Yarım asırlık uzlaşmazlık

Kanlı Noel saldırılarının başlatıldığı, 21 Aralık 1963 den bu yana, elli yıl geçti.
Kıbrıs ortaklık cumhuriyeti, silah ve baskı sonucu, Kıbrıs Rum halkının eline geçti. Ada Türkleri,
Rum-Yunan-Ortodoks kilisesinin ortaklaşa hazırladıkları soykırım komplosundan zorlukla ve inanılmaz direniş sayesinde kurtuldu.


Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri, General Gyani komutasında adaya gönderildi ve BM Genel sekreteri Tuomüoja da, iyi niyet misyonu ve tarafları uzlaştırmak vazifesiyle görevlendirildi.
Ateş kesler uygulandı, direk ve dolaylı görüşmeler, toplantılar başlatıldı. BM gözetiminde ve Genel Sekreterin Özel, iyi niyet misyonu çerçevesinde faaliyetler hızlandırıldı. (1964 de Güvenlik Konseyi kararı ile)
Maalesef, uzlaşma ve anlaşma olmadı.
Ada Türkleri, can güvenliği yok behanesiyle Kıbrıs Ortaklık cumhuriyetindeki görevlerine dönmedi. Hem de Zamanın Türk ulusu lideri İsmet İnönünün, görevlerinize dönünüz” çağrısına ve yazılı mesajına rağmen. Dr. Küçük ve Denktaş dinlemedi.
Aradan yıllar geçti. 1964 Mannsura-Erenköy, 1967 Köfünye saldırıları ile Rum-Yunan ikilisi hakimiyetlerini güçlendirdiklerini zannettiler.
Türkiye ve TSKuvvetleri ultimatom verdi... ateş kes ve , sözde normalizasyona dönüldü...
1968 de Beyrut’ta, BM gözetiminde, Kıbrıs barış ve anlaşma çabaları, resmi müzakereleri başlatıldı. Sürdü durdu, yeniden başlatıldı. Değişik öneriler ortaya atıldı.
Mansura-Dillirga ve Köfünye (Geçitkale) olaylarından sonra Türkiyenin verdiği sert notalar işe yaradı. Türklere saldırılar hemen hemen durdu, Grivas gitti ve Ada Türkleri serbest dolaşmaya, gettolarından çıkmaya başladı.
Olumlu hava estirildi.
Veee, 1977 de, zamanın BM Genel Sekreteri, Avusturyalı, eski Gestapo subayı, Kurt Waldheim adamıza geldi. Makarios ve Denktaşı anlaştırdı.
Uçak alanında Waldheim’i karşılayanlar arasında idim. Hatta, helikopterden indiğinde, bizden kimse yanına sokulmadı. Ben, “welcome Mr. Secretary general...” diyerek öne atıldım. O zamanki yetkilimiz Kenan Atakol, bana “Bırak be Özcan biz de seslenelim” diye çıkıştı. Ben de cevabı yapıştırdım, “sizi tutan mı var, neden hemen ileri çıkıp karşılamadınız” dedim.
Yandaki fotoğrafta, Umral Akpına(TAK muhabiri), Abdullah Azizoğlu (gazeteci) ve ben, Waldeheimin etrafını sardık. Hemen sorular sıraladım....


Makarios Başpiskoposlukda, Denktaş da Saray Otelde basın toplantısı yaptılar. İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı Kıbrıs cumhuriyetini kabul ettiklerini açıkladılar. (tarihi fotoğrafda Makariosa soru soruyorum)
Ama, Makarios , çok geçmeden, yine mızıkcılık başlattı. Ve Rum halkına, “bilirim ağonistes mas- yani savaşcılarımız- yani EOKA cılar bunun için savaşmadı, ama şimdilik mümkün olanı alalım, nihai mücadelemiz-yani ENOSİS-Yunanistan’a ilhak çalışmalarımız devam edecektir” sözleri ile taraftarlarına teselli verdi.
Çok gitmedi, Makarios, anlaşılamayan bir nedenle öldü. Kipriyanu devraldı.
Kurt Waldheim huzurunda, bu kez, 1979 da Kipriyanu ve Denktaş 1977 de imzalanan anlaşmayı aynen kabul ve teyit ettiler.


Şu anda 2013 deyiz.
Nice BM temsilcileri, Genel Sekreterleri, Perezler, Feiseller, Kofi annanlar, çözüm planları geldi geçti. Şimdi sahnede Ban ki Moon.
Raporlarına bakınız. 30-40 yıl önceki gibi , “biz yardımcı olmaya çalışıyoruz, taraflardır anlaşacak olan, müzakereler... iyi niyet misyonumuzla destek veriyoruz.. umutvarız...yakında Anastasiades- Eroğlu çalışmaya başlayacak... başlamdan önce birlikte aileleri ile bir akşam yemeğinde buluşacaklar..müzakerelerin olumlu sonuç vermesini bekliyoruz.” vs.


Amaa, Ban Ki Moon da galiba habersizdir. Yakında Kıbrıs Rumlarının Ulusal Konseyi, Moon un raporunu ve çağrısını değerlendirecekmiş. Hem de Downerin, “yediği haltları” da görüşeceklermiş.


Rum Ulusal Konseyinden olumlu bir sinyal verileceğine ben kesinlikle inanmıyorum. Ortodoks kilisesi başpiskoposu Hrisostomos II ve EDEK lideri Omiru, diğer yanda da eski EOKAcılar, Hrisi Avgi ve Elam örgütleri varoldukca Kıbrısta yakında bir anlaşma ve çözüm imkansızdır.
Daha önce de vurguladığım gibi, Amerikan amca, bastırmazsa, zorlamazsa Kıbrısta çözüm yoktur. Tabiyi, o da, kendi çıkarlarına göre hareket edecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 



















(Star Kıbrıs'tan)