Yaşadıklarımız nedir?

Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swobodanın şu sözlerinin hiçbir anlamı kalmıyor:

Türkiyede tuhaf şeyler yaşanıyor...

Kimileri televizyon ekranlarında din elden gidiyorderken, okullarda zorunlu din derslerinin kaldırıldığını sanıyoruz.

Dinin elden gittiği filan yok...

Din üzerinden siyaset hâlâ geçerli Türkiyede...

Hele Atatürk düşmanlığı yapıp, terör örgütüne sahip çıkarsanız baş üstünde gezdirilirsiniz.

Çıkın bir TV kanalına 30’lu ve 40’ yılları eleştirin, Aydınlanma Devrimini yerden yere vurun, sizden iyisi yoktur.

Tüm kapılar açılır!

Eğer demokrasi ve insan haklarıderseniz yafta hazırdır:

Darbeci, Ergenekoncu, Balyozcu!

AP Sosyalist Grup Başkanı Swoboda, Türkiyede tuhaf şeyler oluyorderken, bir de anımsatma yapıyor:

Türk hükümetine AB sürecinde yardımcı olduk. Ancak son zamanlarda Türkiyede yaşananları anlamak çok güç ve üstelik kaygı verici. Türkiyeye karşı güvenimizi yitiriyoruz. (Amberin Zaman - HaberTürk)

***

CHP lideri için hazırlanan, bir türlü akıl erdiremediğim fezlekeyi düşünüyorum...

Yapılan operasyonlar, MİT-polis ekseninde geliştiğini sandığımız, aslında ABD-İsrail-İran üçgeninde yaşananlar, olaylar zincirinin halkalarını oluşturmuyor mu?

Avrupalı milletvekilleri, AKPnin Anayasa Mahkemesinde yargılanmasına karşı çıktık, partinin lideri Erdoğanı muhafazakâr demokrat olarak gördük, destekledik ama galiba yanılmışızdiyorlar şimdilerde.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Hammerbergin hazırladığı raporun büyük bölümü, yargılama sürelerinin ve tutukluluk halinin uzun olduğu hakkında...

Raporda, Türkiyedeki yetkili makamların yargılamayı hızlandırmasını istiyor...

Ama bu gidişle Silivri davaları nereden bakılırsa bakılsın 10 yılı aşar...

Bu sürelerin kısaltılmasını isteyen Hammerberg devam ediyor:

Yargılama ve tutukluluk süreleri kısaltılmalıdır.Komiser, savcıların oynadığı rolün, adli kolluğun işleyişinin ve iddianamelerin niteliğinin gözden geçirilmesini deteşvik etmektedir.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiği de belirtiliyor raporda.

***

Benim de konuştuğum yabancı milletvekilleri ister sağcı, ister solcu olsun, aynı görüşte...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın giderek baskıcı bir tutum sergilemesinden, bir başka deyişle otoriterleşmesinden derin kaygı duyuluyor Avrupada...

Ben bunu son Münih gezimde gözlemledim...

Hiç kimse Türkiyeyi kötülemenin arkasında İsrailin parmağı varsakın demesin.

En sert eleştiri Avrupa Parlamentosundan geliyor...

Yani AKPnin kapatma davasında arkasında duran APden.

Avrupa, Türkiyede yaşananları çok yakından izliyor...

Örneğin Almanya Deniz Feneri e.V soygununu ortaya çıkaran Frankfurt Savcısı olayın Türkiye ayağını yakından izliyor.

Savcı, Türkiyeye kaçırılan paraların kimin kasasına girdiğini araştırıyor Frankfurttan.

***

Uluderede 34 gencimizi savaş uçaklarıyla öldürdük...

Bugüne dek ne yapıldı?

Bir albay görevden alındı, o kadar!

Milletvekilleri Uludereye gitti, Heronlar hakkında bilgi aldı...

Peki, devlet özür diledi mi?

Hükümetin hiç mi sorumluluğu yoktu Uluderede...

İstihbaratı veren kimdi? Savaş uçaklarının vurmasını isteyen kimlerdi? Yöredeki karakollar gelenlerin kaçakçı olduğunu bilmiyor muydu?

Daha önce değindiğim gibi Dersim için özür dileyen Erdoğan, Uludere için özür dilemedi...

Amacı açıktı!

Tuncelili olan Kılıçdaroğlunu köşeye sıkıştırmaktı.

Türk ulusu, Kürtüyle, Çerkesiyle; Süryanisi, Arnavutu, Boşnakıyla barış istiyor, savaş değil...

Leyla Zana istediği kadar Silah Kürtlerin sigortasıdırdesin dursun, hiç aldırmayın...

***

Türkler ve Kürtler kardeşçe yaşayabilir bu coğrafyada...

Kaç PKK yandaşı eylem yapıyor, otobüs-lastik yakıyor, araç yakıyor?

En fazla 300-400 kişi...

İstanbulda kim bilir kaç milyon Kürt yurttaşımız var...

Onlar aş ve ekmek derdinde...