YAŞ 2012


İlker Başbuğ döneminde üç generalin dosyası YAŞ'a geldi. Başbuğ yargı süreci yokmuş gibi davranmaya kalktı. Sorunu ağır krize dönüştürdü. O üç generalin dosyası Yüksek Askeri İdare Mahkemesi'ne kadar taşındı.


Tartışması aylarca sürdü. Son sözü hükümet söyledi. O üç generali Başbuğ'a rağmen açığa aldı. Başbuğ meslek taassubu yerine hukuku gözetseydi, sorun çok daha erken çözülürdü. Ama hem hukuka hem de siyasi iradeye direnme yolunu seçti. Ülkenin gerçeklerini okuyamadı, eski alışkanlıklarla yürünebileceğini sandı.


Geçen yılın YAŞ toplantısında da en önemli gündem 'tutuklu generaller' konusuydu. Özellikle de Balyoz davasından tutuklu yargılanan generaller... Işık Koşaner olaya sadece YAŞ gündemine gelecek 'dosyalar' olarak bakmadı. O da Başbuğ gibi 'meslek dayanışmasını' biricik hareket tarzı olarak benimsedi.


Generallerin tahliye edilmesi için yargıya baskı yaptı. Hükümete yüklendi, 'Böyle gitmez' dedi. Sonuç alamayınca 'istifa seçeneğini' devreye soktu. Tek başına da değil, kuvvet komutanlarıyla birlikte görevi bıraktı. İstifalar yüzünden 2011 YAŞ'ı olağanüstü gelişmelere sahne olunca 'tutuklu generaller' sorununa neşter vurulamadı.


Şûra'ya dosyası gelen 20 general sadece bir yıllığına 'uzatma' aldı. Cumhurbaşkanı Gül kararların altına imza atarken bu notu özellikle düştü. Belli ki tutuklulara temdit uygulamasının bir temayüle dönüşmesini istemedi. 2011 temditleri içtihat değil istisnaydı. Bir defaya mahsustu. Kurala dönüşemezdi.


2012 YAŞ'ına girerken 'tutuklu generaller' konusu daha fazla taşınamaz noktaya çoktan gelmişti. TSK geleneğinde en ufak sicil bozukluğu bile terfiye engelken hakkında iddianame hazırlanmış, tutuklu yargılanan bir kişinin, pozisyonunu koruması, görev alması mümkün olabilir mi? TSK'nın hangi birimi 'vekaleten' aylarca, yıllarca yönetilebilir? Hem moral hem idare açısından zafiyet değil mi?


Yargı sürecinin tamamlanmadığı doğru. En temel hukuk kaidesi: Hiç kimse peşinen suçlu görülemez. Ancak 'iddianame tanzimi ve tutukluluk hali' de görmezden gelinemez. Yok sayılamaz. 2012 YAŞ'ı 'tutuklu generaller' hakkında vereceği karar açısından önemliydi.


Ne Genelkurmay başkanı, ne de kuvvet komutanı değişimi söz konusu... Gerçi, kulislere Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Erten'in görevden alınabileceği iddiası düşmedi de değil. 'Uludere faciasına, nasıl düştüğü hâlâ muamma olan uçak eklendi. Her iki olayda da az ya da çok Hava Kuvvetleri Komutanı'nın sorumluluğu olmadığı düşünülemeyeceğine göre görevden alma bir ihtimal olarak konuşuldu. Ama yerini korudu.


Geçen YAŞ'ta masanın başında tek başına oturan, başkanlığı Genelkurmay Başkanı ile paylaşmayan Başbakan Erdoğan'ın fotoğrafı üzerine çok yorumlar yapılmıştı. O fotoğraf tekrarlandı. Artık kalıcı hale geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Erdoğan'ın yerine gelecekler o pozisyonu korumak zorunda. Bir ayrıntıyı dile dolayanlar oldu. O da masada suyun bulunmaması. İklim Ramazan ya, boş masa üzerinden farklı yorum yapanlara rastlandı. Üzerinde durmaya değecek konu olduğunu düşünmüyorum. Olağan bir durum.


2012 YAŞ'ına tutuklu generallerle ilgili kararlar damgasını vurdu. Dosyası Şûra'ya gelen 37 tutuklu general emekliye sevk edildi. 2010'dan devreden 3 generali de listeye ekleyince rakam 40'a ulaştı. Doğru olan da buydu. Üç yıldır giderek büyüyen sorun 2012'de çözülebildi. Genelkurmay Başkanı Özel 'kriz' yerine hukuku tercih etti. AK Parti Hükümeti'nin tavrı zaten belliydi, Cumhurbaşkanı Gül'ün ne düşündüğü biliniyordu. Sonuç: Olması gereken... Erteleme, öteleme yok. Ne temdit ne görevlendirme 40 general emekli. Bundan sonraki YAŞ toplantıları için bir içtihat bu. 2012 YAŞ'ına çok referans yapılacak.


AK Parti Hükümeti çetelerle, cuntalarla mücadele politikasında oluşmaya başlayan kuşkuları da ortadan kaldırdı. Tutuklu 40 generalin emekli edilmesi her şeyden öte siyasi iradenin eseri.


2012 YAŞ kararları hem sistemi, hem TSK'yı rahatlatacak. Tabii ülkeyi de... Ordunun hiçbir birimi vekaleten veya idareten yönetilemezdi.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)