yazılarıyla da zaman zaman öfkeleri üzerine çekiyor. Bazan “kadınların çok sevdiği yazar” kilişesiyle çelişkiye düşecek kadar maço bir jargon kullanması enteresan geliyor. Ama her şeye rağmen medyadaki vicdanlardan olduğuna inanmak istiyorum.
Ekrem Dumanlı: Gazete yöneticiliği ile Cemaat ağabeyliği arasına sıkışmış ağır abimiz o. Medya yöneticileri arasından en zor iş belki de onunkisi. Dumanlı’nın her zaman “uzlaştırıcı kimlik” kaygısı taşıması hoşuma gidiyor.
Fehmi Koru: İslamcı kesimin tek kelime ile gazetecilik markası. Kulislerin efendisi.
Mehmet Barlas: Tam bir aydın-malumatfuruş olduğu bilinir. Hele Klasik Türk Müziği bilgisi dillere destan. Hakkında neler dendi neler ama onu tahtından indirecek babayiğit çıkmadı daha.
Nazlı Ilıcak: Hep dindarların üzerinden yükselmeye çalışmış biri. Tabi dindarlar da buna hep izin verdi maalesef. Hiçbir yazısını “kurgulamadan” yazdığına inanmıyorum.
Engin Ardıç: Klasik Kemalistlerin ve kendine solcu-ulusalcı diyen Neo-Kemalistlerin korkulu rüyası. Yıllardır her patronuna “kovun onu” diyen birileri mutlaka oluyor. Ama o her zaman o birilerini gıcık etmeye devam ediyor.
Nuray Mert: İnsan olarak ve entelektüel olarak iyi biri olduğunu şahsen biliyorum. Ama “sivil dikta” sözünü hiç sevmedim. Kesinlikle medyada olmalı.
Mehmet Baransu: Hacmi ile cesareti arasında ters orantı var gibi. Fazla cesur ama.
Rasim Ozan: Raiting kaygısı ile doğru bildiklerini bu kadar yüksek volumde haykırması son zamanlarda sevmeyenlerin sayısını çoğalttı. Ama olsun sadece bağırması bile yetiyor. Çekilin yoldan ROK geliyor.
(PlatinHaber)