Yaşasın şanlı Angus direnişi!


“Herkes bundan kesiyor, bizim büyükbaşlar elde kalıyor” demişler.
Biz Anguslar bu haklı eylemi yürekten destekliyoruz desteklemesine de hedef yanlış.
Niye “Kahrolsun Angus?”
Ben kendim mi geldim onca yolu kesilmeye?..
Sen 88 senede, 800 küsur bin kilometrekarede doğru dürüst hayvancılık yapamadıysan, hayvan yerine hayvancılığı boğazladıysan, elin Angus’una muhtaç kaldıysan, sadece kurbanlık da değil, araba, doktor, öğretmen ithalini politika saydıysan suç bizim Anguslarda mı, sizin angutlarda mı?
* * *
Biz çok mu hoşnuduz bu durumdan sanıyorsunuz?
Nasıl bu cehennemden kaçmaya çalıştığımızı her gün haberlerde görmüyor musunuz?
Avustralya’da yetiştiğimiz geniş meralardan göçüp sizin asfaltlarda eli bıçaklı adamlarla kovalamaca oynamak bizim tercihimiz mi?
Bir düşünsenize:
İki canlıydım ben Melbourne’den yüklendiğimde... 7 binimizi bir arada devasa uçaklara bindirdiler.
Arkamızdan “Uçan inekler” diye alay ettiler.
19 saatte geldik Ankara’ya... Boğalar yurdudur umuduyla indik “Esenboğa”ya... Muayene edip TIR’larla çevre meralara dağıttılar.
Uruguay’dan gelen ırktaşlarımızla buluştuk orada...
Onlar vapurla 25 günde gelmişler.
Tartıldık, 1,5 tona düşmüşüz.
“Bunlardan en az 400 kilo et çıkar” diye konuştuklarını duyduk. Duvarda “Neresinden et çıkar”ı gösteren resimlerimiz vardı.
Kurban Bayramı’ymış; kurbanlık bayramı değil ya...
Kaçtık tabii; duracak mıydık?
* * *
Atalarımız İskoç kökenlidir.
“Cesur Yürek”in hemşerisiyiz. Direnişi severiz.
Büyükannelerimizi 19. asırda Amerika’ya götürmüşler İskoçya’dan...
Sığırız ya; Amerikan bizonlarıyla çiftleştirmişler; bugünkü türümüz çıkmış.
Geniş topraklarda yetiştik. Gemleme, bağlanma bilmeyiz.
Alaturka matadorların sırtımızı sopalayarak boynumuza kement atmasını, ite kaka araçlara tıkmasını kabullenmeyiz.
* * *
Gelir gelmez anladık:
Direneni sevmiyorlar buralarda...
Uysal koyun toprağı ne de olsa...
Televizyonda gördüm, bizim kaçakları kovalamaktan yorulmuş bir celep, “Yabani canavarlar bunlar” diye söyleniyordu.
Bebekken testislerimizi buranlar, asfaltlarda bacağımıza palayla dalanlar, yol kenarına yatırıp boynumuzu vuranlar, bütün o acemi kasaplar canavar değil, biz canavarız öyle mi?
25 gün yola sürüldükten sonra sırtına uyuşturucu iğne vursunlar, yarı baygınken gırtlağına bıçak dayasınlar da bak bakalım sen uysal mı oluyorsun?
Sizin koyunlara benzemeyiz biz...
“Sarı kızım”, “Karaoğlanım” diye sevip sonra kanını dökenleri trene bakar gibi seyretmeyiz.
Savunuruz kendimizi...
Yapılıyız; kaçabilirsek kaçarız, yakalanırsak da bıçakla üstümüze gelene dalarız.
* * *
Deprem nedeniyle belki bu bayram da iptal olur, bizim canlar da kurtulur diye umduk, olmadı.
İmana saygımız var; ama kurban edilmenin bile bir adabı var.
Bu eziyeti hangi kitap yazar?
Kaçabildiğimiz kadar kaçacak, direnebildiğimiz kadar direneceğiz.
Yine de yakalanırsak, “Cesur Yürek” gibi vurulurken boynumuz, bizim değil, çocukların gözlerini bağlayın.
Bu vahşete bakmasınlar.
Hadi size iyi bayramlar!